Şikayetçinin kredi sözleşmesinin asıl borçlusu olmayıp, sadece asıl borçlu lehine taşınmazlarını ipotek veren taşınmaz maliki olarak takipte yer aldığı görüldüğünden, şikayetçinin kendi adına kayıtlı olmayan taşınmaza ilişkin ihalenin feshini talep etmesinde aktif husumet ehliyetinin bulunmadığının kabulü gerekeceği- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği-
Haciz tarihinden itibaren bir yıl olan satış isteme süresi içinde satış avansının yatırılmadığı, dolayısıyla İİK'nun 110/1. maddesi gereği, taşınmaz üzerindeki iş bu haczin şikayet tarihinden önce düştüğünün anlaşıldığı, bu durumda, borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunmasında korunmaya değer bir hukuki yararı bulunmadığından, mahkemece, meskeniyet şikayetinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerekeceği-
Her şikayetin, şikayet tarihindeki hukuki durum ve şartlara göre inceleneceği, şikayetlere konu istem, yapılan işlemler ve tarih yönünden derdestlik- tıpatıplık söz konusu olmadığından, usulden red kararının hatalı olduğu-
Şirketin temsilcisi olmayan kimsenin üçüncü kişi şirket yararına istihkak iddiasında bulunamayacağı- Geçerli herhangi bir istihkak iddiası bulunmadığından şikayetin hukuki yarar bulunmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiği-
Takibe konu ipoteğe esas kredi sözleşmesindeki kefilin ihalenin feshini talep edemeyeceği- İpotekli taşınmazın ihale tarihinden ve hatta satış karar tarihinden önce satıldığı anlaşıldığından, şikayetçinin ihale tarihi itibariyle ihale konusu taşınmaz ile hiçbir ilgisinin bulunmadığı, ipotekli taşınmaz maliki olmadığı gibi tapu sicilindeki ilgili ya da ihaleye pey süren kişi de olmadığı, ihalenin feshi isteminin aktif husumet yokluğundan reddi gerektiği-
İtiraz ve şikayet sebepleri farklı olduğundan derdestlikten söz edilemeyeceği-
Her ne kadar İtiraz Hakem Heyetince eda davası olarak nitelendirilse de davacı vekilinin başvuru dilekçesinde rayiç bedelin bildirilmesi talep edilmiş olup, bu davanın tespit davası niteliğinde açıldığının anlaşıldığı, Yargıtay'ın kararlılık kazanmış uygulamalarına göre, davacının açabileceği eda davasında tespit edilecek hususlar için ayrı bir tespit davası açmasında hukuki yararın olmadığı, buna göre davacının tespite konu isteminin hukuki yarar yokluğundan usulden reddi gerekeceği-
Davanın açılmamış sayılması kararı usule ilişkin nihai bir karar olup bu kararla dava açılmasıyla meydana gelmiş olan sonuçların ortadan kalkacağı, davanın açılmasıyla doğmuş olan derdestlik durumu da davanın açılmamış sayılmasıyla son bulacağı gibi mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararının daha sonra açılan dava için kesin hüküm oluşturmayacağı-
Paylaşıma konu bedel üzerinde kesinleşmiş bir haczi bulunmayan davacının sıra cetveline yönelik itirazında hukuki yararının bulunmadığı-
Şikayetçinin, takibe konu ipoteğe esas kredi sözleşmesinde kefil olmasının, kendisine ihalenin feshini talep hakkı vermeyeceği, o halde, mahkemece, şikayetin aktif husumet yokluğundan reddi gerekirken yazılı gerekçe ile esastan reddi doğru değil ise de sonuçta istem reddedildiğinden bu hususun bozma nedeni yapılmadığı, ancak istemin, İİK.nun 134/2. maddesi uyarınca şikayetçinin aktif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle reddi halinde işin esasına girilmemiş olacağından, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinden mahkemece şikayetçinin para cezasına mahkum edilmesi isabetsiz ise de; anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-