İİK. mad. 283/2 gereğince bedele dönüşen davada, üçüncü kişinin davacının alacağından fazla olmayacak şekilde tazminatla sorumlu olması gerektiğinden, mahkemece tazminatın "alacak ve ferileri ile sınırlı olması gerektiğini" belirtmeksizin tüm taşınmaz değerinin tazminat olarak tahsiline karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Tasarrufun iptali davalarında dava değeri takip konusu alacak miktarı ile dava konusu olan şeyin değerinden hangisi az ise o değer üzerinden harç ve vekalete hükmedilmesi gerekirken yüksek olan taşınmaz değeri üzerinden yargılama giderinin belirlenmesinin hatalı olduğu- Bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirir nitelikte görülmediğinden, hükmün düzeltilerek onandığı-
Davacı tarafından temyiz maktu harcının dosyaya hiç yatırılmadığının (Uyap ta ve dosya içerinde harcın yatırıldığına dair makbuza rastlanmamıştır) anlaşılması halinde, davacı vekiline ek kararın temyizine ilişkin temyiz harcının yatırılması yönünden muhtıra çıkartılarak temyiz karar harcının tamamlanması gerektiği-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, dava konusu taşınmazın davalılar arasındaki satış işlemine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya icra dosyasındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerektiği, taşınmazın önceki maliklere döndürülmesine şeklinde karar verilmesinin hatalı olduğu- Alacağını temlik eden davacının, "davacı" sıfatının da ortadan kalkacağı ve onun lehine karar verilemeyeceği-
Davanın, 25.08.2011 tarihinde henüz 6100 sayılı yeni HMK yürürlüğe girmeden açıldığı, mahkemece dava ilk olarak 03.10.2013 tarihinde, 6100 sayılı HMK'nun yürürlüğe girmesinden sonra işlemden kaldırıldığı,1086 sayılı HUMK'nın 578. maddesinde “İşbu kanun müktesep hakları ihlal etmemek şartiyle makabline şamildir.” hükmünü içerse de; 6100 sayılı HMK'nun zaman bakımından uygulanma başlığını taşıyan 448. maddesinde “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” denilmek suretiyle usul hükümlerinin zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık ilkesi benimsenmiş olup, somut olayda dosya, yeni 6100 sayılı Yasa döneminde ilk kez işlemden kaldırıldığına ve mülga 1086 sayılı Yasa döneminde henüz bir işlemden kaldırma kararı verilmediğine göre kazanılmış bir haktan da söz edilemeyeceği, bu nedenlerle, mahkemece 6100 sayılı HMK'nun 320/4. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yerine yazılı şekilde esastan davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Dava dayanağı takip dosyalarındaki borcun karardan sonra ödendiği anlaşıldığından, davanın konusu kalmadığından dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve yargılama giderinin davadaki haklılık durumuna göre belirmesi için kararın bozulması gerektiği-
Davacının açtığı ilk  tasarrufun iptali davasında, ıslah dilekçesinde "fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu" ve talebinden açıkça feragat ettiğini de belirtilmediği (HMK. mad. 109/3) anlaşıldığından, ek dava olarak yeni bir tasarrufun iptali davası açabileceği- Açılan ek davada, "Dava konusu gayrimenkulün devir tarihindeki değeri ile ıslah ile talep edilen değeri aradaki farkın davacının icra takip dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine" karar verilmesinin isabetli olduğu-
İcra takibine ilişkin ödeme emrinin boşanma davasından çok sonra davalı borçlunun adresinde davalı-üçüncü kişi eski eşine tebliğ edildiği de anlaşıldığından, önceden karı-koca olan davalılar arasındaki satışın gerçek bir satış olmadığının kabulü gerektiği- Hükümde "tasarrufun iptaline" denmemişse de, mahkemece gerekçeli kararda tasarrufun iptali şartları da tartışıldığından, hükme "tasarrufun iptali" ifadesinin de eklenmesinin gerektiği-
SGK'nın prim alacağının tahsilini sağlamaya yönelik olarak 6183 sayılı Yasa'nın 24 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasının iş mahkemesinde görüleceği-
Davacı tarafça sunulan dilekçede "Görülen lüzum üzerine davamızdan ve ihtiyati haciz talebimizden vazgeçmekteyiz. İş bu vazgeçme talebimizin davalılarca kabul edilmesi halinde duruşma günü verilmeksizin, dosyanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep ederiz." ifadelerine yer verildiğinin görüldüğü, davacı vekilinin beyan dilekçesi içeriğine göre, hakkın özünden vazgeçme iradesinin bulunmadığı, sadece davalıların kabulü halinde davasını geri aldığı izahtan vareste olup davacı tarafın hakkın özünden vazgeçmesi söz konusu olmadığından, davadan feragat ettiğinden bahsedilemeyeceği-
İptali istenen aynı tasarruf hakkında halihazırda daha öncesinde açılmış ve usulden reddedilmiş ancak henüz kesinleşmemiş bir dava bulunması ve hüküm tarihine kadar bu noksanlığın giderilmemesi karşısında davanın usulden reddedilmesi gerektiği (HMK. mad. 114, 115)-