Davacılar, 2003 doğumlu çocuklarının, rahatsızlığından dolayı götürdükleri hastanede doktorun ihmali sebebiyle doğumundan 13 gün sonra vefat ettiğini ileri sürerek ve davalı doktoru hasım göstererek açtıkları tazminat davasında; davacıların iddiasının içeriği bakımından "doktorun görevi sırasında ve yetkisini kullanırken işlediği bir kusura" ve "bu kusurun niteliği itibariyle de kamu görevlisinin ihmaline" dayandığı, hâl böyle olunca; davalının görevi dışında kalan kişisel kusuruna dayanılmadığına, eylemin görev sırasında ve görevle ilgili olmasına ve hizmet kusuru niteliğinde bulunmasına göre, eldeki davada husumetin kamu görevlilerine değil, idareye düştüğü; öyle ise davanın idare aleyhine açılıp, husumetin de idareye yöneltilmesi gerektiği için davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Muhdesatların bulunduğu taşınmazın, kamuya ait orman niteliğinde olup olmadığı hususu ile kamulaştırma sahası içinde kalıp kalmadığının belirlenmediği, davacı tarafın tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve muhdesatlara hukuken değer verilemeyeceğinin dikkate alınmasının yanında, özellikle mülkiyet hakkının ihlali bakımından da inceleme ve araştırma yapılarak; davalı mülkiyet hakkı sahibi Hazine'nin, davacının bu haksız kullanımına karşı suskunluk ve eylemsizliği var ise; bunun davacıyı meşru bir beklenti içerisine sokup sokmayacağı değerlendirilerek bir hüküm verilmesi gerektiği-
Mahkemece, öncelikle dava konusu taşınmazın tedavüllü tapu kayıtları bulunduğu yerden getirtildikten sonra, davalı belediye tarafından kamulaştırma işlemi yapılıp yapılmadığı sorularak, bildirilecek cevap doğrultusunda kamulaştırma işleminin yapılmadığının kesin olarak tespiti halinde hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi, yapılmış ise kamulaştırma haritası ve kamulaştırma ile ilgili tüm evraklar ikmal edilerek dava konusu yerin kamulaştırma sahasında kalıp kalmadığının tespit edilmesi ve bu hususları gösterir denetime elverişli rapor alınması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekeceği- Davacı tarafından, dava dilekçesinde, ev yönünden muhdesat tespiti talebinde bulunulmuş olup, Mahkemece, HMK’nin 26. maddesine aykırı olarak bu talep aşılmak suretiyle hem ev hem de dava konusu olmayan ağaçlar yönünden hüküm kurulması, yine tespit davasına bakan mahkemenin görevi dışına çıkılarak hüküm fıkrasında değer belirlemesi yapmasının doğru olmadığı-
Bu tür davalarda tapu kütüğünün tutulmasından devletin sorumlu olması, tapunun gereği gibi tutulamaması sonucunda koşulların oluşması halinde TMK’nin 1007. maddesi uyarınca zarardan sorumlu olması ve diğer yandan ise malikin dava tarihinde bilinmediği kabul edildiğinden aynı Kanun'un 501. maddesine göre tapu malikinin hiç mirasçı bırakmadan ölmesi halinde ölen gerçek kişinin mirasının devlete kalacak olması halinde başlangıçta davalı olarak Hazine gösterilmek suretiyle taraf teşkili sağlanabileceği-
Davacının, ... Devletinin haksız fiil sebebiyle sorumluluğuna dayandığı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin özel hukuktan kaynaklanan bu haksız fiil bakımından 3. kişi durumunda bulunduğu, tazminat isteğinin, İYUK'un 2. maddesinde belirtildiği şekliyle idarenin herhangi bir işlem ve eyleminden kaynaklanmadığı gibi tazminatın ödeneceği kişiler, tazminat miktarı ve ödeme biçiminin belirlenmesi yetkisine ve idarenin bu yöndeki işlemlerine yönelik de olmadığı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yalnızca tazminat davasında belirlenen miktarın ... Devletine izafeten ifa edilmesi sorumluluğunu üstlendiği, somut olay bakımından kanunlarla düzenlenmiş ve miktarı belli, idarece kendiliğinden ödenmesi gereken bir alacaktan henüz bahsedilemeyeceği, alacakların miktarının ancak tazminat davalarının sonuçlanmasına göre tespit edilebileceği, hukuki istikrar ve içtihat birliği bakımından da adli yargının görevli olmasının benimsenmesi gerektiği gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken, bu yön nazara alınmaksızın yargı yolu caiz olmadığından bahisle görevsizlik kararı verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Çevre yolu yapım çalışmaları nedeniyle davaya konu taşınmazda kamulaştırma yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise kamulaştırma alanının hangi taşınmazları kapsadığı, çekişmeli muhdesatların bulunduğu taşınmazın kamulaştırma sahası içerisinde kalıp kalmadığı kamulaştırma işlemlerinden etkilenip etkilenmeyeceği tespit edilmediğinden, mahkemece, kamulaştırma haritalarının getirtilmesi, muhdesatların bulunduğu taşınmazın kamulaştırma alanı içerisinde kalıp kalmadığının saptanması, muhdesatların bulunduğu taşınmazın tam olarak hangi alanda kaldığının belirlenerek aynı krokide ayrıntılı ve denetime elverişli olacak şekilde gösterilerek sonuca gidilmesi gerekeceği-
Spor federasyonlarının organ ve kurullarının, sporun yönetilmesi ve disiplinine ilişkin olarak ihtar, kınama, para cezası, küme düşürme, hak mahrumiyeti, ligden ihraç, tescil iptali, üyeliğin askıya alınması ve üyelikten ihraç gibi bunun yanı sıra sporun yönetilmesine yönelik statü, talimat ve benzeri hukuki düzenlemeleri, müsabakaların icrasına, tatiline, ertelenmesine gibi verdikleri tüm kararlarına karşı sadece zorunlu tahkim yoluna gidilebileceği- Zorunlu Tahkim Kurullarının kararlarının kesin olduğu ve bu kararlara karşı istinaf, temyiz, karar düzeltme gibi kanun yollarına başvurulamayacağı, bu kararların hukuka aykırı olduğu iddiasıyla tespit, iptal ve tazminat davası açılması mümkün olmadığı- Kulüp, sporcu, teknik adam, sağlık personeli, menajer ve maç organizatörü gibi sporla ilgili kişilerin kendi aralarında imzaladıkları transfer, geçici transfer, menajerlik, hizmet, vekalet ve maç organizatörlüğü gibi tüm sözleşmelerden kaynaklanan alacak iddia ve talepleri ile mali haklar, sporun yönetilmesi ve disiplinine ilişkin olmadığından bu kapsam dışında olacağı- Bu çerçevedeki uyuşmazlıklar ya yargı mercileri nezdinde dava yoluyla ya da tarafların tercihine göre, karşılıklı yazılı mutabakatları ile yargı denetimine tabi olmak üzere spor federasyonlarının kurulları önünde de çözülebileceği-
Davacının, karayolunda seyir halinde iken davalı tarafından yapılan kanal üzerindeki köprünün çökmesi sonucu aracının hasara uğradığı iddiasında bulunduğu, buna göre; uyuşmazlığın Kara Yolları Trafik Kanunu kapsamında olduğu anlaşıldığından, eldeki davanın görüm ve çözüm yeri adli yargı olacağı için mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı-
Davalı Genel Müdürlük ile kararı aleyhine temyiz ettiği kurum bir kamu tüzel kişiliği ve kural olarak işlem ve eylemlerinin kamusal nitelik taşıdığı, davalı Genel Müdürlük ve ilgilinin yasa ile kendisine verilmiş bulunan görevi gereği gibi yerine getirmediği ileri sürülmüş olup, görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğinde olduğu, idarenin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı, İYUK'nun 2/1-b maddesi gereğince; idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davasının açılması gerektiği, görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden dikkate alınacağından, Devlet Su İşleri ve diğer davalı yönünden dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesinin doğru görülmediği-
Davacıların, dava dilekçesinde istemin ileri sürülmesi sırasında, 08/08/2013 tarihinde davacı sürücünün sevk ve idaresinde bulunan araca plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün çarptığı, çarpmanın etkisiyle davacı sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek şarampole yuvarlandığı, davalı belediyenin karayoluna korkuluk yapmaması nedeniyle kazanın sonuçlarına katkı sağladığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulduğu anlaşılmakla; eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olacağı, mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı-