Gerek dava gerekse de ıslah dilekçesinin talep sonuçlarında, tüm alacakların “brüt” tutarda hüküm altına alınmasının istenildiği, ilk derece mahkemesince, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları dışındaki ücret cinsinden alacakların “net” tutar üzerinden hüküm altına alınması suretiyle 6100 sayılı Kanun’un 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı hareket edilmesinin hatalı olduğu- Davayı somutlaştırma yükümlülüğü karşısında, dava dilekçesinin “olaylar ve gerekçeli açıklamalar” başlıklı bölümünün “5” numaralı bendinde, toplam ödenmemiş aylık ücret alacağı olarak gösterilen tutarın net mi brüt mü olduğu hususunda davacı vekilinden beyanda bulunmasının istenilmesi gerekeceği, bu yönde bir işlem yapılmamasının, 6100 sayılı Kanun’un 31. ve 194. maddesine aykırı olduğu-
Gerek dava gerekse de ıslah dilekçesinde, alacakların “brüt” tutarda hüküm altına alınması talep edilmesine rağmen, İlk Derece Mahkemesince, ihbar tazminatı alacağı dışındaki ücret cinsinden alacakların “net” tutar üzerinden hüküm altına alınması suretiyle 6100 sayılı Kanun’un 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı hareket edilmesinin hatalı olduğu- Bahsi geçen aylık ücret alacağının brüt mü net mi olduğunun belirtilmediği, bu halde, davayı somutlaştırma yükümlülüğü karşısında, dava dilekçesinin “olaylar ve gerekçeli açıklamalar” başlıklı bölümünün “5” numaralı bendinde, toplam ödenmemiş aylık ücret alacağı olarak gösterilen tutarın net mi brüt mü olduğu hususunda davacı vekilinden beyanda bulunmasının istenilmesi gerekeceği, bu yönde bir işlem yapılmamasının 6100 sayılı Kanun’un 31. ve 194. maddesine aykırı olduğu-
HMK'nin 31. maddesi hükmü gereği hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü uyarınca, ilgili kooperatife yazı yazılarak, davalının üyelik ve ödemelerine ilişkin tüm evraklar getirtilip dosya arasına alınması, tasfiyeye konu mesken yönünden ödemelerin eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihinden sonrada devam edip etmediğinin netleştirilmesi ve oluşacak sonuç dairesinde, temyiz edenin sıfatı ve kazanılmış haklar da gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceği- Davacı tarafın, dava dilekçesinde faiz talebi bulunmadığı halde lehine hükmedilen alacağa faiz işletilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Somut olayda fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacağının tanık beyanlarına göre belirlendiği anlaşıldığından, tanıkların beyanını destekleyen başkaca somut deliller veya işin mahiyetinin gerektirdiği durumlar ve yahutta herkesçe bilinecek maddi olguların bulunup bulunmadığının dikkate alınması gerektiği, bu haliyle davalının bu konudaki savunması nazara alınarak, bu tanığın davalıya karşı açmış olduğu davanın bulunup bulunmadığının araştırılmadı, husumetin tespiti halinde ise beyanlarına itibar edilmemesi, tanığın sadece davacı ile beraber çalıştığı süreye ilişkin görgüye dayalı anlatımına itibar edilmesi gerektiğinden davacı tanığı M.. K.. yönünden ise, davacı ile birlikte çalıştığı dönem belirlenerek sadece bu dönem için hesaplama yapılması, tüm çalışma dönemini kapsayacak hesaplamaya itibar edilmemesi gerektiği- Davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığının kabulü hayatın olağan akışına ters olduğu gibi yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 6 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 19 yıllık çalışma süresi boyunca yalnızca 52 gün izin kullandığı hususu hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Ayrıca davacının apartman işyerinde kalorifer görevlisi olarak çalıştığı ve apartmanın kaloriferli merkezi sistemle ısındığı, davacının kış aylarında her gün kaloriferi yakması gerektiğinden kış aylarında hafta tatillerinde de çalışması gerektiği dosya kapsamı ile sabit olduğundan, davacının kış aylarında hafta tatili çalışması yaptığını anlaşıldığı, ancak davacının kış ayları dışında hafta tatillerinde çalıştığına yönelik yeterli, somut ve inandırıcı delil ve tanık anlatımı bulunmadığı, davacının hafta tatili alacağının sadece kış ayları için hesaplanıp hüküm altına alınması gerektiği-
Davanın tam olarak hangi malvarlıklarına ve mal rejiminden kaynaklanan ne kadar alacak isteğine ilişkin bulunduğu kalem kalem belirlenip miktarları somutlaştırılmadan, dava konusunun ne olduğu tespit edilmeden, davacıya talepleri açıklattırılmadan eksik inceleme ve araştırma ile yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı, mahkemece yapılması gereken işin, HMK'nin 31. maddesi uyarınca, davacıdan mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğinin, hangi malvarlığı için, ne tür ve ne miktar olduğu konusunda bütün mallar için ayrı ayrı açıklama dilekçesi ile ortaya konulması istenildikten sonra, tasfiyeye konu mallara ilişkin tüm kayıtlar eksiksiz bir şekilde getirtilerek, iddia ve savunma çerçevesinde toplanmış ve toplanacak olan tüm deliller tasfiyeye konu edilen her bir malla ilgili ayrı ayrı değerlendirilip, tartışılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibaret olduğu-
Davacı, borçların tamamen ödeneceği belirtilmekteyse de, "projede borçların ne kadar bir zamanda, hangi vadelerle vb. şekillerde ödeneceğine ilişkin bir teklif olmadığı, taşınmazın davacı tarafından piyasa koşullarında ve değerinde satılacağı ve borçların bu şekilde tasfiye edileceği öngörülmekle beraber, mühlet konusunda hiç bir açıklama olmadığı, proforma gelir tablosu hazırlanmasına gerek duyulmadığı belirtilmekte olup İİK. mad. 287 gereğince, ilk derece mahkemesi, konkordato talebi üzerine İİK.'nun 286. maddesinde belirtilen belgelerin eksiksiz olarak sunulduğunun tespiti halinde geçici mühlet kararı vererek 297/2. maddesindeki hâller de dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağından, davacı tarafından İİK.nun 286. maddesinde belirtilen ve dilekçe ekinde sunulması dava şartı olan belgeleri tamamlaması için HMK. m. 115/2'ye göre kesin süre verilerek ve konkordato ön projesinde bulunmayan mühlet ile ilgili olarak açıklama yaptırılarak, belgelerin de tamamlanması istenmesi ve kesin süre sonunda hâsıl olan sonuca göre karar verilmesi gerekirken, belgeleri tamamlaması ve projedeki eksikliğin (mühlet) açıklattırılıp giderilme imkanı tanınmadan (süre verilmeden) talebin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
HMK mad. 31 uyarınca hakimin uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, bu husus dikkate alınmak suretiyle, somut olayda, haciz adresinin netleştirilmesi, aynı gün temyiz incelemesi yapılan bir başka dosya içerisinde yer alan tapu kayıt örneklerine göre, ilgili taşınmazın 17.06.2008 tarihinde davacı üçüncü kişi adına tescil edildiği, aynı taraflar arasında görülen anılan dosyada mahkemece bu adrese çıkarılan tebligatların borçlunun işçisine, üçüncü kişinin ise bizzat kendisine tebliğ edildiği de göz önüne alınarak, belirtilen adreslerin aynı yerler olup olmadığının tespiti ve dosya içerisindeki deliller arasındaki çelişkinin giderilmesi için gerek görüldüğü takdirde haczi gerçekleştiren icra memurunun yer göstermesi ve fen bilirkişisinin refakati ile mahallinde keşif yapılarak, Yargıtay denetimine olanak sağlama açısından keşif sırasında çekilen fotoğraf ve video görüntülerinin CD ortamına aktarılarak, bu araştırma sonucu elde edilecek bilgi ve belgelerin dosyada bulunan diğer deliller ile birlikte değerlendirilmesi ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Tefhim edilen (direnme) kararda, hükmün sadece dava konusu edilen alacakları kapsadığı, yargılama giderleri ile ilgili hüküm fıkrası bulunmadığı, tefhim edilen hükmün gerekçe içermediği görüldüğünden, temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliği ile başlayacağı- Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmanın hâkimin görevi olduğu, ancak hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkân vermeyeceği veya hatırlatamayacağı, bu durumda mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesinin söz konusu  olduğu- Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, iş yerine giriş çıkışı gösteren belgelerin, iş yeri iç yazışmaların delil niteliğinde olduğu, ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerektiği- Tarafların üzerinde serbestçe taraf edebilecekleri, "taraflarca hazırlama ilkesi"ne tabi davada delil bildirmeyen davalı Belediyenin mahkemece iki kez müzekkere ile istenmesine rağmen fazla çalışmaya esas olabilecek vardiya ve izin çizelgeleri ile puantaj cetveli ve benzeri belgeleri göndermediği, ancak davacının Belediyenin işçisi olmadığını belirterek hizmet alım sözleşmeleri ile bir adet şartname gönderdiği, ayrıca davacıyı çalıştıran alt işverenlere de özlük dosyaları için yazı yazıldığı ancak müzekkerelerin biri hariç tebliğ edilemediği anlaşıldığından, mahkemece eksik araştırmayla kurulan bir hükmün söz konusu olmadığı ve mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu-