Uyuşmazlık, İİK'nun 106 – 110. maddeleri gereğince hacizlerin kaldırılmasına ilişkin ise de, şikayetçi 3. kişi olup, ilk derece mahkemesi kararının kesin nitelikte olmadığı-
Hasım yanlış gösterilse veya hiç gösterilmese bile şikayet dilekçesi doğru hasma tebliğ edilmek suretiyle şikayete ilişkin yargılamaya devam edilmesi gerektiği- Şikayet tarihinde takip alacaklısı olmadığından alacağını temlik eden şirket husumet yöneltilemeyeceği ve aleyhine vekalet ücreti takdir edilmesi ve yargılama giderlerine mahkum edilmesinin hatalı olduğu- Karar başlığında birden fazla davalıya yer verilmesine rağmen hüküm fıkrasında yargılama giderleri ve vekalet ücretinin “davalıdan” alınarak davacıya verilmesine şeklinde karar verilerek bu giderlerin kimin hakkında takdir edildiği hususunda infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulamayacağı-
Tasarrufun iptali davasında İİK. m. 281/2 uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının tapu kaydına işlenmesinden ve dava sırasında taşınmazın dördüncü kişiye satılmasından sonra, borçlu vekilinin talebi ile icra dairesince İİK m. 106 ve 110 gereğince haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşıldığından, bu aşamada, taşınmaz, dördüncü kişiye ait olduğundan, bu taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilmesinin mümkün olmadığı, dördüncü kişi, tasarrufun iptali davasına dahil edilip hakkında bir hüküm kurulmadığından, taşınmaz üzerine haciz konulması şartlarının gerçekleşmediği- "Tasarrufun iptali davasında ihtiyati tedbir niteliğinde olan İİK. m. 281/2. uyarınca ihtiyati haciz kararı konulduğu, ihtiyati haciz kararının verildiği aşamada kesin haciz isteme hakkı doğmadığından, İİK. m. 106 ve 110. maddelerinin uygulanma yerinin bulunmadığı, icra müdürünün 'ihtiyati haczin kaldırılmasına' ilişkin kararının yok hükmünde olduğu, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen tedbir niteliğindeki ihtiyati haczin mahkemece kaldırılmadıkça dava sonuna kadar geçerliliğini koruyacağı, ihtiyati haciz baştan itibaren geçerli olduğu, sonraki şerhin bu durumun teyidi olduğu, ihtiyati haciz borçlunun satın alınmasından sonra değil öncesinde var olduğundan kaldırılması talebinin reddine dair yerel mahkeme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Şikayet olunanın haczinin .. tarihli olduğu .. tarihinde satış talebinde bulunduğu, satış avansının ise icra müdürünün talep etmesi üzerine .. tarihinde yatırıldığının dosya kapsamından anlaşıldığı- Şikayet olunan yasal süresi içinde satış avansı yatırmadığı için haczin düşmüş olduğu-
İİK'nun 82/1-12. maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilmesi için, şikayet tarihi itibariyle hukuken geçerli bir haczin varlığının gerektiği- Bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması üzerine, öncelikle İİK'nun 106. ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığının belirlenmesi gerekeceği- Şikayet tarihinden önce yukarıda belirtilen maddeler uyarınca haczin düşmüş olduğunun belirlenmesi halinde, şikayetin konusunun kalkmamış olacağı ve başvurunun fuzuli yapıldığının kabul edilmesi gerekeceği-
Alacaklının, dava konusu taşınmaz kayıtlarına haciz uygulatarak satış talebinde bulunması ve satış avansını yatırmasına rağmen mahkemece satış kararının iptal edilmesi gerekçe gösterilerek alacaklının yinelediği satış talebinin icra müdürlüğü tarafından reddedilmesinin; alacaklının İİK'nın 106’ıncı maddesinde söylenen süre içinde satış talebinde bulunmuş olması ve 59’uncu maddesi uyarınca satış masrafını yatırmış olması yani kanuni gerekleri yerine getirmiş olduğu ve haczin hala ayakta olduğu kabul edildiği için yersiz olduğu-
İcra mahkemesince verilen tedbir kararlarının, karar tarihi itibari ile son bulacağı- İcra mahkemesince verilen nihai kararda, bu tedbir kararının (takibin geçici olarak durdurulmasına ilişkin kararın) kaldırılmasına ve takibin devamına şeklinde bir karar verilmesine gerek bulunmadığı- İstinafın, satıştan başka icra işlemlerini durdurmayacağı- Takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları kesinleşmeden satış yapılamaz ise de; satış talebi icra işlemi olduğundan, takibe yönelik şikayette bulunulması veya itiraz edilmiş olmasının alacaklının satış talebinde bulunmasına engel olmayacağı- Haciz tarihinden, işleyecek faiz oranına yönelik itiraz ve şikayet üzerine icra mahkemesince takibin tedbiren durdurulduğu tarihe kadar olan süre ile; şikayetin reddine karar verildiği tarihten, satış talebi tarihine kadar geçen süreler göz önüne alındığında, haciz tarihi ile satış talebi tarihi arasında satış isteme süresinin geçtiğinden ve düşen bir hacze dayalı olarak ihale yapılamayacağından ihalenin feshi gerektiği-
Tebligatın usulsüzlüğü şikayetinin ve meskeniyet şikayetinin süreden reddinin isabetli olduğu- İİK. mad. 106 ve 110'a dayanan şikayetin istinafı/temyizi kabil olmadığı-
Alacaklının haczolunan taşınırın 1 yıl içinde satışını istemesi gerektiği, 05.07.2012 tarihinden itibaren, taşınırlar için satış isteme süresinin "6 ay" olarak belirlendiği- Haciz tarihine göre, alacaklının yasal 1 yıllık satış isteme süresi içerisinde, "araç satış avansı" adı altında "200,00 TL" masraf yatırarak satış talep ettiği görüldüğünden, haczin ayakta olduğu- Sıra cetvelinde sıraya ilişkin şikayette, mahkemece, şikayet olunana ait takip dosyası da celp edilerek, hangi tarafın haczinin önceki tarihli olduğu üzerinde durulup karar verilmesi gerektiği-
14.04.2015 tarihinde davaya konu menkuller üzerine haciz uygulanmış, davalı üçüncü kişi vekili 17.04.2015 havale tarihli dilekçe ile istihkak iddiasında bulunmuş, istihkak iddiası üzerine davacı alacaklı vekili tarafından 25.01.2016 tarihinde eldeki istihkak iddiasının reddi davasının açıldığının görüldüğü- Ne var ki icra dosyası kapsamında dava tarihine kadar süresi içinde davaya konu menkuller yönünden usulüne uygun satış talebi olmadığından, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan İİK’nin yukarıda değinilen yasa maddeleri gereğince altı aylık satış isteme süresi dolmuş olup, menkuller üzerindeki haczin kalkmış olduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, her şeyden önce hukuken geçerli bir haczin bulunması gerektiği- Bu koşulun bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında gerek ilk derece mahkemeleri gerekse Yargıtay tarafından re'sen gözetilmesi gerekeceği-