Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda davacı kadının kusursuz, davalı kocanın ise kusurlu olduğu anlaşıldığından, davacı kadının maddi tazminat talebinin kabul edileceği-
Davacı-davalı kadının mahkemece de kabul edilen kusurlu davranışları yanında, davalı-davacı kocanın da evlilik birliği içerisinde üç kez davacı-davalı eşini babasının evine getirip bıraktığı ve böylece birlikte yaşamaktan kaçınarak evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediği, bu nedenle taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Kocanın eşine karşı süreklilik arzeden biçimde fiziksel şiddet uyguladığı; bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün bulunmamasına göre, kadının da davasının kabulü ile tarafların boşanmasına karar verilmesinin gerekeceği-
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı sonucuna ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden, bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Davacı-davalı kocanın, ret ile sonuçlanan ilk boşanma davasını açmak suretiyle boşanma nedeni yarattığı, sonrasında ise eşiyle birlikte yaşamaktan kaçınmak ve müşterek çocuklarla ilgilenmemek suretiyle evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmediği ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu; bu nedenle birliğin temelinden sarsılmasına yol açan olaylarda, davacı-davalı kocanın tamamen kusurlu olduğu-
Davacı kadının eşine hakaret ettiği; buna karşılık davalı kocanın da aşırı alkol alarak eşine fiziksel şiddet uyguladığı, tarafların gerçekleşen kusurları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda, davalı kocanın daha fazla, davacı kadının ise az kusurlu olduğu-
Davacı-davalı kocanın, eşine fiziksel şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği, evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmediği, tüp bebek tedavisi sırasında eşiyle ilgilenmediği ona destek olmadığı, tanıkların huzurunda "15-16 yaşımdan beri uyuşturucu kullanıyorum bana kimse karışamaz" dediği; buna karşılık davalı-davacı kadının da, eşine sürekli hakaret ettiği, eşinin akrabalarını istemediğinin anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Davalının eşine fiziki şiddet uyguladığı doktor raporu ile de anlaşıldığı, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı kadının boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddinin doğru olmadığı- Davalı kocanın harcı verilerek usulüne uygun açılmış dava ya da karşı davası bulunmadığı halde, karşılıklı dava varmış gibi, bu davanın kabulü ile boşanma kararı verilmesinin isabetsiz olduğu-
Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiş olduğundan, davacı-karşı davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddinin doğru olmadığı-