Boşanma davasında davalı eşin uzun süredir eşiyle ilgilenmediği ve evlilik biriliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmemesi durumunda ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte geçimsizlik olduğunun mevcut olduğu ve boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit ise eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre boşanmaya karar verileceği
Tarafların fiilen çok kısa süre birlikte yaşadıkları, kadın'ın maddi yönden eşinin güvenini sarsan davranışlar içine girdiği, kocasına hakaret ettiği ve onu tehdit etmesi durumunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını gerektiren olaylarda kusurun tamamen kadında olduğu-
Kadının, yalnızken geceleyin bir başka erkeği ortak konuta almasının, zinanın varlığına delalet edeceği ve bu bakımdan zina kanıtlanmış olduğundan, tarafların TMK. mad. 166/1 uyarınca değil, “zina” (TMK. mad. 161) sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerektiği- Annenin kişisel ilişkiyi sürekli olarak engellediği, bu yönde yapılan icra takibine karşın, babanın altı yaşındaki çocuğunu göremediği anlaşıldığından ve baba yanında kalmasının, çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller de bulunmadığından, velayetin babaya bırakılması gerektiği-
Mahkemece taraflar eşit derecede kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-davacı kadının eşine ve eşinin ailesine hakaret etmek şeklindeki kusuruna karşılık davacı-davalı kocanın da eşine fiziksel şiddet uyguladığı, küçümseyip baskı yaptığı, babasının eşine hakaretine sessiz kaldığı ve birlik görevlerini yerine getirmediği, gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı-davalı kocanın daha ziyade kusurlu olduğunun kabulünün gerekeceği-
Boşanma davasında olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirmenin ise hakime ait olduğu-
Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekeceği; oysa dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğundan davanın reddi gerekeceği-
TMK 166/1-2 nin oluşup oluşmayacağı takdir edilirken tanık beyanlarının sebep ve saiki açıklanmayan inandırıcı olmaktan uzak izahlardan oluşamayacağı-
Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerektiği-
Davalı-davacı kadının davaya itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, evlilik birliğinin devamında davalı-davacı kadın bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamış, Türk Medeni Kanununu 166/2. maddesi şartları oluşmuş; bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine, davacı-davalı kocanın boşanma davasının kabulüyle boşanmaya (TMK.md. 166/2) karar verilmesinin gerekeceği-