Yapılan yayımla genç bir kızın kişilik haklarını zedelenmiş olması halinde, davacı kız yararına ölçülü bir tazminata hükmedilmesi gerekeceği–
Eleştiri amaç ve sınırını aşan yazıların gerçeği yansıtsa bile yazıda kullanılan dil, ifade ve üslubun davacıyı küçük düşürmek, ona hakaret etmek amacına yönelik bulunması, davacının kişilik değerlerine saldırı niteliğinde bulunması halinde, davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği–
«Basın yolu ile kişilik haklarının ihlalinde, mahkeme kararının yayımı» hakkında İsv. Fed. Mah. Kararı–
Velayetleri altındaki kızı zorla kaçırılan (ırzına geçilen, sarkınlığa uğrayan vb.) anne ve babaların (ve kardeşlerin) de, gerçekleşen eylem “aile bütünlüğü”ne yönelik olduğundan -kaçırılan küçük dışında- ayrıca manevi tazminat isteyebilecekleri–
«Aşır solcu M’yi avukat tutan Diyanet İşleri Başkanı L, hukuken başkanlık yapamaz» ve «Danıştay’da D’nin avukatlığını, kızıl tedhiş hadi-selerine dahi adı karışan meşhur solcu M’den başkası yapmamıştı» şeklinde –gazetede yer alan– sözlerin, avukat M’nin «kişilik haklarına sal-dırı» niteliğini taşıdığı–
Eşin, başka birisi ile gayrimeşru ilişkide bulunması (zina yapması) eylemi, diğer eş (ve çoçukları) lehine manevi tazminata hükmedilmesini gerektirir mi?.
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan «gerçek» ve «güncel» bir haberin (eleştirinin), özle biçim arasında denge kurularak verilmesi durumunda, hukuka aykırılığının ortadan kalkacağı ve tazminata hükmedilemeyeceği -Karar verme hakkının sınırlarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan «gerçeklik» unsurunun burada «somut gerçeklik» olmayıp, «kararın verildiği andaki olayın beliriş biçimine göre görünüşteki gerçeklik» olduğu- Yayınlanan haberin «gerçek» olması halinde, yayında «hukuka aykırılık» bulunduğundan söz edilemeyeceği ve davacı lehine -kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek- manevi tazminata hükmedilemeyeceği–
TRT gibi bir Anayasa kuruluşunun «maksatlı olarak haberleri tahrif etmek»le itham edilmesinin, Kurumun kişiliğini ağır bir biçimde zedeleyeceği ve bir basın kuruluşu olan davalının verdiği haberin doğru ve objektif olmamasının, davalının kusurunu daha da ağırlaştıracağı–
Ne fikir özgürlüğü ve ne de fikri tenkit hakkının sınırsız olmadığı, mahkemece tenkit hakkının kötüye kullanılmış olup olmadığının gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılarak saptanması gerekeceği–
Mirasçı ve yakınlarının onayı alınmadan, bir cesedin gözünün insancıl amaçlarla da olsa başka bir kimseye takılmasının manevi tazminatı gerektireceği–