Davacıların miras bırakanı S.’ın taşınmazı haricen satın aldığı 01.10.1966 tarihinden tapuda H. mirasçılarına 01.07.1997 tarihinde yapılan intikale kadar S. Ö.’ın ve ölümünden sonra mirasçılarının 20 yılı aşkın süre TMK.nun 713/1 maddesindeki şartlara uygun bir biçimde sürdürdükleri zilyetliklerinin davalı H. Duvarcı mirasçısı Ü. Duvarcı’nın 30/576 payı yönünden tapunun hukuki kıymetini kaybetmesi sonucunu doğurduğu-
Vatandaşlıktan çıkarıldıktan sonra ilgilinin Türkiye 'de bulunan tüm malları Hazine 'ce tasfiye edileceğinden üzerindeki hukuki tasarrufları geçersiz olup; bu nedenle ilgilinin kızına yaptığı bağış ve kızının üçüncü kişilere satışı, malların Hazine 'ye geçişini ortadan kaldırmaz, bu nitelikteki taşınmazların ise, olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılamayacağı-
D. kumlukları-Devlet'in hüküm.ve tasarru­fu altında bulunan ve özel mülkiyete konu olmayan yerlerden olup, süresi neye ulaşırsa kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile edinilmelerinin mümkün olmayacağı-
Dava konusu yerin kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile kazanılabilmesi için tapuda kayıtlı olup olmadığının tapu sicil müdürlüğünden, hangi tarihte ve nedenle tespit dışı bırakıldığının kadastro müdürlüğünden sorularak açıklığa kavuşturulması, komşu parsellere ait kadastro tutanakları ile dayanağı belgelerin eksiksiz olarak getirtilip dosya arasına konulması, yerel, teknik ve jeolog bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak keşifte yerine uygulanması, taşınmaz yönünün ne olarak gösterildiğinin belirlenmesi, teknik bilirkişiye krokili raporunda işaret ettirilmesi, jeolog bilirkişiden dava konusu yerin bitişiğindeki çayın aktif yatağı ve etkisi altında kalan yerlerden olup olmadığı hususunda geçerli rapor alınması, tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Uzun zamandan beri tarımsal amaçla kullanılmayan ve öbek öbek ardıç ağaçları ve yaban otları ile örtülü, bu haliyle de tarımsal faaliyetler uygun olmadığı belirlenen taşınmasın ham toprak niteliğiyle hazine adına tescilinin doğru olacağı-
Tapuda kayıtlı bir taşın­mazın maliki ölmüş veya anlaşılamıyorsa, zilyedinin mülkiyet hakkının tescilini isteyebileceği- Kayıt malikinin mirasçılarının hayatta olmasının işlemeye başlayan zilyetliği kesmeyeceği-
Kamulaştırılıp yol bakım, onarım ve güvenlik şeridi olarak kullanılmış, sonra da fiilen yol olarak kullanılarak kamu emlâki niteliği kazanan taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılmasının müm­kün olmayacağı-
Davaya konu taşınmazın 1950 yılında gerçekleştirilen kadastro tespiti sırasında, tespit harici bırakıldığı, bilirkişilerce düzenlenen krokide (A) ile gösterilen bölüme, 1990 yılında davacı tarafından, ev inşa edildiği, geri kalan kısımdaki kerpiç evin davacının murisi tarafından 30 yıl önce yapıldığı, halen kömürlük ve depo olarak kullanıldığı, bahçenin ise ağaç dikilmek suretiyle zilyet ve tasarruf edildiğinin anlaşıldığı, bu itibarla, dava konusu taşınmazın, bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ile gösterilen bölümü için Türk Medeni Kanunu’nun 713.maddesinde öngörülen, zilyetlikle iktisap süresinin dolmadığı, kömürlük ve depo ile bahçe olarak kullanılan kısım için davacı yararına anılan Kanun hükmü uyarınca, zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu sonucuna varıldığı-
27.04.2004 tarihinden önce sit alanı içerisinde kalan bir taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün idi. Ancak, 27.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 11. maddesinin 1.fıkrasının 2.cümlesine "Sit alanları" ibaresi eklenmek suretiyle bu tür yerlerin de kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilemeyeceği hükmü getirildiği, bu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden itibaren sit alanlarının zilyetlikle kazanılması mümkün olmaktan çıktığı-
Davacıların hazine tapusunun oluştuğu dönemden önce iktisap sağlayan süreye ulaşan zilyetliklerinin bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın, temyize konu bölümünün, kültür arazisi niteliğinde olmadığı, uzman ziraatçi bilirkişi raporunun içeriğiyle saptanmış olmasına göre, taşınmazın temyize konu bölümüne yönelen davanın da reddine, taşınmazın tümünün davalı hazine adına tesciline karar verilmesi gerekeceği-