İİK'nın 235. maddesine göre kayıt kabul davaları onbeş günlük yasal süre içinde açılması gereken davalardan olup, bu sürenin geçmesinden sonra ıslah yoluyla talebin artırılmasının hukuki sonuç doğurmayacağı-
Davacının kayıt kabul talebi ile pul masrafını yatırdığı anlaşıldığından, davacı tarafça icra dosyasına ödenmediği bildirilen ilam avansının İİK'nın 223. maddesindeki yazı ve tebliğ masrafı olup olmadığı sorularak kayıt kabul davası hakkında karar verilmesi gerektiği-
Tebligat için gerekli giderler yatırılmamışsa dava açma süresinin ilânla başlayacağı; İİK. mad. 223 uyarınca tebliğe elverişli adres gösterilir ve gerekli masrafı avans olarak yatırılırsa, itiraz süresinin, itiraz edene yapılan tebliğden itibaren hesaplanacağı; masraf yatırılmadığı halde tebligat yapılmış olsa bile bu kuralın yine geçerli olacağı, kanunda öngörülen 15 günlük süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re'sen dikkate alınacağı-
Kayıt ve kabulüne karar verilen miktar yönünden davacının kayıt kabul davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı; hak düşürücü süreden sonra açılan kısım yönünden davanın usulden reddi (HMK. mad 114/2, 115/2);  erken açılan kısım yönünden ise davanın reddi gerekeceği-
Mahkemece, icra mahkemesi kararı gerekçesi esas alınarak kayıt kabul davasının reddine karar verilmiş ise de, sıra cetvelinde davacının 18. sırada olması, sıra cetveline itiraz etmekte hukuki yararının bulunmaması nedeni ile dava açmamış olmasının kayıt kabul davası için red sebebi olarak kabul edilemeyeceği, davacının itiraz ettiği sıra cetveli 06.10.2011 tarihinde düzenlenmiş olup, yeni düzenlenen bu cetvele karşı davacının itiraz davası açmasının mümkün olduğu-
Rücuen tazminat davası açıldıktan sonra şirketin iflası halinde; davaya İcra İflas Kanunu mad. 194 hükmüne göre iş mahkemesinde devam edilmesi gerektiği- Şirketin dava tarihinden önce iflas etmesi halinde İİK. mad. 191 gereğince, iflas açıldıktan sonra müflisin masaya giren mal ve hakları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıntıya uğrayıp, müflisin artık, masa mevcudunu azaltıcı nitelikteki tasarruflarda bulunamayacağı- Bu mallar ve haklar topluluğununun iflas açıldıktan sonra, aynı Kanun mad. 226 gereğince, kanuni mümessil olan iflas idaresi temsil edeceğinden, açılacak davalarda husumetin iflas idaresine yöneltilmesi ve varlığı iddia olunan alacakların, İİK. mad. 219 gereğince, masaya karşı ileri sürülmesi gerekeceği, bu nedenle kural olarak iflastan sonra müflis aleyhine masaya giren mal ve haklara ilişkin olarak doğrudan dava açılamayacağı- İflas masasından hak iddia eden alacaklının alacağının masaya kaydını talep etmesinin, bu talebin İflas idaresince kabul edilmemesi halinde, İİK. mad. 235/2 hükmünde öngörüldüğü şekilde sıra cetveline itiraz davası açması gerektiği, buna rağmen, iflâstan sonra müflise karşı bir alacak davası açılırsa, bu davaya, iflâs idaresine karşı sıra cetveline itiraz davası (m.235,II) olarak devam edilmesi gerektiği- Sıra cetveline itiraz davasında görevli mahkemenin İcra ve İflas Kanunu mad. 235/1 uyarınca iflas kararını veren Ticaret Mahkemesinin bulunduğu yerdeki herhangi bir Ticaret Mahkemesi olduğu-
İflas masrafları ve masa borçlarına sıra cetvelinde yer verilmeyeceği, ancak pay cetvelinde gösterilmesi gerekeceği, iflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydının istenemeyeceği, ancak bu alacağın masa borcu niteliğinde ise masadan tazmin edileceği, değilse tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınacağı- Müflis şirketin 12.10.2009 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmış olup, dava dışı işçi tarafından davacı aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava sonucu hüküm altına alınan alacağın yine iflas tarihinden sonra ödeme yapılmak suretiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK'nın 167. maddesine dayalı rücu hakkının (iflastan sonra) doğduğu, bu durumda alacağın, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK'nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğinde olduğu- Dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu değil, iflas tarihinden sonra doğan genel nitelikli alacak olduğu, davanın 6102 sayılı TTK'nın 5. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı, buna göre Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında görev ilişkisinin bulunduğu, davacının tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davaya bakmakla görevli olduğu- Mahkemece, İİK'nın 235/1. maddesi yollamasıyla HMK'nın 114/1-ç maddesindeki kesin yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu kabul edildiğine göre, HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte bulunmayan HUMK'nın kesin yetkiye ilişkin 9. ve 27. maddelerine uygun olarak yazılı şekilde "mahkememizin yetkisizliğine" ibarelerine yer verilmesinin doğru olmadığı-
Muvazaa nedeniyle sıra cetveline itiraza ilişkin davanın genel mahkemelerde görülmesi gerektiği-
İİK'nın 94/2. maddesine dayalı olarak açılan davada, adına taşınmazların tescili istenen borçluya husumet yöneltilmesine gerek bulunmadığı- İİK. mad. 94 uyarınca alınmış bir yetki belgesi bulunmadığından tapu ve tescil istemine ilişkin davanın HMK'nın 114/2 ve 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu- Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmayacağı- Alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemeyeceği ve tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulamayacağı; davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği Davalının takip tarihi, davacının takip tarihinden önce olup, her ikisinin alacağının da herhangi bir belgeye dayalı olmadığının anlaşılması halinde, davalının alacağının, davacının alacağından daha önce doğduğunun kabulü gerekeceği-Satış tarihi itibariyle geçerli bir haciz bulunmadığı gerekçesiyle sıra cetvelinde kendisine pay ayrılmamış olan alacaklıya yönelik açılan davanın hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Haciz yolu ile takiplerde düzenlenen sıra cetveline itiraz davalarında ise,"sıra cetvelinin iptali"ne değil, davalıya ayrılan payın, yargılama giderleri ve vekalet ücreti de dahil olmak üzere öncelikle davacıya ödenmesine, artan kısım bulunması halinde, davalıya bırakılmasına karar verilmesi gerektiği- Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hükmün, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulması gerektiği-
Takip talebine ve kayıt kabul talebine dönüşen istek içerisinde yer alan asıl alacak miktarı içerisinde işlemiş faiz talebinin de bulunduğu gözetildiğinde taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre bu kalem alacağın talep edilip edilemeyeceği üzerinde durulmadan karar verilmesinin yerinde olmadığı- Kayıt kabul davası ile itirazın iptali davası ayrı usul hükümleri ve temyiz süresine tabi olduğundan itirazın iptali davasının ayrı olarak yürütülmesi gerektiği-