Asıl ve birleşen itirazın iptali davalarının bozmaya uyularak-
Mahkemece; rücu alacağı miktarının doğru biçimde belirlenmesi için, sigortalı konutta hasar gören ev eşyalarında oluşan hasar ile bedelleri konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişinin de yer aldığı başka bir bilirkişi heyetinden, olay nedeniyle oluşan hasar ile bedellerinin tek tek belirlendiği, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınıp karar verilmesi gerekeceği-
Davanın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlük tarihinden sonra 28/06/2013 tarihinde açılmış olmasına ve yukarıda belirtilen yasa hükmüne göre kira ilişkisine dayalı uyuşmazlıklarda sulh hukuk mahkemesinin görevli olmasına ve mahkemenin gerekçesinde kira sözleşmesinin değerlendirilmesine göre mahkemece, davanın HMK'nın 114/1-c maddesi gereğince görevsizlik nedeniyle HMK'nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece; davacının dava dışı 3. kişiye ödediği destekten yoksun kalma tazminatı miktarının yerinde olup olmadığının denetlenmesi bakımından, konusunda uzman aktüerya bilirkişisinden, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1989/4-586 Esas- 1990/199 sayılı kararı ve Dairemizin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et– Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak desteğin ve hak sahiplerinin muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; desteğin muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması ilkelerini de gözeten, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- Davacı ödemesinin dayanağı hükmün verildiği yerel mahkemenin dosyasında davalı sigorta şirketinin taraf olmadığı; davalının ölenin hak sahiplerine yaptığı kısmi ödeme nedeniyle limitini kısmen tükettiği ve limitiyle sınırlı biçimde zarardan sorumlu olan davalının sorumlu olduğu miktarların hesaplanması için bilirkişi incelemesinin gerekli olduğu dikkate alındığında, alacak likit olmadığından davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerektiğinin gözetilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Asıl davanın davalıları kefaletle ilgilerinin olmadığını belirterek sözleşmedeki kefalet imzalarını inkar ettiğinden takip dayanağı sözleşme asıllarının davacı tarafından mahkemeye ibrazı sağlanıp, bu sözleşmenin ilk imzalandığı tarihte ve sonraki limit artışlarında, davalıların imzalarının olup olmadığının tespit edilip, davalılara bu imzaların kendilerine ait olup olmadığı sorulup, duruşmaya gelmezler ise bu doğrultuda isticvap davetiyesi çıkarılıp, imzayı kabul etmezler ise usulüne uygun imza incelemesi yapılıp, imzaların bu davalılara ait olduğunun anlaşılması halinde kefalete ilişkin kurallara göre sorumluluklarının kapsamının saptanması gerektiği-
Yetki itirazının kabulü halinde, yetkili icra dairesine gelen icra dosyasının ilk takip dosyasının devamı olduğu ve zamanaşımının hesabında ilk takip tarihi nazara alınacağı- Yetkisiz icra dairesindeki borçlunun kabulü dışındaki hiçbir takip işlemi yetkili icra dairesince geçerli sayılamayacağı- Alacaklı taraf icra takip dosyasının yetkili icra dairesine intikalini sağladıktan sonra, borçluya yeni bir ödeme emri tebliğ ettirmeden, ortada mevcut ve geçerli bir icra takibi olmaması sebebiyle itirazın iptali davası koşulları oluşmadığından bu davanın dinlenemeyeceği-
TTK.'nun 20. maddesinin "Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir." hükmünü içerdiği, davalı kurum davacının sunduğunu iddia ettiği hizmet ve malı almadığını savunmadığından, mahkemece, davalı kuruma hizmet verdiği anlaşılan davacının, TTK’nın 20. maddesi hükmüne göre piyasa rayiçleri de dikkate alınarak isteyebileceği ücret belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde hizmet temin edilmediği gerekçesine dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Hamili tüketici olan bireysel kredi kartı dolayısıyla, talep edilen alacak nedeniyle açılan davalar, "ticari dava" olarak kabul edilmeyeceğinden, bu davalarda arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve bir dava şartı olmadığı-
Mahkemece, taraflar arasında akdedilen Partnerlik Sözleşmesi'nin 3’üncü maddesinin “Gümrükleme Hizmetleri İçin” başlıklı paragrafında; gümrükte ödenecek vergi, resim, harçların davalıdan talep edileceği, diğer gümrük müşavirlik hizmetleri için anlaşılan fiyatlar üzerinden vekâleti olan firmadan yazılı teyit alınması halinde sadece davalıya fatura edeceğinin belirtildiği, ayrıca taraflar arasında imzalanan “Sözleşme” başlıklı belgenin 2’nci maddesinde gümrük vergi, resim ve harçlarına ilişkin iki hüküm bulunduğu (sözleşmenin 1’inci sayfasının son iki bendi), bu durumda davacı tarafın varlığını iddia ettiği alacağın ne kadarlık bölümünün gümrükte ödenecek vergi, resim, harçlara, ne kadarlık bölümünün diğer gümrük müşavirlik hizmetlerine ilişkin olduğu, diğer gümrük müşavirlik hizmetlerine ilişkin masraf varsa, taraflarca kararlaştırılan fiyatlar üzerinden vekâleti olan firmalardan yazılı teyit alınması koşulunun yerine getirilip getirilmediğinin belirlenmesi gerektiği, bu hususlara ilişkin usulünce tutulan davacı şirketin 2011 yılı ticari defterlerine göre davacı şirketin, gümrük idareleri ile diğer kurumlara ödediği vergi, resmi ve harç bedelinin 5.881,76 TL (talepten az) olduğu, diğer gümrük müşavirlik hizmetlerine ilişkin masrafların, taraflarca kararlaştırılan fiyatlar üzerinden ve vekaleti olan firmalardan yazılı teyit alınması koşulunun yerine getirilmediği anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
... tarihli dilekçe ve ... tarihli celsede davacı tarafın 'diğer delillerin kabul edilmemesi halinde' yemin deliline dayandıklarını belirttikleri, delil dilekçesinde de bu delile de dayandığının anlaşıldığı dikkate alınarak, HMK'nın 225 vd. maddeleri gereğince davacının yemin metnini sunması halinde bu delile ilişkin usul hükümleri yerine getirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-