Miras bırakanın maliki olduğu taşınmazın; 1843/2400 payının gelini olan davalıya satış suretiyle temlikinin muvazaalı ve mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğu saptanmak ve diğer davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edilen 557/2400 pay yönünden ise iddianın kanıtlanamadığı gözetilmek suretiyle işin esası bakımından yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı-
Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekip, ortakların tümünün muvafakatı sağlanamazsa Türk Medeni Kanunu'nun 640.maddesi hükmü uyarınca miras bırakanın terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, davacılara davada taraf olmayan tüm mirasçıların olurlarının alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi bakımından süre tanındığı, ne var ki ifa edilmemesi halinde ne gibi bir müeyyide bağlanacağının kendilerine ihtar edilmediği, dava, vekil aracılığı ile yürütülse dahi, anılan hususun ayrıca vekil bakımından da gözetilmesi gerekeceği, o halde, kurulan ara kararının, davanın karara çıkarıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı Yasa hükümleri uyarınca, yasaya uygun olduğunun söylenemeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tecil isteğine ilişkin uyuşmazlıkta; Kadastro Yasasının 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin ancak hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde uygulama imkanına kavuşacağı, tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda uygulama yeri olmadığı- Miras bırakanın ölümü ile terekenin intikal edeceği ve terekenin açılmasıyla mirasçıların tereke üzerinde hak sahibi olacakları-
Davacının, davalı taşınmazların çap kayıtlarının iptalini istemiş, adına tescil veya taşınmazların terekeye döndürülmesini istemediği, bu durumda mahkemece yapılacak işin, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktar ibaret olduğu, yani sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulamanın, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği- dolu pafta sistemi- genel ilke ile bağdaşmayacağı-
Somut olayda ,elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortakların bulunduğu, hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesinin gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın davacıya miras bırakanından kaldığı, davacıdan başka mirasçıların bulunduğu belirlendiğine ve tereke elbirliği mülkiyeti hü­kümlerine tabi bulunduğuna göre, davada yer almayan diğer mirasçıların yöntemine uygun biçimde davet edilmeleri veya miras ortaklığına bir temsilci atanarak onun huzuru ile yargılamaya devam edilmesi, dava koşulu yerine geti­rildikten sonra uyuşmazlığın esasının incelenmesi, taşınmazın davacıya muris­ten ne şekilde intikal ettiğinin belirlenmesi, bu eksikliğin şahit ve bilirkişilerden sorularak tespiti gerektiği-