Sıra cetvelindeki sıraya şikayet davası- Gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı- Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı ve verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kıldığı-
Davacının kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olarak yer almasının davaya konu taşınmaz yönünden ihalenin feshini talep hakkı vermeyeceği de gözönüne alındığında şikayetçinin ancak kendi maliki olduğu ve dava konusu yapılmayan 5taşınmazlar yönünden aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekeceği-
Tapu iptal tescil davalarında, temlik alan 3. kişinin bir hak talep edebilmesi için temlik eden yüklenicinin arsa sahibine karşı edimini ifa ederek temlik edilen bağımsız bölüme hak kazanmış olması gerekeceği, somut olayda yüklenici şirketin davada taraf olarak yer almadığının görüldüğü, bu durumda mahkemece davacı tarafa yüklenici hakkında dava açtırılıp, açılacak dava birleştirilerek taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esasının incelenip davanın karara bağlanması gerekeceği-
Mahkemece yapılacak işin; feragat nedeniyle ret kararı verilen itirazın iptali dosyasına konu icra takibi dosyasının getirtilerek, bu dava dosyası ile aynı belgelere dayanıp dayanmadığının incelenmesi, eğer her iki takip konusu alacak aynı belgelere dayanıyorsa kesin hüküm nedeniyle ret kararı verilmesi; farklı belgelere dayanıyorsa verilen kısmen kabul kararı gibi karar verilmesi olduğu-
İpotek maliklerinin kendi taşınmazları için ihalenin feshi talebinde bulunabileceği- Şikayetçinin şikayete konu her iki taşınmaz yönünden de ipotekli taşınmaz maliki olmadığı gibi tapu sicilindeki ilgili ya da ihaleye pey süren kişi de olmadığı görülmekle Bölge Adliye Mahkemesince şikayetçinin ihalenin feshi şikayetinin her iki taşınmaz yönünden de aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddi gerekeceği- Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm kısmının 1 numaralı bendinde; "...Davacı ......... vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,” denildikten sonra 3 numaralı bendin (a) fıkrasında aynı kişi hakkında “ ... 8231 parsel 14 numaralı bağımsız bölümün ihalesinin feshine ilişkin şikayetin hukuki yarar yokluğundan reddine,...” şeklinde HMK. nın 359/2. maddesine aykırı olarak hüküm oluşturulması kendi içerisinde çelişki uyandırmakta olup, infazında şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde istinaf başvurusu “esastan reddedildikten” sonra bu defa işin esasına girilerek şikayetçinin lehine olacak şekilde şikayetin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Taraflarca davalı borçlunun taşınmazına haciz konulmuşsa da hacizli taşınmazların satışının gerçekleşmediğinin ve sıra cetveli düzenlenmediğinin görüldüğü, tapu kaydındaki sıralamayı sıra cetveli olarak değerlendirerek bunun iptalinin mümkün olmadığı, bu durumda ortada iptale konu edilecek bir sıra cetveli bulunmadığından mahkemece, sıra cetveline itiraz davası açmakta hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle HMK 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kurban bayramı öncesinde davalıya koyun satışına ilişkin davada, tarafların tacir olmaması sebebiyle nisbi ticari dava olmadığı; Vergi dairesi ve Ticaret Sicili yazı cevabına göre davacı ve davalının vergi kaydının olmadığı gibi ticaret siciline de kayıtlarının olmadıkları anlaşıldığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Yanlış tıbbi tedavi sebebine dayalı tazminat davasında, hem davalı üniversite yönünden, hem de davalı doktorlar yönünden, davacının davalı doktorların kişisel kusuruna da dayanmasına göre, dava konusu eylemden dolayı davacının uğradığı zararın, davalıların kişisel kusuru nedeniyle gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken; davalı üniversite yönünden yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, davalı doktorlar açısından ise husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Doktor olarak çalışan ve kamu görevlisi olan davalıların, teşhis, tedavi ve müdahalede kusurlu davranmak suretiyle görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı davacıları zarara uğrattığı (davalı doktorların hatalı tedavilerinden dolayı murislerinin öldüğü) ileri sürüldüğünden, tazminat davanın -kendilerine rücu edilmek kaydıyla- idare aleyhine açılacağı, davalı doktorlara husumet yöneltilemeyeceği-
Tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedeceği- İşin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmeyeceği- Yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerektiği- Asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olmasının açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturduğu- Eser sözleşmesinden kaynaklanan davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığı için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olmasının zorunlu olduğu- Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan yargılamanın en kısa sürede ve usul ekonomisi gözetilerek, yargılamada gelinen aşama da dikkate alınmak suretiyle, mahkemece işin esasının incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken tarafların niteliğinde ve görevli mahkemenin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığı, kararın bozulması gerektiği-