Taşınmazların kadastro tespitinin kesinleştiği 25.04.1984 tarihiyle dava tarihi olan 30.01.2006 tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 12/3.maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre dolduğundan davacıların kadastro tespitinden önceki miras taksim sözleşmesine dayanmalarının olanaklı olmadığı, kadastro tespitinin kesinleştiği 25.04.1984 tarihinden sonra ise, taşınmaz tapuya tescil edildiğinden MK.nun 676. maddesine göre paylaşma sözleşmesinin geçerliliğinin yazılı şekilde yapılmasına bağlı olduğu-
TMK.nun 676. maddesi hükmüne göre; tapulu taşınmazlara ilişkin paylaşım sözleşmesinin geçerliliğinin tüm mirasçıların katılımı ile yazılı şekilde yapılmasına bağlı olduğu-
Mirasçılar arasında yapılacak miras payının paylaşımına ilişkin sözleşmenin geçerliliğinin yazılı şekilde yapılmasına bağlı olduğu, TMK.nun 676/son fıkrası uyarınca paylaşım sözleşmesinin yazılı yapıldığının bir gerçek olduğu, miras payının devrine ilişkin mirasçılar arasında yapılacak sözleşmelerin de yazılı yapılması yeterli olup resmi şeklin aranmayacağı, (TMK. m.677) ancak TMK.nun 677/son fıkrasında açıklandığı gibi 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı miras payının devri sözleşmelerinin noterlikçe düzenlenmesi koşuluna bağlandığı, yani resmi şeklin mirasçılar açısından değil, üçüncü kişiler bakımından getirilen bir olgu olduğu-
Davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmazlar miras bırakanlar adına kayıtlı olup, 15.2.1980 tarihli taksim sözleşmesi geçerliliğini kaybettiğine göre, mahkemece işin esasına girilerek taşınmazın aynen taksimi mümkün ise aynen taksim, değil ise satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Üç adet bağımsız bölüm ve bir adet taşınmazdaki paydaşlığın giderilmesi isteminde, Türk Medeni Yasasının 676. maddesine göre geçerli bir miras taksim sözleşmesi olmasından dolayı miras taksim sözleşmesinin davalı parselleri kapsayıp kapsamadığı, bu parsellere uygulanabilirliğinin araştırılması gerekeceği-
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15/1-3 maddesine göre, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların aynı Kanun’un 14. maddesi gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla sabit olduğu taktirde bu malların taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunacağı, taksim murisin ölümünden sonra kadastrodan önce tapusuz taşınmazlar üzerinde yapıldığına göre, bu taksimin varlığının şahit beyanlarıyla ispatının mümkün olduğu, mahkemenin TMK.nun 676/son maddesine göre, kadastro işlemlerinden sonra tapulu taşınmazlar için vaki olacak miras taksim sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması gerektiğine ilişkin kanun hükmü gözönünde bulundurularak davanın reddine karar verilmiş olmasında isabet bulunmadığı-
Davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmazlar paylı ve iştirak halinde mülkiyete konu olup, miras taksim sözleşmesi daha sonra yapılan imar uygulaması ile hayata geçirilemeyerek bozulduğundan, taşınmazlar imar parseli olup, aynen taksimin mümkün olmaması halinde satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Miras taksim sözleşmesinin, tüm mirasçıların katılımıyla ve yazılı olarak düzenlenmesi koşuluyla geçerli olacağı-
Davacı tarafından açılan dava sonucunda aynı taşınmaz yönünden yaygın kat mülkiyetinin kurulduğu, bu suretle anılan parsel yönünden miras taksim sözleşmesinin uygulanma imkanı kalmadığı gibi buna bağlı diğer parseller yönünden de sözleşmenin kısmi uygulanma imkanının ortadan kalktığı, davacı bakımından Borçlar Kanunu'nun 117/1. maddesi gereğince "objektif imkansızlık" durumunun oluştuğu, bu nedenle davacının anılan miras taksim sözleşmesi ile bağlı olduğundan söz edilemeyeceği-
Tapulu taşınmazların taksiminin geçerliliğinin yazılı şekilde yapılmasına bağlı olduğu-