İcra takibine konu alacaklar likit ve belirlenebilir olması nedeniyle mahkemece hükmolunan miktar üzerinden İİK 67/2. maddesi uyarınca davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Ticari işletmeye bağlı hukuki ilişkiler yeni kurulan şirkette varlığını sürdüreceğinden, mahkemece tür değişikliğinin tescilinden sonra icra takibi başlatan şirketin takip yapma yetkisi olup olmadığı, itirazın iptali davasını açan şirketin HMK. 114/1-d bendi gereğince dava şartı niteliğindeki taraf ehliyeti olup olmadığının irdelenmesi gerektiği-
Kefillerin itirazının iptali istemine ilişkin davada, yargılama sırasında davacının davalı kefillerden biri yönünden davadan feragatinin diğer kefil bakımından her hangi bir sonuç doğurup doğurmayacağı-
Mahkemece, haksız fiil faili olan davalının, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 121. maddesi gereğince, ilgili olarak kabulü ile asıl alacak yönünden geriye dönük 5 yıllık hesaplama ve işlemiş faiz talebinin reddi ile takibin kısmen kabulü yönünde karar verilmesi doğru olmayıp, belirtilen şekilde geriye dönük 10 yıllık asıl alacak ve işlemiş faiz hesabı yapılmak üzere talep miktarını ve varsa davalının usulü kazanılmış hakkını aşmayacak şekilde hesaplama yapılması gerekeceği-
Yurtdışındaki şantiyelerde çalışan işçilere aylık 150,00 USD yemek ve barınma yardımı yapıldığı kabul edilerek giydirilmiş ücret belirlenen dosyaların, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği de dikkate alınarak yemek ve barınma gideri miktarı 150,00 USD olarak belirlenmesi gerektiği- Kıdem ve ihbar tazminatlarının hesaplanmasına esas ücret ve ekleri (yemek ve barınma ücreti) de taraflar arasında ihtilaflı olup yargılamayı gerektirdiğinden, dava konusu alacakların likit olmadığı, yargılamayı gerektirdiği bu nedenle, davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği-
Zamanaşımına uğrayan senetler adi senede dönüşmeyeceğinden, alacağın ispatı açısından tek başına yeterli olmayacağı, (yazılı) delil başlangıcı olarak kullanılabileceği- Dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmayan davacının ön inceleme duruşmasından sonra tanık deliline dayanmasının mümkün olmadığı- Dosya içerisinde yer alan muacceliyet sözleşmesi incelendiğinde temel alacağa ilişkin herhangi bir atıfta bulunulmadığı- Davacı her ne kadar bilirkişi deliline dayanmışsa da, davalılar tacir olmayıp dava da ticari dava niteliğinde olmadığından akdi ilişkinin ispatı noktasında davacının ticarî defterlerinin incelenmesinin sonuca etkili olmayacağı-
Davacının davalıya verdiği üç adet çeke yönelik olarak davalının çekteki ciro imzalarının kendisine ait olmadığı yönündeki itirazı- İcra takibine sıkı sıkıya bağlı itirazın iptali davasının itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir dava olduğu- Davanın takibe bağlılığının alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerli olduğu- Cari hesaba dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibinde itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında, davacı vekili, "taraflar arasındaki satım ilişkisi nedeniyle davalıdan bakiye alacağının bulunduğunu", davalı vekili "davacının avans olarak değil, siparişlerin gönderilmesi ile ödeme yaptığını, bilirkişi raporunda belirtilen çeklerdeki ciranta yazı ve imzalarının müvekkiline ait olmadığını" belirtmiş olup çeklerin davalı tarafından dava dışı şirketlere verilerek davalının borcundan mahsup edildiği, anılan çeklerin davalı tarafından kullanıldığı anlaşıldığından, çeklerin davalı tarafından tahsil edildiğinin kabulü gerektiği-
Taşıma sözleşmesinden kaynaklanan taşıma bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada, mahkemece takibi yapan icra dairesinin yetkisiz olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, mahkemece davacının delil olarak dayandığı sözleşme geçersiz kabul edilmişse de; taşıyıcının adresinin olduğu yerin, davacı taşıyıcının olduğu yerin ve taşıyıcının malı teslim ettiği yerin davanın açıldığı yerle aynı yer olması karşısında, davalının yetki itirazının reddi ile işin esasına girilmesi gerekeceği-
Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi gerektiği- Davalı kefilin huzurda yazı ve imza örnekleri alınıp, sözleşme tarihine yakın tarihli (öncesi ve sonrası) samimi yazı ve imza örnekleri asılları dosyaya getirtilerek sözleşme aslı üzerinde yer alan ve yukarıya metni alınan hüküm uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerliliğine etki eden yazıların davalıya ait olup olmadığının bilirkişi kurulu raporu ile saptanması gerektiği- Davalı kefilin kredi sözleşmesi bakımından geçerli bir kefaletinin bulunduğunun belirlenmesi halinde, dosyadaki bilirkişi raporunda, davalının müteselsil kefil olarak imzasının bulunmadığı, müteselsil kefilinin başkası olduğu ve farklı tarihli bir genel kredi sözleşmesinin de imzalanmış olduğu bildirildiğinden, bilirkişiye banka kayıtları üzerinde inceleme yetkisi tanınıp davacı bankanın takip ve dava konusu ettiği kredi alacağının hangi kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığı, davalının kefaletinin bulunduğu genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılıp kullandırılmadığı, davalının geçerli kefaletinin bulunduğu sözleşme kapsamında kullandırılmış bir kredi varsa banka alacağının ne kadar olduğunun tespit ettirilmesi gerektiği-
Mahkemece direnme olarak adlandırılan karar, Özel Daire bozma kararına karşı oluşturulmuş ise de Özel Dairece kararı temyiz eden davacı vekilinin temyiz itirazları hakkında inceleme yapılarak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğinden, ortada usulüne uygun olarak tamamlanmış bir temyiz incelemesinin bulunduğundan söz edilemeyeceği ve davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği-