Davalı belediyenin yağmur sularının boşaltılması amacıyla açtığı çukura düşerek yaralanması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek belediyenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemine dayandığına göre bu tür isteklerin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2/1-b maddesi gereğince idari yargı yerinde tam yargı davası olarak ileri sürülmesi gerekeceği-
Somut olayda bazı belirtilere göre şikayetçi olan davalılar, daha sonra şikayetten vazgeçtiklerinden, şikayetin haksız olduğunun ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunun kabul edilemeyeceği-
Davalı tarafından, taraflar arasında geçen tartışma nedeniyle, söylenen sözlerin savunma sınırları içinde kalan açıklama niteliğinde olduğu benimsenip istemin tümden reddedilmesi gerekeceği-
Haberin verildiği gün üzerinden uzun bir sürenin geçmiş bulunmasına ve Borçlar Yasasının 49/2. maddesindeki ölçüler de esas alındığında; ayrıca yayına da karar verilmiş olmasının yerinde olmayacağı-
Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi olan davacının, altında imzası bulunan kararın siyasi düşüncelerle verildiği, yargının siyasallaştığı ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin taraflı kararlar verdiği biçimindeki nitelemeler nedeniyle kişilik haklarının zedelendiği, yüksek mahkeme üyesi olarak tarafsızlığı konusunda kuşku oluşmasına neden olunduğundan davalılardan Ş. K. tarafından söylenen hukuka aykırı sözlerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu-
Yetki ve görevleri itibari ile idari yargı kararını uygulama imkânına sahipken, kararın gereğini yerine getirmeyen Başbakan, Bayındırlık ve İskân Bakanı ile Belediye Başkanının doğan zarardan şahsen sorumlu olacağı-
Somut olayda davacının "...ajan provokatör..." olarak nitelendirilmiş olmasının, konu ile ifade arasında bulunması gereken düşünsel bağı kopardığından davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunun benimsenmesi gerekeceği-
Yayında yapılan değerlendirmelere göre davacı, hastasının tedavisini aksatan ve görevini ihmal eden bir kişi olarak gösterildiğinden, haberin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu benimsenip davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Yayının veriliş anındaki beliriş biçimine uygun olarak yapıldığı ve böylece görünür gerçekliğe uygun olduğu benimsenerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekeceği-