Gelişen olayların haberin verildiği gündeki görünen gerçekliğe uygun olduğu, eleştiri sınırının aşılmadığı ve böylece davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığı-
Davalı tarafından yapılan yayının görünür gerçeğe uygun olduğu, davacının kızının Cumhuriyet Savcılığına vermiş olduğu şikayet dilekçesinde ileri sürdüğü iddialara yer verildiği, özle biçim dengesinin gözetildiği, davacının ilk eşini öldürenin halen bulunamamış olması nedeniyle güncelliğinin devam ettiği sonucuna varılmaktadır. Bu durumda, davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığından söz edilemeyeceği ve davalının da manevi tazminat ile sorumlu tutulamayacağı-
Kişilik haklarına saldırı eyleminin karşılıklı olması, istemin reddini gerektirmeyip; ancak manevi tazminat tutarının belirlenmesinde etkili olabileceği-
Ortada, sonucu başlangıçta öngörülebilen bir olay, yani sonuçta nikâh kıyılmaması olasılığı varken, hayatın olağan akışı içinde bunu iyi bildiği kabul edilen davacıya tazminat isteme hakkı tanımayacağı-
O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basının sorumlu tutulamayacağı-
Taraflar 16 günlük ayrılıklarından sonra birbirlerini affedip tekrar bir araya geldiklerine göre daha önceki olaylar nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığından bahisle manevi tazminat talep edemezlerse de tanık beyanlarından tarafların bir araya geldikleri son üç haftalık zaman diliminde de davalı-k.davacı kadının herhangi bir kusuru olmaksızın davacı-k.davalı kocanın eşini istemediği, evden kovduğu, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği ve bu olayların davalı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği-
Yayının yapıldığı günde ortaya çıkan duruma, diğer bir anlatımla, görünür gerçeğe uygun yayın yapıldığı, yayının hukuka uygunluk sınırları içinde kaldığı-