Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesi gereğince boşanmalarına karar verilse dahi davalının anlaşmalı boşanma hükmünü gerçekleşen anlaşmaya rağmen temyiz etmesi anlaşmalı boşanma yönündeki iradesinden rücu niteliğinde olup, bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" olarak görülmesi gerekeceği-
Taraflar arasında görülen boşanma davası- Yargıtay bozma ilamının niteliği gereği tanık dinlemek suretiyle hüküm mahkemesi olarak hareket etmesi gerektiği dikkate alınarak, daha önce istinaf ve temyiz edilmeyerek kesinleşmiş yönler de göz önünde bulundurulmak suretiyle, tüm hususlara ilişkin olarak HMK m. 353/l-b-2. maddesi uyarınca infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde bölge adliye mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği-
Yerel mahkemece bozma ilamına uyulup davacı-karşı davalı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilen karara karşı taraflarca temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemizce, erkeğin temyiz itirazlarının reddi ile davacı-karşı davalı kadın yararına hükmedilen maddî tazminat miktarının bozmanın amacına uygun olmayacak şekilde yine az olduğu ve yargılama giderleri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin hatalı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği, yerel mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen davacı-karşı davalı kadın yararına ............ TL maddî tazminat yanında bozma kapsamı dışına çıkılarak .............. TL manevî tazminata da hükmedilerek, bozma ilamının gereğinin yerine getirilmediği, bu nedenle kararın bozulmasına karar verilmesi gerektiği- Boşanma davalarında yargılama gideri ve vekalet ücretinin boşanma isteminin kabul veya ret durumuna göre takdir edileceği, bozmadan önceki ilk karardaki boşanma, yargılama gideri ve vekalet ücretine yönelik bölüm kesinleştiği ve bozmadan sonra, boşanmanın fer'i niteliğindeki maddî ve manevî tazminatlar yönünden davaya devam edildiğine göre; boşanmanın eki niteliğindeki maddî ve manevî tazminatlar için taraflar yararına kabul ve ret oranına göre yargılama giderine hükmedilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Boşanma davasından feragatin, önceki kusurlu davranışların affedilip, en azından hoşgörüyle karşılandığı ve bu nedenle yeniden birlikte yaşama isteğine ilişkin bir irade açıklaması niteliğinde olduğu, affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olayların ise boşanma sebebi olamayacağı, feragat tarihinden sonra da davalıdan kaynaklanan boşanmaya sebep olabilecek kusurlu davranışlar kanıtlanamadığından davanın reddi gerekeceği-
Bozma ilamına uyulmasına karar veren mahkemenin, bozma ilamı doğrultusunda hüküm tesis etmesinin zorunlu olduğu, bozma ilamında; Türk Medeni Kanunu'nun 175.maddesi koşulları oluşmadığı halde, "davalı-karşı davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir" denilerek hükmün bu yönden bozulmasına karar verilmesine ve mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma ilamı doğrultusunda hüküm verilmemesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Davalının adli yardım talebini içeren dilekçesi ve dosya kapsamındaki belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin ödenmesi gereken kanun yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu kanaatine varıldığından, davalı kadının adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekeceği- İlk derece mahkemesince davalı kadına kusur olarak yüklenen vakıa davacı erkek tarafından usulünce dayanılmadığından bu vakıanın kusur belirlemesine esas alınamayacağının, yine de kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları uyarınca boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı kadının tam kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuğun ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı erkek yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminatın çok olduğu-
Kadının feragat tarihi erkeğin reddedilen ve kesinleşen davasından önce olup, erkeğin reddedilen davasında erkeğe yüklenen eşine karşı şiddet uyguladığı ve bağımsız konut açmadığı vakıalarının da erkek eşe kusur olarak yüklenmesi gerekirken; mahkemece hatalı değerlendirme ile kadının önce açtığı davadaki feragati sebebiyle erkeği affettiğinin kabulü ve kesinleşen vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenmemesi doğru olmayıp hükmün kusur belirlemesi yönünden bozulması gerekeceği- Mahkemece verilen ................ tarihli kararı sadece davalı kadının temyiz ettiği ve bu sebeple kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilmeksizin yoksulluk nafakası talebinin kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı kadın lehine takdir edilen tedbir nafakasının az olduğu, mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekeceği-
Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki dahi tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerektiği-
Tanık beyanlarında geçen erkeğe kusur olarak yüklenen vakıaların müşterek çocuk henüz yeni doğmuşken, kırklı dönem denilen zaman zarfında yaşandığı, bu olaylardan sonra evlilik birliğinin devam ettiği, davanın da ................ tarihinde açıldığı, erkeğe kusur olarak yüklenen bu vakıalardan sonra, tarafların evlilik birliğini devam ettirdikleri, tarafların bir araya gelerek karşılıklı olarak önceki olayları affetmeleri nedeniyle affedilen en azından hoşgörü ile karşılanan vakıaların af kapsamında kalıp, sonrası dönem için ise erkeğin ispatlanan herhangi bir kusurunun tespit edilemediği anlaşıldığından, erkeğin boşanmayı gerektiren kusurlu bir davranışının kanıtlanamadığı, kadının boşanma davasının reddi gerekeceği-
Mahkemece davacı erkeğe yüklenen ve sabit olan kusurlu davranışları karşısında davalı kadının, davacı erkeğe boşanacağını söylemesi ve evi terk etmesi vakıalarının kusur olarak yüklenemeyeceği, bu sebeple davanın reddi gerekeceği-