Davacı-karşı davalı kadın adına kayıtlı telefon numaralarının iletişim tespitlerinde, davacı-karşı davalı kadının tarafların ikinci kez evlenmelerinden sonrada başka erkeklerle görüşmeye devam ederek güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun anlaşıldığı, fiili ayrılık döneminde kocanın evliliğin devamı için aracı koyup girişimde bulunmasının, af iradesini kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya koyan başka olgu ve deliller bulunmadıkça af anlamına gelmeyeceği-
Boşanma davasında kocanın otuzbeş yıldır ve halen bir başka kadınla yaşadığı, sadakat yükümlülüğüne aykırı tutum ve davranış içinde olduğu anlaşılmakta kadının kocasının bu tutumu karşısında otuzbeş yıl önce ortak konutu terk etmesinin kendisine kusur olarak yüklenemeyeceği tek başına boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceği-
Toplanan delillerden; davalı-davacı kocanın birlik görevlerini ihmal ettiğinin, eşine şiddet uyguladığının, eşine ve ailesine hakaret ettiğinin, buna karşılık davacı-davalı kadının da eşini küçümsediğinin, ondan çocuk yapmak istemediğini söylediğinin anlaşıldığı, bu halde taraflar arasında evlilik birliğini temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Boşanma davasında davacı eşin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği buna karşılık kadının kocasına hakaret ettiği anlaşıldığında kocanın tam kusurlu kabul edilerek davasının reddedilemeyeceği gelişen olayların sonucunda evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığından boşanmaya karar verilecek yerde davanın reddedilemeyeceği-
Toplanan delillerden davalı-karşı davacı kadının eşine fiziksel şiddet uyguladığının, davacı- karşı davalı kocanın ise eşine manevi açıdan bağımsız konut temin etmediğinin, ailesinin müdahalesine sessiz kaldığının, eşini baba evine bıraktıktan sonra aramadığının anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında davalı-karşı davacı kadının da dava açmakta haklı olduğu-
Boşanma davasında davalı kadının eşine "şerefsiz, namuzsuz" diyerek hakaret ettiği buna karşılık davacı kocanın da eşiyle ilgilenmediği ve onu küçümsediği ve yanına yakıştıramadığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir bu sebeple boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçeyle davanın reddedilemeyeceği-
Boşanma davasında davalının davacı eşine sürekli hakaret edip, fiziksel şiddet uygulaması, güven sarsıcı davranışlarda bulunması ve eşinin evden gitmesini istemasi, davacının ise eşine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olmasına karşı boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçeyle hüküm kurulamayacağı-
Boşanma davasında kusur belirlemesi yapılırken boşanmaya neden olan olaylarda tarafların iddialarının ispatlanmadan ve eksik incelemeye dayalı olarak eşit kusurlu kabul edilemeyecekleri-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ilişkin davada delillerin takdirinde hataya düşülerek eksik gerekçeyle boşanmaya karar verilemeyeceği-
Davalı davacı kocanın açtığı ilk boşanma davasının reddediğinin 10.11.2008 tarihinde kesinleştiği, o tarihten bu yana evlilik birliğinin kurulamadığının sabit olduğu, Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesi gereğince boşanma kararı verilebilmesi için, eşlerden biri tarafından açılan boşanma davasının reddedilmesinin, red kararından sonra 3 yıl süreyle evlilik birliğinin yeniden kurulamamış olmasının gerekli ve yeterli olduğu, eşlerden birinin, Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesine dayalı davasının kabulünün diğer eşin aynı zamanda görülen Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesine dayalı boşanma talebini konusuz bırakmayacağı-