Mahkemece, KTK'nun 95. maddesi ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.4.b maddesine göre; davalı sigortalıya ait araç sürücüsünün kazadaki kusuru oranında davacının rücu hakkının doğacağı da gözetilerek; davaya konu trafik kazasında kaza anında aracı kullanan sürücünün ehliyet durumunun araştırılması, konusunda uzman makina mühendisi bilirkişiden kazanın oluşumunda davalı sürücüsünün kusur oranının ne olduğu konusunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alındıktan sonra, aktüer bilirkişiden rücuya konu alacak yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli hesap raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Kefaletin fer'iliği ilkesi ve TTK'nın 7. maddesindeki ticari teselsül karinesi uyarınca genel kredi sözleşmesindeki yetki şartı sözleşmenin müteselsil kefili olan davalıyı da bağlayacağı-
Müddeabih temlik belgesinin ibraz edilmemiş olması davacının geçerli temyizinin incelenmesine engel teşkil etmediği- İtirazın iptali davasında, davalı kefilin gayrinakdi alacaktan dolayı sorumlu olup olmadığının anlaşılması için genel kredi sözleşmesinin tüm sayfalarını içerir onaylı örneğinin celp edilmesi, daha sonra 2. ek rapor hazırlayan bilirkişiye banka kayıtları üzerinde inceleme yapma yetkisi verilerek karşılıksız çek bedellerinin ödenmesi halinde nakdi kredi borcuna dönüşeceği dikkate alınarak davacının itirazları karşılanıp davacının alacağının saptanması ve davalı kefilin gayrinakdi alacaktan sorumlu olup olmadığı da sözleşme kapsamında belirlenmesi gerektiği- Müddeabihi temlik aldığını iddia edene geçerli temliknameyi sunması için kesin süre verilmesi gerektiği-
Adli Tıp Kurumu raporuna göre; davalının maliki olduğu araç sürücüsü dava dışı kişinin, lastiğin patlaması nedeniyle, aracın kontrolünü kaybetmesi neticesinde kazanın meydana geldiğinin görüldüğü, o halde, mahkemece, dava konusu aracın periyodik bakım ve tamirlerine ilişkin tüm belgelerin gerekirse taraflardan da sorularak bulunduğu yerlerden getirtilmesinden sonra, dosyanın İTÜ ya da Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek bilirkişi heyetine tevdii ile kaza tespit tutanağı, Adli Tıp Kurumu raporunun da irdelendiği, aracın işletilmesiyle ilgili olarak davalının ve dava dışı sürücünün bakımsızlıktan (teknik arızadan) kaynaklanan öngörülebilir işletme kusurunun bulunup bulunmadığı, işletme kusuru varsa bu olgunun kazaya etkisi, dolayısıyla, olaydaki kusur oranlarının belirlenmesi yönünden ayrıntılı ve gerekçeli, denetime açık şekilde rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
5957 sayılı Kanun'un 10/5. maddesine göre; değeri elli bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda hal hakem heyeti kararlarına karşı yapılacak itirazı inceleme görevinin, hal hakem heyetinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğu, görev kurallarının, kamu düzenine ilişkin olup taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önüne alınması gerekeceği-
Mahkemece, dosyanın, içinde inşaat mühendisinin de bulunduğu oluşturulacak yeni bir uzman bilirkişi kuruluna tevdii edilerek, dosyaya kazandırılan sözleşmeler de değerlendirilmek sureti ile tarafların meydana gelen hasardan sorumluluk oranlarının ne olacağı hususunda tüm dosya kapsamı ve raporlar da birlikte irdelenmek suretiyle, sigortalı işyerinde meydana gelen hasardaki kusur dağılımının tespiti için duraksamaya yer vermeyecek şekilde yeni rapor alınması ve dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
3533 sayılı Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Ait Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolu ile Halli Hakkındaki Kanun'un 1. maddesine göre genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklardan, adli yargının görevi içinde bulunanlar o kanunda yazılı tahkim usulüne göre çözümleneceği, tarafların sıfatı gereği aralarındaki uyuşmazlığın tahkim usulüne göre çözümlenmesi gerektiği gözetilerek sözü edilen Kanun’daki düzenleme uyarınca dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-