Davacı sigortalı tarafından dava açılmadan önce Kuruma başvurulmadan tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ve yaşlılık aylığı bağlanması istemli eldeki davada- ''...hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumu'na müracaat edilmesi zorunludur.'' ve ''Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır.'' düzenlemesi gereği davacının Kuruma müracaat edip etmediği- Davalı Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurması için davacıya iki haftalık kesin süre verildiği ve verilen süre içinde davacı vekilinin gerekli başvuru şartını yerine getirdiği ancak Kurum tarafından yapılan müracaata altmış gün içinde cevap verilmediğinden talebin reddedilmiş sayıldığı-
Konusu ve tarafları aynı olan yabancı mahkeme kararının tanındığı ve kararın kesinleştiği bu nedenle kesin hüküm teşkil edeceği- 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesi kapsamında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesinde de hukuka aykırılık bulunmadığı-
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 97. maddesi ile Zorunlu Mali Sorumluk Sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, başvurunun yapıldığı; ancak, eksik ya da usule uygun olmayan belge ile başvurulduğu savunmasının olduğu durumlarda usule uygun olmadığı savunulan belgedeki eksikliğin tamamlanabileceği-
İhalesi yapılan taşınmaz ile ilgili olarak ödenen %18 KDV'nin iadesine ilişkin uyuşmazlığın vergi mahkemesinde görüleceği-
Şikayete konu taşınmazların tamamının muhammen bedelinin üzerinde ihale edildiği; şikayetçinin süresinde usulüne uygun kıymet takdirine itirazının bulunmadığı ve yine şikayet edenin fesih sebepleri nazara alındığında bu sebeplerin, ihalenin muhammen bedelin üzerinde satılması halinde dahi incelenebilecek hususlardan da olmadığı anlaşılmış olup netice itibarıyla zarar unsuru gerçekleşmediğinden şikayetçinin ihalelerin feshini istemekte hukuki yararının bulunmadığının kabulü gerekeceği-
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan ayrı birer özel hukuk tüzel kişisi olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kamu tüzel kişi olarak kabulü ile husumetin davalı olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına yöneltilmesinin hatalı olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesi’nce; şikayetçinin ihalenin feshi isteminin, borçlunun maliki olmadığı bağımsız bölüm yönünden aktif husumet yokluğundan reddi ile para cezasına yer olmadığına, diğer taşınmazlar yönünden ise şikayetin esastan reddi ile para cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değil ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Taraflar arasındaki ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi manevi tazminat davasının görüm ve çözüm yeri adli yargı olup mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği- Davacıların manevi tazminat istemi tümden reddedildiğine göre davada kendisini vekil aracılığı ile temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT ile belirlenen maktu vekalet ücretinin altında bir miktara hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı, kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de bu yanılgının giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Davacının maluliyet oranının tespiti için Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümlerinden olay tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine uygun rapor alınarak, davacının kaza nedeniyle uğradığı çalışma gücü kaybı bulunup bulunmadığı ve varsa oranı konusunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olmasının doğru olmadığı-
Şikayetçi şirketin takipte taraf sıfatının bulunmadığı, ayrıca şikayetçi şirketin, tapu sicilindeki ilgili veya ihaleye pey süren kişi de olmadığı, İİK.'nun 134. maddesine göre şikayetçi şirketin, ihalenin feshini istemesine yasal imkanın olmadığı, buna göre, Bölge Adliye Mahkemesince, ihalenin feshi istemini esastan reddeden ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek, şikayetçi şirket yönünden istemin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinin öngörüldüğü-