Üçüncü kişinin çalışanının üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı- İstihkaka ilişkin prosedür işletilmeksizin 3. kişi tarafından, süresi içinde doğrudan icra hukuk mahkemesinde dava açılarak istihkak iddiasında bulunulabileceği-
Tapu kayıt malikinin davacının miras bırakanı ile ayni kişi olduğunun tespiti isteği- Çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemeleri olduğu-
Dava konusu elatmanın haksız eylem niteliğinde olduğu, yağmur sularının davalı idare tarafından kanal açma işleminin bir projeye ve idari işleme dayanmadığı, haksız eylemin adli yargıda görülmesi gerektiği-
İş kazasından kaynaklanan tazminat davasında davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, buradaki dava arkadaşlığı ihtiyari dava arkadaşlığı olup davacı yanın isterse sorumluların tamamı yerine bir kısmına davasını yöneltebileceği- 1086 sayılı HUMK'da ve 6100 sayılı HMK'da dahili dava diye adlandırılan bir müessesenin bulunmadığı- Aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan davalılar aleyhine olarak açılmış derdest bir davada yargılama konusu olayla ilgisi bulunan diğer sorumlular da davaya dahil edilmek istenirse, öncelikli davaya dahil edilmek istenen bu sorumlulara husumetin usulünce yöneltilmesi, yani, bu kişiler hakkında usulünce bir dava açılmasının beklenmesi ve her iki davanın birleştirerek bir arada karar verilmesi gerektiği, dahili dava dilekçesinin birleştirme istemini de içeren yeni bir dava niteliğinde olduğunun da düşünülebileceği, ancak bu durumda dava açılırken ödenmesi gereken başvurma ve peşin harcının yatırılması gerektiği-
Davacı vekilinin, davalı bankaya göndermiş olduğu talep yazısında, müvekkilinin bankadan kullandığı kredi kartı ile banka hesabı sebebiyle dosya masrafı, kredi tahsisi ücreti, yeniden yapıladırma ücreti, kredi kartı aidatı, hesap işletim ücreti ve her ne ad altında olursa olsun sair masraf kabilinden ana para ve faiz dışındaki her türlü masrafın ait olduğu meblağın ayrı ayrı miktarlarının ve dökümünün ve ilgili sözleşmenin yazının tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde bildirilmesini istediği, davalının davacının kullanmış olduğu bir kredi bulunmadığını savunmuş, davacının yargılama sırasında kredi kullanmadığını, dava konusunun kredi kartına dair olduğunu bildirmiş olduğu bilinerek, davacının davalı bankadan kullanmış olduğu bir kredi olmadığına göre bu hususta bilgi talep etmesinin düşünülemeyeceği, davacı tarafından haksız olarak yapıldığı iddia edilen kesintinin iadesi için miktar belirtmeksizin Tüketici Sorunları Hakem Heyetine harçsız olarak başvurulmasının mümkün olduğu, yapılan kesinti tutarına göre hakem heyetince verilen karar kesin veya Tüketici Mahkemesinde açılacak dava için delil niteliği taşıyacağından bu amaçla başvurulacak hukuki mercilerce öncelikle bankaca yapılan kesinti tutarının belirleneceği göz önüne alındığında davacının isteminin ayrı bir dava şeklinde ileri sürülmesinde hukuki yararı da bulunmadığı-
Davacı dava dışı sigortalısına ödediği tazminatı sorumlu davalılara rücu etmekte olup taraflar arasında tüketici işlemi ve sigorta akdi de bulunmadığından ve davacının sigortalısı ile davalı şirket arasında kira ilişkisi olduğundan HMK. mad. 4/1-a uyarınca kira ilişkisinden kaynaklanan bu uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesinde çözümleneceği-
Davanın iş merkezinin devri konusunda imzalanan emlak satış sözleşmesinden kaynaklanıp dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK. mad. 4 kapsamında ticari dava niteliğinde olduğu-
Davanın açılması ile doğmuş bulunan derdestlik durumu davanın açılmamış sayılması ile son bulacağından derdestlik nedeniyle davanın usulden ret edilmesinin doğru olmadığı-
1941 doğumlu ticaretle uğraşmayan ev hanımı borçlunun kiracısından 20.000,00 TL borç alıp senet vermesini gerektirecek hukuki ilişki net olarak ortaya konulmadığı gibi, hasta olduğu için ihtiyaç duyduğu ve bu nedenle borç aldığı iddiası inandırıcılıktan uzak olup, yargılama sırasında alacağın bu kez borçlunun damadına tahsil edilmemesi halinde rücu edilmeme koşulu ile temlik edilmesi de yaşam deneyimlerine aykırı olduğundan alacağın gerçek olduğundan söz edilemeyeceği ve bu durumda "davalıların anne-kız olmaları nedeni ile aralarındaki tasarrufun bağış niteliğinde olduğu ve ivazlar arasında oransızlık olduğundan" bahisle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-