Bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği-
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile bozmadan sonra ıslah mümkün hale gelmiş olup usul hükümlerinde yapılan değişikliklerin derhal uygulanması gerektiği-
Davacı vekili 07.02.2019 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah etmiş olup ıslahın, bozma sonrasında ıslaha imkan tanımak için HMK'nin 177. maddesinde değişiklik yapan 7251 Sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 28.07.2020 tarihinden önce yapılmış olduğu da gözetildiğinde Yargıtay Kanunu' nun 45/5. maddesi karşısında “Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu' nun bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin kararına göre bozmadan sonra yapılan ıslaha değer verilmesinin hatalı olduğu-
İş kazasından kaynaklı tazminat davasında verilen ilk kararın "olayın iş kazası olup olmadığının mahkemece 'ön sorun' kabul edilerek değerlendirilmesi gerektiği" gerekçesi ile bozulması ve bozma ilamına uyulmak sureti ile mahkemece tahkikata dair işlemler tesis edilmesi ve  maddi tazminatın  davacı vekilinin ıslah dilekçesine itibar edilerek belirlenmesinden sonra söz konusu ilamın "bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı" gerekçesi ile tekrar bozulduğu uyuşmazlıkta, "Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine" ilişkin HMK’nin 177. maddesinde -28.07.2020 tarihinde- yapılan yasa değişikliği gözetilerek ve davacı tarafın ıslah istemine değer verilerek yeniden hüküm tesis edilmesi gerektiği-
"Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği, ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağına” ilişkin HMK’nin 177. maddesinde -28.07.2020 tarihinde- yapılan değişikliğin derdest davalarda da uygulanacağı- Bozma sonrası "davacı vekilince son celse mazeret bildirmelerine rağmen bu konuda hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden hüküm kurulması" nedeniyle temyiz edilen ve "adil yargılanma kuralına uyulmaması" nedeniyle tekrar bozulan karar üzerine, bozma sonrası davacı vekili, "(ilk) Yargıtay bozma ilamında ancak bedel talep edilebileceği belirtildiğinden, taleplerini ıslah ederek dava konusu taşınmazın değerinin 1/2’sini edinilmiş mal rejiminin tasfiyesi ve katılım alacağı olarak talep ettiklerini" belirtmiş ve mahkemece "bozma sonrası ıslah yapılamayacağı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, (ilk) bozma ilamı araştırmaya yönelik olup tahkikat devam ettiğinden, davacının ıslah dilekçesi dikkate alınarak yargılama yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Islahın davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi kötüniyetli düşüncelerle yapıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa; mahkemenin, ıslahı dikkate almadan karar vereceği- Islahın, tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği, davacının talep artırım dilekçesinin davalı vekiline 24.03.2014 tarihinde tebliğ edildiği sabit ise de; usul hukukumuzda davalının buna karşı vereceği cevap dilekçesinin süresine ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, dolayısıyla davalı vekilinin tahkikat bitinceye kadar cevap dilekçesini ıslah etmesinin mümkün olduğu, dosya kapsamından davalının ıslahının kötü niyetli olduğuna dair davacının soyut beyanı dışında da bir delil bulunmadığı, davalının ıslah dilekçesi üzerine bilirkişiden ek rapor alınmış olup, ek rapor ile hükmün verildiği duruşma tarihi arasındaki sürenin makul bir süre olduğu, bu hâli ile yargılamayı uzatmaya yönelik olmadığı-
Önceki dönemlerde yönetim ve denetim kurulu üyesi olan davalıların, görevleri sırasında zarara neden oldukları iddiasına dayanarak bir zararın olup olmadığı; varsa miktarının denetlenebilir bir şekilde, gerektiğinde bilirkişi kurulu marifeti ile kuşkuya yer bırakmaksızın saptanması gerektiği- Söz konusu zararın, şirket için bir zarar kalemi olarak kabulü halinde; yönetim ve denetim kurulu eski üyelerinin, TTK'nin 336 vd. maddeleri bağlamında; ispat külfeti ters çevrilmiş kusur sorumluluğu ilkeleri çerçevesinde, kusursuzluklarını kanıtlayamamaları halinde oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olduklarının ilke olarak kabulü ve ayrıca ibranın sonuç doğrulabilmesi için, açık ibra olması gerektiği-
Davacının, satın almış olduğu taşınmazın tapu kaydının iptali nedeniyle zarara uğradığı iddiası ile eldeki davayı açtığı, mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının bozulduğu, bozmadan sonra yapılan yargılamada, davacının ıslah ederek talebini yükselttiği, mahkemece davanın kabulüne ve ıslah edilerek yükseltilen talebin tahsiline karar verildiği- İlke olarak bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı-
Kira sözleşmesinin feshi nedeniyle,  21/12/2012 tarihinden 27/12/2013 tarihine kadar geçen 409 gün için hesaplanan günlük %1 kira bedeli toplamı talep edildikten sonra, mahkemece alınan bilirkişi raporu sonrasında alacak ıslah edilmişse de, mahkemece, dava konusu yapılmayıp ıslah yoluyla istenen, 27.12.2013 ile 03.03.2014 tarihleri arasındaki dönem ile ilgili istemin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının davasını ıslah etmesi üzerine mahkemece ücret alacağının tahsiline karar verilmesinin, her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle yanlış olduğu-Islah talebi reddedilerek dava dilekçesindeki istemle bağlı kalınmak suretiyle karar verilmesi gerektiği- Ödemenin ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödenmesi kararlaştırılmış ise alacaklının, ödemenin bu para birimiyle veya ülke para birimiyle ödenmesini isteme yönünde sahip olduğu seçimlik hakkın kullanılmasıyla birlikte hakkı kullanan kişinin bu kararından geri dönemeyeceği- Davacının ıslah dilekçesi ile borcun yabancı para üzerinden tahsilini isteyemeyeceği- Davacının, dava dilekçesinde her iki davalıya karşı husumet yöneltmiş olmasına rağmen mahkemece yalnızca hükmedilen tutarın "davalıdan alınarak davacıya verilmesine" şeklinde soyut karar verilmesinin doğru olmadığı- Şirketin tasfiyesi halinde hissesine düşen miktarın tahsilini isteyen davacının fiilen ne kadar süre ile müdürlük yaptığı ve bu süre için ne tutarda alacağının bulunduğu hususunda bir değerlendirme yapılmadan, müdür olarak atandığı tarihten ortaklıktan çıkarılması kararının onandığı tarihe kadar ücret hesaplayan bilirkişi raporunun yerinde olmadığı-