8. HD. 04.03.2019 T. E: 2017/13852, K: 2225-
Davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 7 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı dava dilekçesinde yıllık ücretli izin kullanmadığını iddia ettiği, davalının ise davacının yıllık ücretli izinlerini eksiksiz kullandırıldığını savunduğu davada, davacı tanık N. işyerinde son iki yıl yıllık izinlerin kullandırıldığını ifade ettiği, mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının on dört yıldan fazla olan hizmet süresi boyunca yıllık ücretli izin kullanmadığı varsayılarak, yıllık ücretli izin hesabı yapıldığı, davacı tanık beyanları da dikkate alındığında davacının, işyerinde çalıştığı on dört yıllık hizmet süresince hiç yıllık izin kullanmadığı iddiası hayatın olağan akışına aykırı olduğu-
Davalı tarafından, davacının ayrılması üzerine düzenlenen veda yemeğinde davacıya ait olduğu iddia edilen CD görüntüleri ibraz edilmiş olup; söz konusu kayıtlarda bulunan konuşma içeriklerinden davacının iş sözleşmesini kendi işinde çalışmak üzere sona erdirdiği anlaşıldığı, öncelikle CD içeriğinin çözümünün yapılması, davacı asilin içerik hakkında söyleyecekleri de sorularak tüm savunmalar bir bütün halinde yeniden değerlendirilmesi ve davacının işten ayrılma şekline ilişkin iradesi şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerektiği- Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceğinden, mahkemenin taleple bağlılık kuralına aykırı olarak, davacının son üç yıl 11.00-22.00 saatleri arasında çalıştığını beyan etmesine rağmen; hükme esas bilirkişi raporuna davacının tüm çalışma dönemi boyunca haftanın altı günü 09.00-22.00 saatleri arasında çalıştığının kabul edilerek fazla çalışma ücreti alacağının hesaplandığı- Davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 10 yıllık çalışma süresi boyunca yalnızca 20 gün yıllık izin kullandığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, dosyada yer alan davacının imzasını içerir ancak tarih kısmı boş bırakılmış 2008, 2009 ve 2010 yılına ilişkin izin belgeleri de davacı asile sorularak davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Çalışma süresinin tespitine yönelik uyuşmazlığın çözümünde yapılan incelemenin yetersiz kaldığı, davacı asilin dinlenilerek, vergi dairesi ve Bağ-Kur kayıtlarına karşı diyeceklerinin sorulması; ardından söz konusu kayıtların tüm dosya kapsamındaki deliller ile birlikte incelemeye tabi tutularak, çalışma süresi bakımından bir sonuca ulaşılması gerektiği-
Davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğinde olduğu, fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliği taşıdığı, ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekeceği, herkesçe bilinen genel bazı vakıaların da bu noktada gözönüne alınabileceği, işçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılması gerekeceği, fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatının mümkün olduğu, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemeyeceği- Davacının davayı somutlaştırma yükü, hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğu göz önüne alınarak, davacının çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, yukarıda yer alan imzalı günlük devam çizelgelerinin de nazara alınması suretiyle davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalı kadının süresinde sunmuş olduğu cevap dilekçesinde, Türk Medeni Kanunu'nun 174/1 kapsamında maddi tazminat yanında, ortak konutun tadilatı nedeniyle yaptığı maddi katkıları da talep ettiği, bölge adliye mahkemesince davalı kadının maddi tazminat talebinin ne kadarının TMK'nın 174/1 kapsamında ne kadarının ortak konutun tadilatı için yaptığı maddi katkıya yönelik olduğu konusunda beyanı alınmak suretiyle toplanan tüm delillerle birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekeceği-
Gerek dava gerekse de ıslah dilekçesinin talep sonuçlarında, tüm alacakların “brüt” tutarda hüküm altına alınmasının istenilmesine rağmen, İlk Derece Mahkemesince, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları dışındaki ücret cinsinden alacakların “net” tutar üzerinden hüküm altına alınmasının, 6100 sayılı Kanun’un 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu- Bahsi geçen aylık ücret alacağının brüt mü net mi olduğunun belirtilmediği, bu halde, davayı somutlaştırma yükümlülüğü karşısında, dava dilekçesinin “olaylar ve gerekçeli açıklamalar” başlıklı bölümünün “5” numaralı bendinde, toplam ödenmemiş aylık ücret alacağı olarak gösterilen tutarın net mi brüt mü olduğu hususunda davacı vekilinden beyanda bulunmasının istenilmesi gerekeceği, bu yönde bir işlem yapılmamasının, 6100 sayılı Kanun’un 31. ve 194. maddesine aykırı olduğu-