Açılan menfi tespit davasında harcın yatırılması gerekeceği, harcın yatırılmaması halinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi, işlemden kaldırılan dosyadaki eksik harcın 3 ay içinde tamamlanması halinde de davaya devam edileceği-
Karşı dava olarak açılan davalarda İcra Hukuk Mahkemesi görevli olmakla birlikte bağımsız olarak açılan tasarrufun iptali davalarında İİK’nun 281. maddesindeki düzenleme karşısında genel mahkemelerin görevli olduğu, asıl davanın süresinde yenilenmemesi halinde istihkak davasının ortadan kalkması halinde karşı dava yönünden mahkemenin görevinin devam edip etmeyeceğinin tartışılıp değerlendirilerek karar verileceği-
Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği- İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kaydın kapatılacağı- HMK uygulamasında (mad. 150) davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilmesinin ön koşulu duruşma zabtına yazılmış bir "dosyanın işlemden kaldırılması" ara hükmünün bulunması gerektiği, bunun hem taraflara yenileme fırsatı tanınması ve hem de 3 aylık sürenin hesabının aleniyeti açısından vazgeçilmez bir gereklilik olduğu- Haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin açılan dava dosyasına bu açıdan bakıldığında sayılan gerekliliklerin mevcut olmadığı- Herhangi bir işlemden kaldırma ara kararı olmayıp ayrcıa tarafın yenileme fırsatının ortadan kaldırıldığı- Davacı vekili 13/12/2012 tarihli duruşmada hazır bulunduğuna göre, 10/07/2012 tarihinden geçerli olmak üzere davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi, duruşma gününü 11/07/2012 tarihinde öğrenen davacının yenileme hakkını ortadan kaldırması nedeniyle doğru olmadığı- Davacı vekiline dosyayı yenileme hakkı verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- 
Stajyer avukatın verdiği asliye ticaret mahkemesinde verdiği yenileme dilekçesine itibar edilemeyeceği, vekilin sözkonusu dilekçeye ilişkin muvafakatının dosyanın işlemden kaldırılmasından itibaren HUMK'nun 409'uncu maddesindeki 3 aylık yasal süre geçtikten sonra beyan edildiği dikkate alınarak, asıl davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği- Karşılıklı birleşen alacak davasında, karşı davacılar tarafından yapılan masraflardan örneğin araba, tava vb. mal varlıklarının karşı davacılar elinde olduğu ve kusur oranları ile bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı yönü de gözetilerek ellerindeki mal bedellerinin talepten mahsup edilip, kalan miktarda harcama bedellerini karşı davacı yanın talep edebileceği dikkate alınarak bu yönden bir rapor alınıp varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
İflasın ertelenmesi talebi, borca batık durumda olan bir sermaye şirketinin mali durumunun ıslahının mümkün olması halinde o şirketin iflasının önlenmesini sağlayan bir kurum olup, bu talep, TTK 324/2. madde ( 6102 Sayılı TTK 376/3 ve 377. madde) düzenlemesi kapsamında; borca batıklık bildirimi içerdiğinden talepte bulunan şirket yetkilileri veya vekilinin dosyayı takip etmemesi durumunda HMK'nın 150. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmadığından, alacaklıların menfaati gereği, dosya kapsamında bulunan daha önce verilen bozma ilamı kapsamında inceleme yapılıp karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, 16.11.2011 tarihli duruşmada, tahkikat duruşmasının 28.12.2012 tarihinde yapılacağına ilişkin tutanak tebliğ mahiyetinde olmak üzere davacı vekiline verildiğine göre, bir sonraki duruşma tarihine ilişkin bu husus maddi hataya dayanıyor ise ayrı bir tutanak ile bu durumun tespiti ve yeni duruşma gününün davacı vekiline bildirilmesi gerekirken, tutanakta belirtilen tarihten önce duruşma yapılarak dosyanın işlemden kaldırılmasının ve daha sonra davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Likit alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesinin de doğru olmadığı, çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmamasının doğru olmayacağı-
Borca itirazın mahkemece mutlaka duruşmalı olarak incelenmesi gerektiği, dosya üzerinden karar verilemeyeceği, borca itiraz yönünden tayin edilen duruşma gününde taraflar gelmez veya alacaklı gelip de duruşmayı takip etmeyeceğini bildirir ise, HMK. mad. 150 hükmünün uygulanması gerektiği-
Borçlu, "çeklerin elinden rızası dışında çıktığını, kendisinden sonra ciro silsilesinde yer alan cirantalar ile aralarında hiçbir ticari ilişkinin olmadığını ve dolayısıyla hamile borcunun bulunmadığını" iddia etmiş ise de, bu def'ileri hamile karşı ileri süremeyeceği gibi, hamilin, çekleri iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini de kanıtlayamamış olduğundan, mahkemece, takibin iptali isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-
Kadastro öncesi kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal ve harici satın alma hukuksal nedenlerine dayalı olarak TMK'nun 713-1 ve 996 maddeleri ile 3402 sayılı yasanın 14. maddesi gereğince açılmış mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali tescil davası- Duruşmanın açılması kararı önceki kanun döneminde olduğuna göre, duruşmanın takip edilmemesine bağlanan hukuki sonuçlar da önceki yasa hükümlerine göre doğar. Yani davacı yararına ilk yenilemeden sonra bir defa daha dosyayı takipsiz bırakabilme hususunda kazanılmış hak doğar. Bundan sonra yürürlüğe giren kanun hükmü bu hakkı ortadan kaldırmaz. Bu nedenle HUMK'nun 409. maddesi gereğince davacının davasını 3. kez takipsiz bırakması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilir.