Mahkemece hükümlü-davacının taraf ehliyeti bulunmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-d ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usûlden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımından reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Hizmet alım sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin, tarafların sıfatına göre Asliye Hukuk veya Asliye Ticaret Mahkemeleri' olduğu, somut olayda, davacı PTT Genel Müdürlüğü 23.05.2013 tarihinde yayınlanan 6475 sayılı Kanun'un 21. maddesi gereğince anonim şirkete dönüştürülmesi ve 02.09.2013 tarihinde ticaret siciline tescil edilmiş olması nedeniyle davanın taraflarının tacir ve dava konusu ticari işletmeleri ile ilgili olduğuna göre davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idarelerin, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı- Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararların, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerektiği- Mahkemece, davalı belediye bakımından davanın yargı yolu caiz olmadığından dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Muhafaza masraflarının tespitinde yedieminin kendi tarifesi değil Adalet Bakanlığınca belirlenen tarifenin uygulanacağına ilişkin bu belirlemenin genel mahkemelere ait olduğu, bu nedenle icra mahkemesince HMK'nın 114/1-c, 115/1, 2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Her iki davanın sebebi ayrı ise önceki kararının eldeki dava açısından kesin hüküm ya da derdestlik oluşturmasından söz edilemeyeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinden kaynaklı uyuşmazlığın 6502 Sayılı Yasa kapsamında bir uyuşmazlık olmadığı-
Üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunan kişinin, davalı üçüncü kişi şirket yetkilisi tarafından şirketi temsil noktasında geniş bir şekilde yetkilendirildiği görüldüğünden, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı alacaklı vekilinin istinaf sebepleri nazara alınarak işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Dava şartlarından biri aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması olup, mahkemenin dava şartının mevcut olup olmadığını re'sen araştıracağı, davacı tarafından açılan her iki davanın da aynı olduğu beyan edilmesine rağmen mahkemece birleşen davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
İstihkak iddiasının, tüzel kişilerde tüzel kişiyi temsile yetkili organlarca, gerçek kişilerde ise ya kendisi tarafından ya da bu kişiyi temsile yetkili kişilerce ileri sürülebileceği, tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddianın, geçerli bir istihkak iddiası sayılmayacağı- Üçüncü kişinin çalışanının, üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı- Davalı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiası bulunmadığından, davacı alacaklının İİK. mad. 99 uyarınca istihkak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı- Davalı üçüncü kişi şirket ve borçlunun ticari defterleri getirtilip bu defterler üzerinde araştırma yapılarak davalı üçüncü kişi şirket ile davalı arasındaki kira ilişkisinin gerçek bir kira ilişkisi olup olmadığının, kira bedeli ödemelerinin defter kayıtlarında yer alıp almadığının araştırılması, haciz sırasında borçlu adına bulunan belgeler, kira sözleşmesinde borçlunun kefil olarak yer alması, şirket isimlerinin yan yana yer alması ve davalı şirket yetkilisinin haciz sırasındaki beyanları nazara alınarak, davalı üçüncü kişi ile borçlu şirket arasında süregelen bir ticari ilişki olup olmadığı, ayrıca borçlu ve üçüncü kişi arasında organik bağ bulunup bulunmadığının ticaret sicil kayıtları, SGK kayıtları ve vergi kayıtları getirtilerek araştırılması, incelenen defterlerin açılış ve kapanış tasdikinin yapılıp yapılmadığı, defterlerin usule uygun tutulup tutulmadığı, sahibi lehine delil vasfı taşıyıp taşımadığı hususlarının belirlenmesi için ek bilirkişi raporu düzenlettirilmesi, bu doğrultuda elde edilen bilgilerin dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Derdestliğin bir dava şartı olduğu- Dava şartlarının, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni” ile ilgili zorunlu koşullar olduğu-Mahkemenin, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp incelemek durumunda olduğu- Dava şartlarının olmaması halinde mahkemenin davayı reddetmesi gerektiği- Derdest bir davanın koşullarının, tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılmış olması; daha önce açılmış bulunan davanın hâlen görülmekte olması ve kesin hükümle sonuçlanmamış olması olduğu- Kural olarak icra mahkemesi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeseler de kendi aralarında kesin hüküm oluşturduğu bu nedenle derdestlik itirazının icra mahkemesinde görülen itiraz ve şikâyetler için de kıyasen uygulanmasının mümkün olduğu- İcra takibinde ödeme ve itiraz sürelerinin başlayabilmesi için ödeme /icra emrinin borçluya tebliğ edilmiş olması gerektiğinden; tebligat borçluya usulsüz tebliğ edilmiş olsa bile, borçlu ödeme emrini öğrenmiş ise öğrendiğini bildirdiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği- Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolunda borçluya yapılan ödeme emri tebligatının usulsüz olması hâlinde borçlu usulsüz tebliği öğrendiği tarihten itibaren 5 gün (sadece usulsüz tebliğ tarihi düzeltilmesi talebi varsa 7 gün) içinde şikâyet yoluna başvurarak ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesini istemesi, ayrıca borca ve imzaya itiraz etmesi gerektiği aksi halde takibin kesinleşeceği- Alacaklının talebi üzerine aynı anda borçlunun birden fazla adresine ödeme emri gönderilmiş ise, itiraz ve ödeme süresi önce yapılan tebliğden başlayacağı- Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre alacaklının talebi üzerine yeniden ödeme emri çıkartılması borçluya yeni bir itiraz hakkı tanınacağı; bu durumda borçlunun, ilk çıkan ödeme emri tebliğinden itibaren süresinde itiraz hakkını kullanamaz ise ikinci kez çıkartılan ödeme emrinin tebliğinden itibaren süresi içinde borca itiraz etme imkânına kavuşacağı- Borçlunun borca itiraz hakkını yeniden elde edebilmesi için alacaklının talebi üzerine borçluya ikinci kez ödeme emri çıkartılmasının yeterli olduğu; ancak borçlunun yeni ödeme emri tebliğinden itibaren süresi içinde icra mahkemesinde borca itiraz hakkını kullanabilmesi ilk çıkan ödeme emrine karşı icra mahkemesinde borca itiraz etmemiş olması olduğu aksi hâlde derdestlik itirazının söz konusu olacağı- Aynı ödeme emrinin farklı tarihlerde tebliğ edilmiş olması ödeme emirlerinin birbirinden farklı olduğu anlamına gelmeyeceği- Ödeme emrine karşı icra mahkemesinde borca itiraz görülmekte iken aynı ödeme emrinin ikinci kez tebliği üzerine yapılan borca itirazın derdestlik nedeniyle reddinin usul ve yasaya uygun olduğu- İlk davada verilen onama kararının tebliğ ile kesinleştiği, bu kararın kesinleşmesi ile birlikte ilk ödeme emri de kesinleşmiş olduğundan ikinci ödeme emri nedeniyle açılan davanın sürdürülmesinde hukuki yararın kalmadığı-