Üçüncü kişi konumundaki davalıların borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden oldukları anlaşıldığından, davanın kabulü ile her bir davalının kendi yaptığı tasarruf üzerinden ayrı ayrı karar harcı ve vekâlet ücreti ile sorumlu tutulması gerektiği, tüm davalıların tasar­rufların tamamından sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
Alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazları mali durumu ile alacaklılara ızrar kastını bilen diğer davalılara satan davalı borçlu aleyhine açılan tasarrufun iptali davasının kabul edilmesi gerekeceği-  Her bir davalının kendi yaptığı tasarruf üzerinden ayrı ayrı karar harcı ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulması gerekirken tüm davalıların tasarrufların tamamından sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece, davacının tescil isteminin kabulüne karar verilmişse de; arsa üzerinde henüz kat irtifakı kurulmaması nedeniyle bağımsız bölümlerin irtifaklı şekilde davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı, yapılması gerekenin; uyuşmazlık konusu hakkında uzmanlığı bulunan bilirkişiden veya bilirkişi kurulundan rapor alınarak, henüz kat irtifakının kurulmadığı da dikkate alınıp, arsa paylarının bağımsız bölümlerle ilişkisinin kurulması ve bu doğrultuda hüküm yerinde aidiyeti gösterilmek suretiyle sadece pay tesciline karar verilmesi olduğu-Mahkemece talep reddedilmekle birlikte, bu hususta yargılama sırasında hiçbir inceleme yapılmadığı, mahkeme kararında soyut olarak talebin reddedildiğinin belirtildiği, ancak redde ilişkin bir gerekçe yazılmadığı ve bu itibarla kararın HMK 279. maddeye aykırı olduğu-
İhale konusu taşınmazın tapu kaydının incelenmesinden; taşınmaz üzerinde 3. kişi banka lehine 1. dereceden ipotek tesis edildiği, taşınmazın eski maliki borçlu tarafından ipotek sahibi bankaya satışının yapıldığı, ancak ipotek kaydının terkin edilmediği görülmüş olup, tasarrufun iptaline karar verilmesiyle, taşınmazın kaydî durumun, iptal edilen tasarruftan (taşınmazın ipotek sahibi bankaya devrinden) önceki haline döneceği; taşınmaz üzerinde şikayetçi banka lehine kurulan ipotek hakkı mevcudiyetini koruduğundan, icra müdürlüğünce ipotek alacağı dikkate alınarak işlem yapılması gerektiği-
İvazlar arasında fahiş fark bulunmadığı gibi, 3. kişi davalının kötü niyetli olduğunun da kanıtlanamadığından, bu davalı hakkındaki davanın reddi gerektiği- Borçlu tarafından taşınmazlarının satışı için bilgi pay­laşımında bulunduğu üçüncü kişiye yapılan satışta ivazlar arasında fahiş fark olmamakla birlikte, taşınmazı satın alan üçüncü kişinin emlakçı olması ve cevap dilekçesi içeriğine göre borçlu ile taşınmazlarının satışı için bilgi paylaşımında bulun­ması nedeniyle, borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının tartışılması gerekeceği- Davacının isteği doğrultu­sunda, tazminata dönüşen davada, infazda tereddüt oluştu­racak şekilde yapılan tasarrufların iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu- Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen davalıların açıkça yargılama gideri ve vekâlet ücreti talep etmediklerini bildirdikleri halde bu davalılar yararına vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu- Davalı-borçlunun tasarruf tarihinden sonra boşandığı 3. kişi eski eşi ile olan tasarrufunun iptale tabi olduğu- Tasarrufun iptali davalarında vekâlet ücreti ve yargılama giderinin her bir tasarruf için ve her bir davalı açısından ayrı ayrı belirlenmesi gerekirken tüm tasarruflar ve davalı­lar açısından tek yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu- Hakkındaki dava reddedilen davalı aleyhine yargılama giderlerine hük­medilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davalarının mut­lak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarrufları­na yönelik bulunmasına bundan dolayı da asliye ticaret mahkemesinde değil asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece, borçlunun yaptığı 'zamanaşımı itirazı nedeni icranın geri bırakılmasına' dair verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, bu şekilde kesinleşmiş ise alacaklı tarafından İİK. mad. 169/6 gereğince genel hükümlere göre dava açılıp açılmadığı belirlenmesi ve açılmış ise bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması  ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi, icranın geri bırakılmasına ilişkin karar kesinleşmemiş ise bu kararın kesinleşmesinin beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalılar, "dava konusu temlik işleminin sipariş bedeli­nin, sipariş yerine getirilemediği için iadesi amacıyla yapıldığını" savunmuş ve mah­kemece "yapılan  KDV iadesinin temlik işleminin iptaline ilişkin davanın reddine" karar verilmişse de, siparişin varlığı yönünden öncelikle davalı üçüncü kişinin ne iş yaptığının tespiti, sipariş konusu malzemenin ne kadarlık bir alanda kullanılacağı yönünden inşaat mü­hendisi bilirkişi, siparişin davalıların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadı­ğı yönünden ve davalıların banka kayıtları üzerinde ince­leme yapılması yönünden mali müşavir bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre değerlendirilme yapılarak dava konusu temlik işleminin iptale tabi olup olmadığının belirlenmesi gerektiği-
Davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması ve dava konusu taşınmazlardan bir kısmının ticari işletme niteliğinde olması nedeniyle dava konusu tasarrufların İİK. mad. 280 gereğince iptale tabi olduğu- Tasarrufun iptali davalarında karar ilam harcının iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değeri ile takip konusu alacak miktarı (aciz belgesine bağlanmış ise aciz belgesindeki değer) karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplaması gerektiği-
Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceğinden, süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekiği-