Az kusurlu olan davalının davaya itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, devamında korunmaya değer bir yarar kalmadığından boşanma karar verilmesinin doğru olacağı-
Toplanan delillerden kocanın, annesinin evliliğe ve eşine ölçüsüz müdahalesini kasıtlı olarak önlemediği, bu suretle eşini zor durumda bıraktığı ve evlilik birliğinin mutluluğunu sağlamaya yönelik yükümlülüklerini yerine getirmediği gerçekleştiğine, bu sebeple kadınla aynı oranda kusurlu olduğu kabul edildiğine göre, kadının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Eşlerin birbirlerine karşı sadakat yükümlüğünün evlilik birliği süresince devam edeceği-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan davacı-karşı davalı kocanın boşanma davasının reddinin doğru olmayacağı-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülemeyeceği-
Davacı-karşı davalı kadın açmış olduğu boşanma davasında nafaka ve tazminat isteğinin yanı sıra şirket hissesinin %20 hissesinin karşılığı olan para ile ziynet eşyalarının aynen, aynen iadesi mümkün olmazsa bedelinin tahsiline karar verilmesini talep etmiş olmakla, bu talepleri boşanma davasının feri niteliğinde olmadığından nispi harca tabii olduğu, harç tamamlandıktan sonra ziynet eşyası alacağı ile ilgili olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi şirket hissesine yönelik alacağın ise mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanmayıp şirket tasfiyesine yönelik ticaret hukukundan kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğu da dikkate alınarak bu talep yönünden görev hususu gözetilerek hüküm tesis edilmesi gerekeceği-
Davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğundan boşanmaya karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Boşanma davası açıldıktan sonra tarafların bir süre birlikte olup müşterek hayatı tekrar sürdürdükleri anlaşıldığına göre boşanma şartlarının oluşmadığı-
Davacı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, manevi bağımsızlığı olan ayrı ev açmadığı, davalı kadının ise kocasına hakaret ettiği, sizden nefret ediyorum dediği ve tarafların ayrı yaşadıkları anlaşılmış olup, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu; bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmediği-
Evlilik birliğini, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsan sebepler davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma kararının reddine karar verileceği-