Mirası reddeden (TMK m. 605/1) mirasçı veya mirasçılar varsa düzenlenecek mirasçılık belgesinde, mirasçılık sıfatına sahip olan kişi veya kişiler ile miraspaylarının gösterilmesi ve mirası ret durumuna işaret edilmekle yetinilmemesi; mirası ret nedeniyle mirasçılık sıfatını kaybedenlerin ve bunların payının akıbetinin (kime kalacağının) gösterilmesi gerektiği-
Mirasın hükmen reddine ilişkin davalarda davanın konusu borç miktarı ile sınırlı olmayıp terekenin tamamının borca batık olup olmadığının tespitine ilişkin olduğundan; mahkemece hükmün kesin olarak verilmesinin hatalı olduğu-
TMK'nın 605/2. maddesi hükmüne dayanılarak istekte bulunulabilmesi için de terekenin açıkça borca batık olduğunun belirlenmesinin gerektiği- Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılmasının gerektiği- İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğunun kabul edildiği aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, miras bırakanın malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak, bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği-
Mirası reddeden (TMK m. 605/1) mirasçı veya mirasçılar varsa düzenlenecek mirasçılık belgesinde, mirasçılık sıfatına sahip olan kişi veya kişiler ile miraspaylarının gösterilmesi ve mirası ret durumuna işaret edilmekle yetinilmemesi; mirası ret nedeniyle, mirasçılık sıfatını kaybedenlerin ve bunların payının akıbetinin (kime kalacağının) gösterilmesi gerektiği, bu bakımdan; verilen mirasçılık belgesinde yasal mirasçılar ile bunlarınmiras paylarının gösterilmesi yerinde ise de; "mirası reddin hukuki sonuçlarının terekenin paylaştırılmasında dikkate alınmasına" şeklindeki kabulün hatalı olduğu-
Mirası reddeden (TMK m. 605/1) mirasçı veya mirasçılar varsa düzenlenecek mirasçılık belgesinde, mirasçılık sıfatına sahip olan kişi veya kişiler ile miraspaylarının gösterilmesi ve mirası ret durumuna işaret edilmekle yetinilmemesi; mirası ret nedeniyle, mirasçılık sıfatını kaybedenlerin ve bunların payının akıbetinin (kime kalacağının) gösterilmesi gerektiği, bu bakımdan; verilen mirasçılık belgesinde yasal mirasçılar ile bunlarınmiras paylarının gösterilmesi yerinde ise de; "mirası reddin hukuki sonuçlarının terekenin paylaştırılmasında dikkate alınmasına" şeklindeki kabulün hatalı olduğu-
Mirası reddeden (TMK m. 605/1)mirasçı veya mirasçılar varsa, düzenlenecek mirasçılık belgesinde, mirasçılık sıfatına sahip olan kişi veya kişiler ile miras paylarının gösterilmesi ve mirası ret durumuna işaret edilmekle yetinilmemesi; mirası ret nedeniyle, mirasçılık sıfatını kaybedenlerin ve bunların payının akıbetinin de (kime kalacağının) gösterilmesi gerektiği-
Mirasın hükmen reddi ve icra takibinin iptali isteği-
Davanın, TMK'nın 605/1. maddesi gereğince hasımsız olarak açılan mirasın gerçek reddine ilişkin olduğu- Böyle bir davada sulh hakiminin görevinin, reddin süresinde olup olmadığı ve mirası reddedenin mirasçılık sıfatı bulunup bulunmadığını incelemek, süre koşulu ile mirasçılık sıfatının gerçekleşmesi halinde ise TMK'nın 609. maddesi uyarınca ret beyanını tespit ve tescil etmekten ibaret olduğu-
TMK'nun 605/2 maddesine dayanan taleplerin süreye tabi olmayıp mirasçıların iyiniyetli ya da kötüniyetli olmalarının bir önemi bulunmadığı- Terekenin pasifinin aktifinden fazla olmasının terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu belirteceği- Mirasın hükmen reddine karar verilmesi halinde aynı zamanda terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesine de karar verilmesi gerektiği-
TMK'nun 605/2. maddesine dayanan talepler süreye tabi olmayıp, mirasçıların iyi niyetli ya da kötü niyetli olmalarının bir öneminin bulunmadığı- Terekenin aktif değerinin pasifini karşılayıp karşılamadığı araştırılıp belirlenmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği-