Celbedilen taşınmazın tapu kayıtlarından kat mülkiyeti kurulmuş bir taşınmaz olduğu, bu durumda, ana taşınmazda kat mülkiyeti kurulmuş olması nedeniyle, davada Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu, görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi gereken hususlardandır olduğundan, mahkemece; davada Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu gözetilerek, HMK'nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK'nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği- Dava konusu hasarın ortak atık su tesisatının çökmesiyle sigortalı konuta su sirayet etmesinden kaynaklandığının iddia edildiği, davacının talep ettiği tazminat yönünden, davalı apartman yönetiminin 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 38. maddesi ve sözleşmeden kaynaklanan temsil görevi kapsamında pasif husumet ehliyetinin bulunduğu, bu durumda, mahkemece davanın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, davalının murisinin 6/8 oranında kusurlu olduğu anlaşılmış olup, davalı hak sahibi ...'e destekten yoksun kalma nedeni ile yapılması gereken ödeme ve varsa fazla bir ödemenin olup olmadığının belirlenmesi için esasen davacı tarafından ödeme yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak hesaplama yapılarak kesinleşen rücu dosyaları da irdelenip birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
SGK aleyhine açılan itirazın iptali davasının kabulü halinde icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği (5510 s. K. mad. 88/17)- Hakkında icra takibi yapılmamış olan ve itirazın iptali davasında davalı olarak gösterilmeyen Sağlık Bakanlığının, davalı-borçlu SGK vekilinin talebi üzerine davaya dahil edilmesinin hatalı olduğu, davada taraf değişikliğine ilişkin HMK'nun 124. maddesinin de bu durumda uygulanamayacağı-
Yerel mahkemece keşif günü belirlenmeden ve tanıklara davetiye çıkarılmadan celsede dosyanın bilirkişiye verilmesine karar verildiği, HMK hükümlerine aykırı olarak davalının savunma ve ispat hakkını etkin biçimde kullanmasını teminen, dinlenilmesini talep ettiği tanıkları dinlenilmeksizin, savunma hakkı kısıtlanarak karar verildiği, o halde mahkemece davalının tanıkları usul hükümlerine uygun biçimde çağrılarak dinlendikten sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek davaya etkisi üzerinde durularak sonucuna göre gerektiğinde kusur raporu alınması için keşif yapılarak olayın meydana geliş şekli tam olarak açıklığa kavuşturup karar vermek gerekeceği-
Mahkemece; davalıya husumet yöneltilmesine neden olan davacıya sigortalı işyerinin bulunduğu binada davaya konu hasar tarihi itibariyle kat mülkiyetine geçildiğinden, uyuşmazlığın 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'ndan kaynaklandığının gözetilerek, uyuşmazlığa kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanacağının dikkate alınarak, uyuşmazlığın çözüm yerinin Sulh Hukuk Mahkemesi olması karşısında mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-
Sonradan kurulan davalı şirketin, asıl borçlu davalı şirketin aktif değerleri ile aynı sektörde faaliyetine devam ettiği, asıl borçlu şirketin ise gayri faal ve borçlarını ödeyemez durumda olduğu ve bu itibarla yeni kurulan davalı şirket ile asıl borçlu şirket arasında organik bağın ötesinde gerek yönetimsel, gerekse mal varlığı açısından iktisadi bütünlük olup birbirinin devamı mahiyetinde oldukları gözetildiğinde, sonradan kurulan davalı şirketin asıl borçlu davalı şirketin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla ve kötü niyetle kurulduğunun kabulü gerektiği- Tüzel kişilik perdesinin çapraz olarak aralanması koşullarının oluşması halinde, artık hukuki bakımdan mevcut olan duruma göre değil de, fiili duruma göre karar verilmesi gerektiği ve bu durumda davalı şirketlerin farklı tüzel kişiliklere sahip olduğu yolundaki savunmaların hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı, bu itibarla asıl borçlu davalı şirketin, davacı bankaya olan borcundan dolayı diğer davalı şirketin de sorumlu olduğu-
Davacı tarafça, ecrimisil alacağına yönelik icra takibine başvurulmadan önce borçluya ihbar gönderilmesini ya da dava açılmasını gerekli kılan bir yasal düzenlemenin bulunmadığı, o halde, davacı tarafın, davalının kira sözleşmesi dışında kalan yeri kullandığı iddiası ile meni müdahale ve ecrimisil talebi bulunduğuna göre, mahkemece tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanarak uzman bilirkişiler eşliğinde mahallinde keşif yapılması, davalı tarafın kullanımı olup olmadığının araştırılması, kullandığı tespit edildiği takdirde talep edilen döneme göre ödenmesi gereken ecrimisil bedelinin hesaplanması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Yabancı para alacağına ilişkin davalarda, talep edilen yabancı paranın "dava tarihindeki" efektif döviz kuru karşılığı Türk lirasına göre karar düzeltme sınırının hesap edileceği, Dairenin "karar tarihi" itibariyle (TL) karşılığının gözetilmeyeceği-
Alacaklının icra takibine karşı, borçlunun yaptığı itirazın iptali ile itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlayan ve takip hukukundan doğan bu davada; tespit edilecek konu, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında takip tarihi itibari ile haklı olup olmadığının belirlenmesi olup, zira genel hükümlere göre açılacak alacak davalarında haklılık durumu dava tarihi itibariyle tespit edilebilirken, İİK’dan doğan itirazın iptali davalarının sonuçları farklılık arz ettiğinden bu davalarda haklılık durumunun takip tarihi itibariyle belirlenmesi gerektiği- Somut olayda, kabul beyanı ile bağlı olan birleşen dosya davalısı, 22.01.2009 tarihli itiraz dilekçesiyle takip tarihi itibari ile borcun 10.000,00TL’sinden sorumlu olduğunu belirtmiş olup, birleşen dosya davalısına yönelik olarak açılan davada, dava değerinin 67.855,37TL olarak gösterildiği, yapılan itirazın, takipten sonra işleyecek faiz oranına, miktarına ve ferilerine yönelik olduğu ve mahkemece, takip tarihi itibari ile, varlığı kabul edilen 10.000,00 TL ile ilgili olarak 19.03.2004 tarihinden itibaren işleyecek olan faiz, faiz oranı ve faizin gider vergisine yönelik itirazın üzerinde durulması ve bu konu hakkında bir inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Araç sürücüsünün tam kusuru ile sebebiyet verdiği zararı güvence yönetmeliği ve mevzuat gereği ödemek durumunda kalan davacının yine yönetmelik gereği ödediği tazminatı, araç sürücüsünün mirasçısı olan davalılara rücu edilebileceği-