Kadının ortak konutu 09.07.2009 tarihinde terk ettiği, ileri sürdüğü sebeple boşanma davası açma imkanı varken, bekleyip kocası tarafından kendisine ihtar çekilmesi üzerine 30.05.2011 tarihinde terkteki haklılığa dayanak dava ikame etmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve hukukça korunamayacağı; bu sebeple davacı-davalı (kadın) tarafından açılan Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesine dayanan boşanma davasının reddine, koca tarafından açılan terk sebebine dayanan boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur; ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiş olduğundan isteğin reddi gerekeceği-
Davacı-davalı kocanın sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarda bulunduğu; buna karşılık davalı-davacı kadınında kocasına hakaret ettiği; gerçekleşen bu olaylar dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda iki tarafın kusurlu olduğu, ancak davacı-davalı kocanın daha fazla kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu-
Davacının delil listesinde, reddedilen önceki boşanma davasına delil olarak dayanmış olmasına; o davada kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği belirtilmek suretiyle kusurlu olduğunun tespit edilmiş bulunmasına ve tarafların daha sonra birliği yeniden tesis etmediklerinin anlaşılmasına göre; evlilik birliğinin, davalı kocanın kusuruyla temelinden sarsıldığının kabulü gerekeceği-
Süresinde açılmayan karşı boşanma davasının ayrılmasına karar verilse bile, ayırma kararı verilmeyip, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 166/1. maddesi uyarınca tekrar birleştirilmesine karar verilmesi gerekeceğinden, davanın ayrılmasında da “usul ekonomisi” ilkesi gereğince, bir yarar bulunmadığından, süresinde açılmamış olsa bile, karşı boşanma davasının esasına girilerek olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Tam kusurlu eşin ise, boşanma davası açma hakkı bulunmadığından, boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekeceği- Taşınmazla ilgili isteğin davaya dahil edilmesi üzerine, verdiği cevap dilekçesinde, davacıdan nafaka talep etmiş olmasının; bu talebe “bağımsız nafaka” davası vasfı kazandırmayacağı-
Kocanın eşini almak için gitmesinin af niteliğinde bulunmadığı ve eşiyle görüşmek için gittiği, davalı-davacı kadının gelmek istememesi ve eşine küfür etmesi üzerine, kocanında eşini bıçakladığı gerçekleşmiş olduğundan gelişen olaylar kocanın eşini affetiği ve olayları hoşgörü ile karşıladığını göstermeyeceği; o halde, davacı-davalı kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Davacı-davalı kocanın, annesinin evlilik birliğine yönelik müdahalesine ve eşine yönelik hakaretine seyirci kaldığı, “bu iş olmayacak” diyerek müşterek evden ayrıldığı ve evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmediği, eşine şiddet uyguladığı, buna karşılık davalı-davacı kadının da eşine, dava tarihinden önce mesaj çekmek suretiyle hakaret edip, onu tehdit ettiği ve kocasının yüzünü tırmaladığı anlaşıldığından taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Davalı kocanın geçim ve bakım ile ilgili birlik görevlerini (TMK. md. 186/3) yerine getirmediği, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Davalı-davacı kocanın da eşine birden fazla sayıda fiziksel şiddet uyguladığı, eşine hakaret ettiği, bağımsız ev temin etmediği, birlik görevlerini yerine getirmediği; buna karşılık davacı-davalı kadının da eşine ve kayınvalidesine fiziksel şiddet uyguladığı ve eşine hakaret ettiği, gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte davalı-davacı kocanın daha ziyade kusurlu olduğu-