İşyeri sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemi- Limited şirketlerin tüzel kişilik kazanmalarının ticaret siciline tescil edilmiş olmaları şartına bağlı olmadığı (TTK 588)- Davanın açıldığı tarih itibariyle dava ehliyeti bulunan davacı şirketin davanın devamı sırasında ve hükümden önce yapılan terkin ile dava ehliyeti ortadan kalkığından, taraf teşkiline ve dava şartlarına ilişkin bulunduğundan ve davanın her aşamasında re'sen nazara alınması gereken bir durum olduğundan, mahkemece, davacı şirketin davanın devamı sırasında terkin edilmekle dava ehliyetini kaybetmesi sebebiyle davacı şirketin ihya edilerek yeniden sicile kaydının sağlanması ve usulünce taraf teşkili sağlanarak, davaya devamla esas hakkında karar verilmesi gerektiği-
Konkordato talebi üzerine kesin yetki dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi durumunda, mahkemece, HMK. m.20'de belirtilen sürede talep olması halinde, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi ve konkordatoya yönelik alınan tedbir kararlarının re'sen kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği-
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 97. maddesi ile, zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiğinin düzenlendiği, bu başvurunun yapıldığı; ancak, eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksikliğin her halükarda tamamlanabileceği-
Özel Dairece davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle bozma kapsamı dışında kalan bu yönlerin kesinleştiği, usulî kazanılmış hakkın istisnalarının bulunmadığı, davalı sürücü aleyhine olan bozma nedenine ise mahkemece direnilmesi karşısında artık davalı şirketin kendisi yönünden kesinleşen bu kararı temyiz etmekte hukukî yararının bulunmadığı-
Tescil işleminin yaptırılmamış olması nedeniyle Ticaret Borsası YK Kararı ile belirlenen tescil ücreti ve gecikme cezasının davacı tarafça ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibi bakımından davacının davalı Borsaya açtığı menfi tespit davası (İİK 72)-  İdari işlemlerden dolayı zarara uğrayanların, idare aleyhine, idari yargı yerinde tam yargı davası veya idari işlemin iptali davası açabileceği (İYUK 2/I-b)- Davada “idari nitelikte bir karar ya da işleminin” iptali değil, davacının davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespiti (İİK. 72) talep edildiğinden, uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı olduğu-  İdari yargıda İcra ve İflas Kanunu’na dayalı olarak açılan menfi tespit davasının görülemeyeceği-
Dava konusu taşıma sırasında gerçekleşen hırsızlık sonucu zayi olan yüke ilişkin olarak davalı araç sürücüsünün haksız fiil hükümleri çerçevesinde sorumluluğunun değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği- Özel Dairece davalı A.Ş. vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle bozma kapsamı dışında kalan bu yönlerin kesinleştiği, usulî kazanılmış hakkın istisnalarının bulunmadığı, davalı sürücü aleyhine olan bozma nedenine ise mahkemece direnilmesi karşısında artık davalı A.Ş.’nin kendisi yönünden kesinleşen bu kararı temyiz etmekte hukukî yararının bulunmadığı-
Memur ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabileceği- İdare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesinin, hizmet kusurundan kaynaklanmış, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlarla sınırlı olduğu- Devlet hastanesinde hemşire olarak çalışan davacının aynı hastanede görevli davalı doktoru hasım göstererek açtığı tazminat davasında, davacının (hakaret ve yaralama eylemlerine ilişkin) iddiası, davalı doktorun kişisel kusuruna dayandığından, davada husumetin davalı kamu görevlisine düşmekte olduğu-
18. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece asıl davanın kabulüne dair verilen ilk kararın, Özel Dairece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği belirtilmek suretiyle bozulması ve mahkemece bozma kararına uyulmasından sonra, asıl dava hakkında bir karar verilmeden aynı konuda açılan ve birleştirilen Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/757 E. sayılı davanın esası hakkında da karar verilmesinin yerinde olup olmadığı-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda kıdem tazminatı dışındaki yıllık ücretli izin ve ihbar tazminatından son yüklenicinin sorumlu olduğuna dair hesaplamanın yapılmadığı, bilirkişi raporunun yetersiz olup, bu haliyle hükme esas alınmasının mümkün olmadığı, bu durumda mahkemece bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile kıdem tazminatı dışındaki yıllık ücretli izin ve ihbar tazminatının tüm yükleniciler arasında paylaştırılmasının doğru olmadığı- Mahkemece, Ticaret Sicil Müdürlüğü kaydından re’sen silindiği anlaşılan davalı şirketin ihyası için dava açmak üzere davacı tarafa HMK’nın 115/2. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca kesin süre verilmesi ve sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Genel kredi sözleşmesinin akdedildiği tarih, sadece sözleşmenin asıl borçlusu yönünden değil kefil bakımından da geçerli olduğundan, tasarrufun iptali davasında, kredi borcunu ödeyen davacı kefil ile ile davalı asıl kredisi borçlusu arasındaki borcun doğumunun kredi sözleşmesinin imzalandığı tarih olduğu- Bknz. aynı doğrultuda: 4. HD. 19.12.2022 T. E: 4682, K: 17275