Islah dilekçesinin verilmesinden itibaren iki haftalık süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def'inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerektiği, somut olayda, davalı vekilinin süresinde sunmuş olduğu cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazında bulunmasına rağmen mahkemece davalı yönünden davaya karşı yapılan zamanaşımı savunması dikkate alınmadan hüküm verilmiş olması hatalı olduğu-
Dava açıldığı tarihte, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesini imzalayan murisin halefi konumunda olan davacının TBK. mad. 113/1 uyarınca, sözleşmenin tarafı olan murisin yerine geçerek onun halefi sıfatıyla diğer mirasçılarla birlikte hareket etmeksizin nama ifa isteyebileceği-
Öncelikle davayı aydınlatma yükümlülüğü kapsamında tarafların alacağa hak kazanma koşullarına davacının bu koşulları gerçekleştirip gerçekleştirmediğine ilişkin beyanları alınması gerektiği, ayrıca belirtmek gerekir ispat yükü işçiye ait olmakla birlikte, bu noktada kayıtların ibrazı külfetinin davalı tarafa ait olduğu, davalı taraftan alacağa hak kazanmaya ilişkin düzenleyici hükümleri içeren kayıtlar ve hesaba ilişkin kayıtlar istenilerek, tarafların usulüne uygun dayandığı tüm deliller toplandıktan sonra delillerin bir arada değerlendirilmesi suretiyle, davacının performans prim ücretine hak kazanıp kazanmadığı konusunda bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 7 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Mahkemece hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı hesaplanırken, 2010 sonrasında davacıya ait imzasız ücret bordrolarında ilgili alacaklara ilişkin tahakkukların bulunduğu ve bu miktarların aynen bankaya ödendiğinin tespit edilmesi sebebiyle davacının bu döneme ilişkin fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının bulunmadığı kabul edilmiş olsa da, ancak 2010 yılı ve sonrasına ait imzasız bordrolarda yer alan fazla çalışma tahakkukların sürekli olarak aylık üç saat şeklinde olduğu, tespit edilen çalışma saatlerine göre sembolik nitelikte bulunduğu; ulusal bayram ve genel tatil ücretine ilişkin tahakkukların ise zamsız olduğu anlaşıldığından, sembolik ve zamsız nitelikte olan bu miktarların ilgili alacaklardan mahsubu gerektiği-
Somut olayda davacı vekili tüm çalışma süresince yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia ettiğinden, mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak davacının yıllık izinlerini eksik kullandığını iddia ettiği dönem açısından beyanı alınıp iddiasını somutlaştırdıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı vekili süre belirtmeksizin yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia ettiği davada, mahkemenin, ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı gerekçesiyle davacının toplam hizmet süresine göre 13 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı 9 yıllık ücretli izin alacağını hüküm altına aldığı anlaşıldığından, davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmaması hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 6 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davalının gerek cevap dilekçesinde gerekse de yargılama aşamasında belirttiği gibi davacının, " 2008 yılı Haziran ayında 14 gün, 2009 yılı K. ayında 9 gün, 2009 yılı Eylül ayında 8 gün, 2010 yılı Mayıs ayında 14 gün, 2011 yılı Haziran ayında 14 gün, 2012 yılı Haziran ayında 5 gün, 2012 yılı Mayıs ayında 11 gün, 2013 yılı Mart ayında 20 gün izin kullandığı" yönündeki iddiası da gözetilerek, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, 103 davet kağıdı da tebliğ edilmeyen borçlunun istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenemediğinden, davalı sıfatı ile davaya katılmasının sağlanması gerektiği- Dava dışı TOKİ, davacı üçüncü kişi şirket ile davalı borçlu şirket arasında imzalanan sözleşmelerin özellikle bedel ödemesi, malzeme temini ve ihrazat ile ilgili maddelerinin birlikte değerlendirilmesi, hak ediş raporlarının,hak ediş faturalarının, trafo ve eklentisi niteliğindeki diğer mallara ilişkin olarak üçüncü kişi şirketçe sunulan faturaların mahcuzlara ilişkin olup olmadığı, hak ediş faturasının ve diğer faturaların tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, fatura bedellerinin ödenip ödemediği, bu ödemenin ticari defter kayıtlarında yer alıp almadığı, netice olarak haciz tarihi itibarıyla dava konusu menkullerin mülkiyetinin hak ediş ve fatura kapsamında davalı üçüncü kişiye, bilahare TOKİ’ye geçip geçmediği incelenen defterlerin açılış ve kapanış tasdikinin yapılıp yapılmadığı, defterlerin usule uygun tutulup tutulmadığı, sahibi lehine delil vasfı taşıyıp taşımadığı hususlarını da içerir bilirkişi raporu düzenlettirilmesi gerektiği-
Hacizlerin kimler için yapıldığı, kimlerin hangi mahcuzlar için istihkak iddiasında bulunduğu, dava konusu olan ve davacı üçüncü kişinin hangi mahcuzlarla ilgili istihkak iddiasında bulunduğu hususları bir arada değerlendirildiğinde hükmün infazda tereddüt oluşacak şekilde verildiği- İstihkak davalarında mülkiyetin tespitine karar verilmeyeceği- Mahkemece, HMK. mad. 31 uyarınca dava konusu yapılan haciz tutanaklarının takip borçlularından hangisi için düzenlendiği ve haciz adreslerinin neresi olduğu, haciz tutanaklarında yazılı tarihlerde bir hata olup olmadığı, bir hata var ise düzelttirilmesinin icra müdürlüğünden istenmesi, bundan ayrı talimat dosyasında yer alan haciz tutanaklarında belirtilen adresler ve borçlu isimleri ile dava dilekçesi ve davacı vekilinin dilekçelerinde yer alan beyanları dikkate alınarak dava konusu yapılan hacizler ve istihkak iddiasında bulunulan mahcuzların açıklattırılması, davaya konu mahcuzlar ile ilgili durumun netliğe kavuşturulması, ondan sonra dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-