Boşanma davasında boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekeceği ayrıca davalı tanıklarının beyanlarının kabule elverişli olmadığı, bir kısmının ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğu. Bu itibarla davalı-davacının davasının reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Boşanma davasında kocanın geçim ve bakım yükümlülüğüyle ilgili birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşıldığından bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olacağından boşanmaya karar verilecek yerde davanın reddinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Davacı-davalı kocanın bir başka kadınla ilişkisinin olduğunun, tanıklarca ifade edildiği, tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini, başka bir deyişle gerçeği söylemediklerini kabule yeterli delil ve olgunun olmadığı, davalı-davacı kadının tanıklarından S.’in beyanının diğer tanıklarca doğrulanmamış olmasının, bu tanığın beyanını çürütmeyeceği, kaldı ki, diğer tanıkların S.’in ifade ettiği olaya değil başka olaya tanıklık ettikleri, S. dışındaki tanıkların beyanlarının görgüye dayanmıyor olmasının da, S.’in ifade ettiği olayın vukuu bulmadığı anlamına gelmeyeceği, davacı-davalı kocanın bir başka kadınla ilişkisinin ispatlandığı, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, olayların akışı karşısında davalı-davacının dava açmakta haklı olduğu-
Toplanan delillerden; davalı-davacı kocanın birlik görevlerini ihmal ettiğinin, eşine şiddet uyguladığının, eşine ve ailesine hakaret ettiğinin, buna karşılık davacı-davalı kadının da eşini küçümsediğinin, ondan çocuk yapmak istemediğini söylediğinin anlaşıldığı, bu halde taraflar arasında evlilik birliğini temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Boşanma davasında kocanın otuzbeş yıldır ve halen bir başka kadınla yaşadığı, sadakat yükümlülüğüne aykırı tutum ve davranış içinde olduğu anlaşılmakta kadının kocasının bu tutumu karşısında otuzbeş yıl önce ortak konutu terk etmesinin kendisine kusur olarak yüklenemeyeceği tek başına boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceği-
Davacı-karşı davalı kadın adına kayıtlı telefon numaralarının iletişim tespitlerinde, davacı-karşı davalı kadının tarafların ikinci kez evlenmelerinden sonrada başka erkeklerle görüşmeye devam ederek güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun anlaşıldığı, fiili ayrılık döneminde kocanın evliliğin devamı için aracı koyup girişimde bulunmasının, af iradesini kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya koyan başka olgu ve deliller bulunmadıkça af anlamına gelmeyeceği-
Boşanma davasında davacı eşin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği buna karşılık kadının kocasına hakaret ettiği anlaşıldığında kocanın tam kusurlu kabul edilerek davasının reddedilemeyeceği gelişen olayların sonucunda evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığından boşanmaya karar verilecek yerde davanın reddedilemeyeceği-
Boşanma davasında davalı kadının eşine "şerefsiz, namuzsuz" diyerek hakaret ettiği buna karşılık davacı kocanın da eşiyle ilgilenmediği ve onu küçümsediği ve yanına yakıştıramadığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir bu sebeple boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçeyle davanın reddedilemeyeceği-
Toplanan delillerden davalı-karşı davacı kadının eşine fiziksel şiddet uyguladığının, davacı- karşı davalı kocanın ise eşine manevi açıdan bağımsız konut temin etmediğinin, ailesinin müdahalesine sessiz kaldığının, eşini baba evine bıraktıktan sonra aramadığının anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında davalı-karşı davacı kadının da dava açmakta haklı olduğu-
Boşanma davasında davalının davacı eşine sürekli hakaret edip, fiziksel şiddet uygulaması, güven sarsıcı davranışlarda bulunması ve eşinin evden gitmesini istemasi, davacının ise eşine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olmasına karşı boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçeyle hüküm kurulamayacağı-