Davalı bankanın gerekli özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle kural olarak sorumlu olduğu kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davalı bankanın davacı .......'e yönelik işleminde kusur ve ihmalinin bulunmadığı gerekçesiyle davacı ...........'ün davalı ................ Bankası A.Ş. hakkında açtığı davanın reddi yönünde hüküm kurulmasının doğru olmadığı, diğer davacı ........... tarafından davalı banka aleyhine açılan davada davalı bankanın 87.435,00 TL tazminatın 43.717,50 TL'lik kısmından davalı .............. ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına karar verilmiş olup, 43.717,50 TL dışında kalan talebin reddedildiği, bu suretle davalı banka yararına reddedilen kısım üzerinden hesaplanacak nispi vekalet ücreti takdiri gerekirken davacı ............ tarafından davalı banka aleyhine açılan davada davalı banka yararına vekalet ücreti takdir edilmemiş olmasının yerinde görülmediği-
Dosya içeriğindeki belgeler ile Uyap üzerinde yapılan sorgulama neticesinde davacı ......... mirasçılarından sadece ......... yönünden ................ tarihli temlikname ile alacaklılarından mal kaçırma amacıyla temlikin yapıldığı iddiasıyla dava dışı kişiler tarafından tasarrufun iptali davasının açıldığı, ............ Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ilamıyla davanın kabulüne karar verildiğinin görüldüğü, bu durumda mahkemece anılan tasarrufun iptali davası sonucunun eldeki itirazın iptali davası için bekletici mesele yapılması gerekeceği- Mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş ise de, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratır ve infazda tereddüt yaratacak şekilde, icra inkar tazminatı, vekalet ücreti, yargılama giderlerine hükmedilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiş olmasına rağmen ret edilen miktar yönünden davalı kendini vekili ile temsil ettirdiğinden lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde vekalet ücretine hükmedilmemesinin ve yargılama giderlerinin de davanın kabul-ret oranı dikkate alınarak taraflar arasında paylaştırılması gerekmekte iken tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesinin doğru olmadığı- Davalı vekili tarafından kötü niyet tazminatı talebi bulunmasına rağmen herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece davacıya, Harçlar Kanunu' nun 30. maddesi uyarınca harçları tamamlaması için bir sonraki celseye kadar süre verilmesi gerekirken, celse arasında alınan ............. tarihli ara kararı ile verilen iki haftaya itibar edilerek sonuca gidilmesinin ve Bölge Adliye Mahkemesince bu hususlar gözden kaçırılarak davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Davada birden fazla davalı olduğu halde, kararın hüküm fıkrasının 5. maddesindeki vekalet ücretinin hangi davalı lehine hüküm altına alındığı açıklanmadan "...davalıya.." şeklinde hüküm altına alınması HMK. nın 359/2. maddesine aykırı olup, infazda tereddüde yol açacağının düşünülmemesinin hatalı olduğu-
Her ne kadar yargılama aşamasında alınan bilirkişi ek raporunda, ...... Bankası ................ Şubesi’ne ait .............. çek numaralı, .............. keşide tarihli, 30.000,00 TL bedelli çekte, davalının cirosunun karalandığı (iptal edildiği), davalı kayıtlarında çekin ödemesi kaydının bulunmadığı hususları değerlendirildiğinde çekin bedelinin davalıca tahsil edildiği hususunda tespit yapılamadığı, bu nedenle borçtan düşülmediği bildirilmiş ise de, iş bu çekin dosya içinde bulunan fotokopisinin incelenmesinde, karalamalar bulunsa da davacı şirket tarafından davalı finansal kiralama şirketine ciro edildiği, davalı finansal kiralama şirketinin cirosundan sonra ...... Bank A.Ş. Merkez Şubesi’nin kaşesinin bulunduğu anlaşılmış olup banka tarafından gönderilen ............ tarihli yazı cevabında, çek aslının banka şubesine ibraz edildiği, iptal işlemi yapıldığı bildirildiğinden ve iş bu çekte davacı şirketten sonra davalı finansal kiralama şirketinin cirosu bulunduğundan bu çek bedeli kadar bir ödeme almadığını ispat yükünün davalı finansal kiralama şirketinin üzerinde olduğu, bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Eldeki dava menfi tespit davası olduğundan tarafların alacaklılık ve borçluluk durumlarının dava tarihi itibariyle tespit edilmesi ve buna göre bir değerlendirme yapılması gerekeceği, ancak İlk Derece Mahkemesi’nce alacak-borç durumu takip tarihi itibariyle değerlendirilmiş olduğundan hükmün bu yönden bozulması gerekeceği- İlk Derece Mahkemesi’nce davacıların müteselsilen sorumlu oldukları alacaktan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini talep ettikleri davada, reddedilen miktarlar yönünden her iki davacı aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesinin, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlı olduğu, muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği- Davacı üçüncü kişi ile borçlu şirketin ticari defter ve muhasebe kayıtları üzerinde ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olup olmadığı hususu da dikkate alınmak sureti ile inceleme yaptırılarak borçlu ile üçüncü kişi arasında varsa alacak-borç durumunun belirlenmesi, ayrıca devre ilişkin olarak sunulan SGK yazısı ve davacı üçüncü kişinin kadro devri yapıldığına dair iddialarının netleştirilmesi için devre dair dayanılan tüm bilgi ve belgelerin ve SGK kayıtlarının dosya arasına alınarak devre ilişkin kayıtların ve varsa ödemelerin defter kayıtlarında yer alıp almadığının denetlenmesi, davalı üçüncü kişi ile borçlu şirket arasında öteden beri devam eden ticari ilişki olup olmadığı; delil olarak sunulan fatura var ise ticari defterlerde kaydının bulunup bulunmadığı ve faturalardaki malların hacizli mallara uygunluğu hususlarında yapılan ödemeler, vergi ve banka kayıtları da dikkate alınarak bilirkişi raporu alınması, öte yandan mahkemece, haciz tutanağında mahcuzlarla ilgili bir kıymet takdirinin yapılmadığı, bu anlamda davaya konu edilen mahcuzların kıymet takdirleri yapılmadan davanın sonuçlandırıldığı anlaşıldığından dava konusu mahcuzun kıymet takdiri yaptırılarak takip konusu alacak ile dava konusu mahcuzun değerinden hangisi az ise onun üzerinden eksik harcın tamamlatılması hususlarının nazara alınması ondan sonra dosya da yer alan diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği takdirde HMK'nun 323., 326, 331/3 madde hükümlerine göre davalı taraf yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7. maddesi hükmüne göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiği-
Bölge adliye mahkemesinin tasdik etmediği bir karar için istinaf harcı alamayacağı- Taraflardan birisinin istinaf talebinin kabulü ve yeniden hüküm kurulması işleminin, aslında başlı başına bir istinaf yargılaması işlemi olduğu- Bölge adliye mahkemesi bu aşamada işin esası ile ilgili hüküm verdiğinden, hüküm altına alınan miktar üzerinden nispi harca hükmedilmesi ve ayrıca hükmün başka bir bölümünde istinaf yargılamasına yönelik mükerrer ve çelişkili hüküm kurulmaması gerektiği-
Yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği-Vekalet ücretinin, yargılama giderlerinden olduğu- Boşanma davalarında vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davanın kabul veya reddedilmesi durumuna göre takdir edileceği- Tarafların kusur durumunun vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin tayininde bir önemi olmadığı- Kadın tarafından açılan boşanma davasının kabulüne karar verildiği ve boşanmanın kabulü kararı erkek tarafından istinaf edilmeyerek kesinleştiği, sadece kusur ile boşanmanın fer'i niteliğindeki nafakalar ve tazminatlar yönünden davaya devam edildiğine göre, mahkemece davacı kadın lehine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği-
Tarafların boşandığı ve ilgili hükmün kesinleştiği anlaşılmış olduğundan boşanma davasının konusuz kaldığı; açıklanan husus gözetilerek tarafların haklılık durumlarına göre yargılama gideri ve vekalet ücreti hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
........... tarihli bilirkişi heyeti raporunda, kiralananın yeniden boş olarak kiraya verilmesi halinde getirebileceği kira bedelinin ne olacağı belirtilmemiş olduğundan, alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli olmadığından, mahkemece yapılacak işin; bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak taşınmazın boş olarak kiraya verilmesi halinde getirebileceği kira bedeli belirlenip, bu bedelden davalının eski kiracı olduğu gözetilerek hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapıldıktan sonra kira bedelinin tespitine karar vermek olması gerekeceği- Sözleşmedeki düzenlemeye göre davalı tarafça ödenen kira bedelinin 23.700TL+ stopaj olduğu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda kira bedelinin net 27.300TL olabileceği belirlendiği halde, hükmedilen aylık 24.570TL kira bedelinin net ya da brüt olduğu belirtilmeksizin infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Tespit edilen yıllık kira bedelinden davalı tarafça ödenen yıllık kira bedeli çıkartılarak, aradaki fark üzerinden davacı yararına; yine davacı tarafça dava dilekçesinde talep edilen yıllık kira bedelinden tespit edilen yıllık kira bedeli çıkartılarak, aradaki fark üzerinden de davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-