Davacı kadının eşine hakaret ettiği; buna karşılık davalı kocanın da aşırı alkol alarak eşine fiziksel şiddet uyguladığı, tarafların gerçekleşen kusurları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda, davalı kocanın daha fazla, davacı kadının ise az kusurlu olduğu-
Davacı-davalı kocanın, eşine fiziksel şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği, evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmediği, tüp bebek tedavisi sırasında eşiyle ilgilenmediği ona destek olmadığı, tanıkların huzurunda "15-16 yaşımdan beri uyuşturucu kullanıyorum bana kimse karışamaz" dediği; buna karşılık davalı-davacı kadının da, eşine sürekli hakaret ettiği, eşinin akrabalarını istemediğinin anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Davalının eşine fiziki şiddet uyguladığı doktor raporu ile de anlaşıldığı, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı kadının boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddinin doğru olmadığı- Davalı kocanın harcı verilerek usulüne uygun açılmış dava ya da karşı davası bulunmadığı halde, karşılıklı dava varmış gibi, bu davanın kabulü ile boşanma kararı verilmesinin isabetsiz olduğu-
Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiş olduğundan, davacı-karşı davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddinin doğru olmadığı-
Davalının annesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı, eşini ortak konutta annesi ve annesinin birlikte yaşadığı erkekle yaşamaya zorladığı, eşinin ailesine haber gönderip kızlarını alıp götürmeleri isteğinin anlaşıldığı, bu nedenle taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Davacı kocanın "eşini ortak konuttan kovduğu, birlik görevlerini yerine getirmediği" davacı kadının da eşine ve ailesine yönelik hakaret ettiği, bu nedenle taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Mahkemece davacı kadının tamamen kusurlu olarak belirlenmesi doğru olmadığı gibi; hatalı kusur belirlemesi gerekçe gösterilmek suretiyle, boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılan davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddinin doğru olmadığı-
Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olayların daha sonra açılan boşanma davasında taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği- Tarafların geçen olaylardan sonra birlikte tatil yaptıkları, davacı- karşı davalı koca tarafından kadının kusurlarının affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığı, davalı -karşı davacı kadının da boşanma davasından feragat ettiği, bu nedenle davalı-karşı davacı kadın tarafından da kocanın kusurlarının affedildiği-
Kişisel ilişki düzenlemesinde öncelikle çocuğun fikri, bedeni ve ahlaki yönden gelişimine esas yararı göz önünde tutulup buna göre, kişisel ilişki için sadece kararlaştırılan belirli hafta sonları ve bayram günlerindeki ilişki süreleriyle yetinilmesi gerekeceği-