Noksan harcın tamamlanmaması halinde işlemden kaldırma kararı verilmeden, 3 ay beklenmeden açılmamış sayılma kararı verilemeyeceği-
Davacı asılın, vekilini azletmesi sonrasındaki iki hafta içerisinde davayı takip ettiğine dair dosyaya bildirimde bulunmadığı gibi aynı süre içinde başka bir vekil de görevlendirmediği- Vekilini azleden asılın davasını bizzat veya tayin edeceği bir vekil aracılığıyla takip etmesinin kendisine ait bir yükümlülük olduğu, vekilin azli, vekâlet verenin iradesi ile gerçekleşen bir durum olduğundan, vekilini azleden davacı asılın duruşma (oturum) gününü öğrenip, o gün duruşmaya gelmesi ya da başka bir vekil görevlendirmesi gerektiği- Azil hâlinde duruşma gününün davacı asıla tebliği gerekmediği gibi dosyanın akıbetini öğrenme ve davasını takip etmesini gerektirir yeterli süre geçmesine rağmen davacı asılın duruşmaya katılmadığı, yerine vekil de tayin etmediği dikkate alındığında "davanın açılmamış sayılması" yönünde verilen kararın yerinde olduğu- "Davacı vekilinin vekillikten azledildiğine ve tebliğlerin asıla çıkarılmasına dair dilekçesi ile azil işlemini yapan davacının duruşma gününden haberdar edilmesi yönünden duruşma gününün davacı asıla bildirilmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6100 sayılı Kanun'un 150 nci maddesinin (6) numaralı fıkrası gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkindir...
Mazeret dilekçesinin de davacı tarafından aynı tarihte varlığı iddia edilen duruşmasının UYAP sisteminden kontrol edilebileceği anlaşıldığından, belge eklenmesine gerek olmadığı-
Usulüne uygun duruşma gün saati tebliğine rağmen davacı tarafın duruşmaya katılmaması ve vekilin mazeret bildiriminde bulunmamasına, mevzuat gereği mahkemenin dosyanın işlemden kaldırılması kararını davacıya tebliğ gibi bir yükümlülüğü olmamasına göre, usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin, "davanın açılmamış sayılmasına" ilişkin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı-
Davacının 03.06.2014 tarihli duruşma tarihinden önce 23.05.2014 tarihinde öldüğü, Mahkemece 03.06.2014 tarihinde davacının mirasçıları davadan haberdar edilmeden, taraf teşkili usulüne uygun olarak sağlanmaksızın anılan tarihte ölü olan davacı asilin duruşma gününden haberdar olduğu halde mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği belirtilerek dosyanın işlemden kaldırıldığı, dolayısıyla ikinci kez işlemden kaldırma kararının hatalı olduğu, her ne kadar Dairece HMK'nın 150/6. maddesi uyarınca yargılama sırasında 12.06.2012 tarihli celse, 03.06.2014 tarihli celse ve 08.04.2021 tarihli celse olmak üzere toplamda üç kez davacıların duruşmaya gelmediği gibi mazerette bildirmediği gerekçesiyle HMK'nın 150/1. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırıldığı, davacılar yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru görülmediği belirtilmiş ise de ikinci kez işlemden kaldırma kararının hatalı olduğu gözetildiğinde Dairenin 13.05.2024 tarihli bozma kararının maddi hataya dayalı olduğunun açık olduğu-
Bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeninden esas hakkında verdiği kararın Yargıtay tarafından bozulması hâlinde dosyanın, kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerektiği (HMK m. 373/2)- Özel Daire tarafından dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmiş olmasının, bölge adliye mahkemesinin HMK m. 373/3 kapsamında bozma kararına karşı direnme kararı verme yetkisini ortadan kaldırmayacağı gibi bu yetkinin ilk derece mahkemesine devri sonucunu da doğurmayacağı- Özel Dairenin birinci bozma kararı ile bölge adliye mahkemesinin esastan verdiği hükmün araştırmaya ve incelemeye yönelik bozulmasına rağmen HMK m. 373/2'ye aykırı olarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi sonrasında ilk derece mahkemesince bozma ilâmı ile ilgili olarak HMK m. 373/3 çerçevesinde bir karar vermek üzere bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerekirken anılan hükme aykırı şekilde işletilen yargılama sürecinde araştırma ve inceleme yapılarak neticede direnme adı altında verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davanın takip edilmediği gerekçesi ile dosyanın işlemden kaldırılması ve sonuç olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'nun (HMK) 150. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin duruşmadan haberi olmayan asli müdahilin HMK'nın 23. maddesinde yer alan hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğu-
6292 s. K. m. 7'de öngörülen "bedelsiz iade", olmadığı taktirde "tazminat" istemli ve terditli olarak açılan davaların klasik tapu iptali ve tescil davaları niteliğinde olmadığı- Çekişmeli taşınmazlar yönünden bedelsiz iade koşullarının mevcut olup olmadığının değerlendirildiği bu davaların tespit davası niteliğinde olduğu ve madde metninde açıkça "bedelsiz iade" denildiğinden, artık 492 s. K. m. 16 anlamında para ile ölçülebilen bir değer esasından bahsedilemeyeceği ve bu davaların maktu harca tabî olduğunun kabulü gerektiği- "Davanın mülkiyetin el değiştirmesine dayalı tapu iptali tescil davası olup nispi harca tabî olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Dava, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir...