Mahkemece davacı kadının tamamen kusurlu olarak belirlenmesi doğru olmadığı gibi; hatalı kusur belirlemesi gerekçe gösterilmek suretiyle, boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılan davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddinin doğru olmadığı-
Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olayların daha sonra açılan boşanma davasında taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği- Tarafların geçen olaylardan sonra birlikte tatil yaptıkları, davacı- karşı davalı koca tarafından kadının kusurlarının affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığı, davalı -karşı davacı kadının da boşanma davasından feragat ettiği, bu nedenle davalı-karşı davacı kadın tarafından da kocanın kusurlarının affedildiği-
Kişisel ilişki düzenlemesinde öncelikle çocuğun fikri, bedeni ve ahlaki yönden gelişimine esas yararı göz önünde tutulup buna göre, kişisel ilişki için sadece kararlaştırılan belirli hafta sonları ve bayram günlerindeki ilişki süreleriyle yetinilmesi gerekeceği-
Boşanmada manevi tazminatın amacının; boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olduğu, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği, bu nedenle davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu-
Kocanın eşine fiziksel ve cinsel şiddet uyguladığı; buna karşılık kadının da güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu ve “bundan koca olmaz” demek suretiyle aşağıladığı; gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekeceği-
Boşanma talebi ile açılan bir davada; hem evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine hem de haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayanılabileceği-
Taraflardan birinin, boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmasına gerek olmadığı, daha fazla kusurlu bulunan tarafın da dava açma hakkı bulunduğu, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi gerekeceği-
Davalı kadının kocasına “tabak bardak fırlatmak”, buna karşılık davacı kocanın da “elindeki bıçakla eşinin üzerine yürümek” sureti ile karşılıklı olarak birbirlerine fiziksel şiddet girişiminde bulundukları, bu olaydan sonra tarafların fiilen ayrı yaşamaya başladıklarının anlaşıldığı,evliliğin temelinden sarsıldığının kabulü gerekeceği-
Affedilmiş veya hoşgörüyle karşılanmış olayların artık kusur olarak değerlendirilemeyeceği ve bu nitelikteki olaylara dayalı olarak da boşanma kararı verilemeyeceği-
Davalı kadının usulüne uygun açılmış bir karşı davası bulunmadığı, bu nedenle davalı kadının, karşı davasının reddi şeklinde hüküm kurulamayacağı-