Mahkemece, davacı kocanın, eşine şiddet uyguladığı gerekçe gösterilerek ağır kusurlu olduğu kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de davacı kocanın davalı eşine uyguladığı bu fiziksel şiddet boşanma davasının açılmasından sonraki tarihte vuku bulduğundan; dava tarihinden sonra gerçekleşen bu olayın yeni bir davanın konusunu oluşturabileceği, eldeki bu davada boşanmaya ve dolayısıyla kusur tespitine esas alınamayacağı-
Davalı-karşı davacı (kadın)'ın on yaşından beri epilepsi hastası olduğu sağlık kurulu raporundan anlaşılmaktadır; ancak epilepsinin, sürekli ilaç kullanmayı gerektirse bile boşanma sebebi olmadığı; davalı-karşı davacı (kadın)'ın bu hastalığı kocasından gizleyerek evliliği gerçekleştirdiğini kabule yeterli delil bulunmadığı; kaldı ki bu hususun boşanma sebebi de olmadığı-
Temyize konu boşanma davasındaki tanık ifadeleri ve kocanın halen başka bir kadınla karı - koca gibi yaşadığına dair kolluk tutanakları dikkate alındığında, tarafların ilk boşanma davasının reddinden sonra ortak hayatı yeniden kurmak için bir araya gelmedikleri, ortak hayatın yeniden kurulamadığı, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi koşullarının açılan bu davada oluştuğu; davacı kocanın Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı olarak açtığı boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacı-davalı kadının eşini ve eşinin ailesini aşağılamak şeklindeki kusuruna karşılık davalı-davacı kocanın da eşine şiddet uyguladığı, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu; Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi koşullarının gerçekleşmiş olduğu-
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur; ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiş olduğundan isteğin reddi gerekeceği-
Davacı-davalı kocanın sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarda bulunduğu; buna karşılık davalı-davacı kadınında kocasına hakaret ettiği; gerçekleşen bu olaylar dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda iki tarafın kusurlu olduğu, ancak davacı-davalı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu-
Kadının ortak konutu 09.07.2009 tarihinde terk ettiği, ileri sürdüğü sebeple boşanma davası açma imkanı varken, bekleyip kocası tarafından kendisine ihtar çekilmesi üzerine 30.05.2011 tarihinde terkteki haklılığa dayanak dava ikame etmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve hukukça korunamayacağı; bu sebeple davacı-davalı (kadın) tarafından açılan Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesine dayanan boşanma davasının reddine, koca tarafından açılan terk sebebine dayanan boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacının delil listesinde, reddedilen önceki boşanma davasına delil olarak dayanmış olmasına; o davada kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği belirtilmek suretiyle kusurlu olduğunun tespit edilmiş bulunmasına ve tarafların daha sonra birliği yeniden tesis etmediklerinin anlaşılmasına göre; evlilik birliğinin, davalı kocanın kusuruyla temelinden sarsıldığının kabulü gerekeceği-
Süresinde açılmayan karşı boşanma davasının ayrılmasına karar verilse bile, ayırma kararı verilmeyip, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 166/1. maddesi uyarınca tekrar birleştirilmesine karar verilmesi gerekeceğinden, davanın ayrılmasında da “usul ekonomisi” ilkesi gereğince, bir yarar bulunmadığından, süresinde açılmamış olsa bile, karşı boşanma davasının esasına girilerek olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Tam kusurlu eşin ise, boşanma davası açma hakkı bulunmadığından, boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekeceği- Taşınmazla ilgili isteğin davaya dahil edilmesi üzerine, verdiği cevap dilekçesinde, davacıdan nafaka talep etmiş olmasının; bu talebe “bağımsız nafaka” davası vasfı kazandırmayacağı-