Boşanmada manevi tazminatın amacının; boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olduğu, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği, bu nedenle davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu-
Boşanma talebi ile açılan bir davada; hem evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine hem de haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayanılabileceği-
Kocanın eşine fiziksel ve cinsel şiddet uyguladığı; buna karşılık kadının da güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu ve “bundan koca olmaz” demek suretiyle aşağıladığı; gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekeceği-
Davalı kadının usulüne uygun açılmış bir karşı davası bulunmadığı, bu nedenle davalı kadının, karşı davasının reddi şeklinde hüküm kurulamayacağı-
Davalı kadının kocasına “tabak bardak fırlatmak”, buna karşılık davacı kocanın da “elindeki bıçakla eşinin üzerine yürümek” sureti ile karşılıklı olarak birbirlerine fiziksel şiddet girişiminde bulundukları, bu olaydan sonra tarafların fiilen ayrı yaşamaya başladıklarının anlaşıldığı,evliliğin temelinden sarsıldığının kabulü gerekeceği-
Taraflardan birinin, boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmasına gerek olmadığı, daha fazla kusurlu bulunan tarafın da dava açma hakkı bulunduğu, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi gerekeceği-
Affedilmiş veya hoşgörüyle karşılanmış olayların artık kusur olarak değerlendirilemeyeceği ve bu nitelikteki olaylara dayalı olarak da boşanma kararı verilemeyeceği-
Dinlenen davalı-davacı kadının tanıklarının beyanlarında, geçen olaylardan sonra tarafların barışarak birlikte yaşamaya devam ettikleri, böylece barışmadan önceki kusurlu davranışların karşılıklı olarak affedildiği veya en azından hoşgörü ile karşılandığı, bu nedenle affedilmiş veya hoşgörüyle karşılanmış olayların artık kusur olarak değerlendirilemeyeceği ve bu nitelikteki olaylara dayalı olarak da boşanma kararı verilemeyeceği-
Davalı kadının bir başka erkekle birlikte kaçarak sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı; buna karşılık, davacı kocanın ise evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini ihmal ettiği, bu nedenle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte; sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan davalı kadının daha fazla kusurlu olduğu-