Açık cezaevine geç ayırma işlemi sebebiyle ortaya çıktığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın giderilmesine ilişkin davada, cezanın infazına ilişkin iş ve işlemlerin usul ve yasaya uygun olmadığı iddiasına dayanıldığı anlaşılmakla; dava konusu edilen dönem, 22 aylık bir dönemi kapsamakta olup, bu haliyle CMK’nın yürürlüğe girdiği 01/06/2005 de de devam eden bir işlem söz konusu olduğuna göre eldeki davada ağır ceza mahkemesinin görevli olacağının kabulü iktiza edilmekte olduğundan, dava dilekçesinin ağır ceza mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile usulden reddi gerekirken, derece mahkemelerince yazılı gerekçelerle esasa ilişkin karar verilmiş olmasının doğru görülmediği-
Ecrimisil isteği-Bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ise, bu görevsizlik kararının, dosyanın gönderildiği mahkemeyi bağlamayacağı- Ecrimisil isteğine ilişkin davanın, genel mahkeme sıfatıyla asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Mahkemece; davalıya husumet yöneltilmesine neden olan davacıya sigortalı işyerinin bulunduğu binada davaya konu hasar tarihi itibariyle kat mülkiyetine geçildiğinden, uyuşmazlığın 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'ndan kaynaklandığının gözetilerek, uyuşmazlığa kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanacağının dikkate alınarak, uyuşmazlığın çözüm yerinin Sulh Hukuk Mahkemesi olması karşısında mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-
İflas sıra cetvelindeki sıraya yönelik şikayetlerin kural olarak, iflas sıra cetvelinin ilanından itibaren 7 gün içinde açılması gerektiği, tebligat masrafı yatıran alacaklılar için bu süre tebliğden itibaren hesaplanacağı- Alacağının sırasına yönelik itiraz icra mahkemesince inceleneceği-
Davacı vekilince ara karar gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmişse de, yeterli açıkta olmayan ve usulüne uygun ihtar içermeyen ara kararlar gereğince davanın reddinin hatalı olduğu-
Kayıt kabul davaları onbeş günlük yasal süre içinde açılması gereken davalardan olup, bu sürenin geçmesinden sonra ıslah yoluyla talebin artırılmasına hukuken geçerli sonuç bağlanamayacağı-
Sicil müdürlüğü tarafından tescile davet edilmesine rağmen, süresi içinde tescil için başvuru yapılmaması veya tescilden kaçınma sebeplerinin bildirilmesi halinde, bu durumun karar verilmek üzere ticaret sicil müdürlüğü tarafından asliye ticaret mahkemesine bildirileceği ve mahkemenin, ilgili durumun sicile tescili gerektiğine kanaat getirirse, sicile tescil emrini içeren bir karar vermesi gerektiği- Davacı dava dilekçesinde, "davalının dava dışı ortağına ait hisselerin devredildiğinin tespitini" talep etmişse de, bu dava dilekçesinin, asliye ticaret mahkemesine bildirim istemi olduğu (TTK. 33) kabul edilerek, davalı tarafın tescilden kaçınmakta haklı olmadığı tespit edildiği takdirde, mahkemece tescili emreden nitelikte karar verilmesi gerektiği, "tespit davası açan davacının hukuki yararının bulunmaması" nedeniyle "davanın reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-
Usul kuralları ve bu kapsamda yer alan görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, aksine düzenleme yoksa derhal uygulanacağından, yapılan görev kuralı değişikliklerinin eldeki davaya da uygulanması gerekeceği sonucuna varılacağı, davacı tarafından ileri sürülen bu davada, Uyuşmazlık Çözüm Kurulunun yetkisi taraflarca kabul edilmediğinden, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın iddia ve savunma kapsamına göre çözümlenmesi gerekeceği, hal böyle olunca, davanın esasının görülmesi gerekeceği-
Davacı tarafından diğer davalıların davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olduğunun belirtilmesine, davalı ...’ın eşi ile davalı borçlunun arkadaş olduğuna dair facebook kayıtlarının ibraz edilmesine, davalı ... ile davalı arasında da arkadaşlık ilişkisi olduğunun iddia edilmesine rağmen mahkemece, davalı ..., davalı ..., ... ve ...’in davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişi olduğu tartışılmaksızın, yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Davalı , dava dilekçesinde taraf gösterilmişse de dava konusu tasarrufların tarafı olmadığı anlaşıldığından söz konusu davalı yönünden husumetten reddine karar verilmesi gerekeceği-
Yerel sulh hukuk mahkemesinin ilamıyla davacınn 4721 sayılı TMK'nin 405/1. maddesi gereğince kısıtlanıp, ...........'ın vasi tayin edildiği, eldeki davada da vasi tarafından davacı adına vesayeten davacı vekiline vekaletname verildiği ve davanın bu şekilde açıldığı, ancak eldeki dava için vesayet makamından alınmış husumete izin kararının bulunmadığı anlaşıldığından, TMK'nin 462/8. maddesi uyarınca eldeki dava için vesayet makamından "husumete izin" kararı alınması ve anılan usuli işlem tamamlandıktan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece; dava konusu taşınmaz için ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinden- dava tarihine kadarki dönem için, diğer taşınmazlar için ise ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinden - satış tarihine kadarki dönem için, hazırlanacak denetime elverişli bilirkişi raporu ile hesaplanacak ecrimisil bedelinin davalıdan tahsili yönünde hükmün tesisi gerekirken, yazılı gerekçeyle yasal süresi içerisinde sunulan cevap dilekçesinde delil olarak dayanılmayan tanık beyanları nazara alınarak davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-