Somut olayda; dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine göre davanın, İİK'nun 277 vd. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu anlaşıldığından, mahkemece yasal düzenlemeler gereğince mevcut delillerin İİK'nun 277, 278, 279 ve 280. maddeleri gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın TBK'nun 19. maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olarak nitelendirilmesi ve nitelendirmeye göre de ispat külfeti davalı borçlu da olmasına rağmen davacıya ispat külfetinin yüklenmesinin doğru görülmediği-
Asıl davanın muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali, birleşen davaların sıra cetveline itiraz davası olduğu- Aynı sıra cetveline yönelik farklı şikayetlerin birlikte incelenerek varılacak sonuçlar çerçevesinde tek bir karar verilmesi gerektiği- Sıra cetveline itiraz davalarında tahsil hükmü içeren eda hükmü kurulmadığından, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Mahkemece, davanın dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK'nın 19. (818 Sayılı BK'nın 18 ) maddesinde düzenlenmiş muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile bu madde kapsamındaki genel ilkelere ve ispat usulüne uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekeceği- Dosya kapsamında, ispat yükü üzerinde bulunan, davacı yanca ispata yeterli delil ileri sürülmediği halde, salt hayatın olağan akışına dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapıldığı, kamu düzenine aykırılık olup olmadığının ise re'sen gözetileceği- Yine; HMK'nun 357. maddesine göre de "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmanın istinafta dinlenemeyeceği ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağı"-
Nisbi harca tabi tasarrufun iptali davalarında temyiz eden tek bir dilekçede imzası bulunan davalıların ilam harcının 1/4'ünü peşin olarak yatırması gerektiği-
İK'nin 282. maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında 'zorunlu dava arkadaşlığı' bulunduğunu-İptal davaları için kanunda özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK'nın 6. maddesi gereğince davalının 'davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde' açılması gerekeceği-Aynı Kanun’un 7/1. maddesi gereğince de davalı birden fazla ise davanın, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği-
İİK'nin 277 ve devamı maddeleri gereğince tasarrufun iptal edilebilmesi için gerekli olan; alacaklının borçluda gerçek bir alacağının bulunması, borcun iptali istenen tasarrufun tarihinden önce doğmuş olması, kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması ve borçlu hakkında kesin ya da geçici aciz belgesi alınmış olması ön koşullarının gerçekleşmiş olmasına göre; mahkemece tasarrufun iptaline karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında, 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunun ise re'sen gözetileceği- Yine; HMK'nun 357. maddesine göre de "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmanın istinafta dinlenemeyeceği ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağı"-
Tasarrufun iptali davasında, davalı yetkili mahkemenin İstanbul olduğunu tek yetkili mahkeme olarak göstermiş olmasına rağmen, davalı borçlu davanın Bodrum veya İstanbul’da açılabileceğini belirterek ortak yetkili mahkeme olarak bir mahkeme ismi göstermediğinden ileri sürülen yetki itirazının geçersiz olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulüne, kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının kabul edilen kısımları için, harç ve vekalet ücretinin, her bir davalı için, satın aldıkları taşınmazın belirlenen değerine göre, borç miktarı ile kıyaslanarak hangisi az ise onun değerine göre ve satın alan davalı ile zorunlu dava arkadaşı olan borçlu ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-