Davalı Genel Müdürlük ile kararı aleyhine temyiz ettiği kurum bir kamu tüzel kişiliği ve kural olarak işlem ve eylemlerinin kamusal nitelik taşıdığı, davalı Genel Müdürlük ve ilgilinin yasa ile kendisine verilmiş bulunan görevi gereği gibi yerine getirmediği ileri sürülmüş olup, görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğinde olduğu, idarenin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı, İYUK'nun 2/1-b maddesi gereğince; idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davasının açılması gerektiği, görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden dikkate alınacağından, Devlet Su İşleri ve diğer davalı yönünden dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesinin doğru görülmediği-
Davacıların, dava dilekçesinde istemin ileri sürülmesi sırasında, 08/08/2013 tarihinde davacı sürücünün sevk ve idaresinde bulunan araca plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün çarptığı, çarpmanın etkisiyle davacı sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek şarampole yuvarlandığı, davalı belediyenin karayoluna korkuluk yapmaması nedeniyle kazanın sonuçlarına katkı sağladığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulduğu anlaşılmakla; eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olacağı, mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı-
Davacının dava dilekçesinde 2013–2014 eğitim-öğretim yılında ilgili Kadın Çocuk Hastalıkları Hastanesinde staj yaptığını ileri sürdüğü, ancak mahkemece, davacının 2014-2015 eğitim-öğretim yılında özel bir hastanede staj yaptığının bildirildiği gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verildiği anlaşılmakla; mahkemece, davacının eğitim gördüğü okul müdürlüğünden ve staj yaptığını iddia ettiği kurumdan 2013–2014 eğitim öğretim yılına ait staj dosyası getirtilip değerlendirme yapılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olmasının doğru olmadığı-
Davacının ameliyat edildiği hastane, söz konusu cemaat tarafından kurulmuş özel bir hastane ve Vakıflar Kanunu hükümlerine tabi ve mensuplarınca seçilen yönetim kurullarınca idare edilen ve yönetilen bir cemaat vakfı olup; Vakıflar Genel Müdürlüğünün kanundan kaynaklı genel denetim yetkisinin, bu vakfa kamu tüzel kişisi sıfatı kazandırmayacağı, hastanenin özel hukuk tüzel kişisi olduğundan eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu; özel hastanenin, özel hukuk hükümlerine göre çalışanı olan diğer davalı doktora da davada husumet düşmekte ve bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince işin esasına girilerek varılacak sonuca göre uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği-
Haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada; davacının ilgili devletin haksız fiil sebebiyle sorumluluğuna dayandığı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin özel hukuktan kaynaklanan bu haksız fiil bakımından 3. kişi durumunda bulunduğu, tazminat isteğinin, İYUK'nun 2. maddesinde belirtildiği şekliyle idarenin herhangi bir işlem ve eyleminden kaynaklanmadığı gibi tazminatın ödeneceği kişiler, tazminat miktarı ve ödeme biçiminin belirlenmesi yetkisine ve idarenin bu yöndeki işlemlerine yönelik de olmadığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yalnızca tazminat davasında belirlenen miktarın ilgili devlete izafeten ifa edilmesi sorumluluğunu üstlendiği, somut olay bakımından kanunlarla düzenlenmiş ve miktarı belli, idarece kendiliğinden ödenmesi gereken bir alacaktan henüz bahsedilemeyeceği, alacakların miktarının ancak tazminat davalarının sonuçlanmasına göre tespit edilebileceği, hukuki istikrar ve içtihat birliği bakımından da adli yargının görevli olmasının benimsenmesi gerektiği gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken, bu yön nazara alınmaksızın yargı yolu caiz olmadığından bahisle görevsizlik kararı verilmiş olmasının doğru olmayıp, kararın bozulması gerektiği-
Birlik üyeliğinden ihraç kararının iptaline ilişkin davada, taraflardan davacı yanın tacir olmayıp gerçek şahıs olduğu, o halde, dava tarihi itibariyle somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6102 Sayılı TTK'nın 5. maddesi uyarınca işbu davaya bakma görevi ticaret mahkemesine ait olmayıp, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu dikkate alınarak HMK'nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Birlik üyeliğinden ihraç kararının iptaline ilişkin davada, taraflardan davacı yan tacir olmayıp gerçek şahıs olduğundan, ayrıca dava 6102 Sayılı TTK' nın madde 4/1 kapsamındaki nisbi ticari dava olmadığından, Ticaret Mahkemesi görevli olmayıp, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu dikkate alınarak HMK'nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının sevk ve idaresindeki ticari minibüs ile seyir hâlinde iken dava dışı dorseye bağlı çekici ile çarpışması sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği, olaya ilişkin düzenlenen aynı tarihli kaza tespit tutanağında; yolda çalışma yapan ve bölünmüş yolu tek yönlü yola çeviren Sakarya Su ve Kanalizasyon İdaresinin, iki yönlü olarak kullanılan yolda gerekli ayırıcı ve uyarıcı işaretleri koymadığı için kusurlu olduğu, bu durumda; eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olacağı, mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı-
Davalı şirketten ayrı ayrı daire satın alan 154 kişinin, aynı vekille temsil edilerek "tapularının tescili" için atıkları davada, "usul ekonomisi" gereğince birlikte yürütülmesi gereken mahkemenin ön inceleme duruşmasından önce, dava açılırken yatırılması gereken gider avansının her bir davacı için hangi amaçla yatırılması gerektiği izah edilmeden "verilen kesin süreye uyulmadığı" gerekçesiyle üstelik duruşma tarihinden önce taraflarca gider avansının büyük bir kısmının da yatırıldığı gözardı edilerek "davanın usulden reddedilmesinin" hatalı olduğu-
Trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalmaya dayalı tazminat istemi- Hizmet kusuru bulunduğu ileri sürerek davalı yönünden idari yargının görev alanına giren uyuşmazlıkta yargı yolu caiz olmadığından dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Destekten yoksun kalma tazminatının varsayımlara dayalı hesaplanamayacağı, destek alacaklısı olan davacının ancak eşinin ölüm tarihi ile kendisinin yeniden evlendiği tarih aralığı için tazminata hak kazanabileceği, mahkemece davacı için, davaya konu kaza tarihi ile davacının yeniden evlendiği tarih arasındaki süre için tazminatın hesaplanması hususlarında, daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden hükme esas alınan rapordaki veriler kullanılarak ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınıp oluşacak sonuca göre (kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle; güncel asgari ücretler kullanılmayarak ve işlemiş/işleyecek dönem hesabında yeni tarihler esas alınmayarak) karar verilmesi gerektiği- Bekar ve çocuksuz olan desteğin, ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki eşe iki anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14 er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5 er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerektiği-