Mahkemece adı geçen davalıya ön inceleme duruşmasının usulüne uygun şekilde tebliği ile hukuki dinlenilme hakkının sağlanması, delillerinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisinin isabetli olmadığı- Dava konusu takip dosyası nedeniyle davacı tarafından sunulmuş kat’i veya geçici aciz belgesi bulunmadığı halde başka bir dosyadan borçlunun işyerinde yapılan haciz tutanağının da bu dosya açısından aciz belgesi olarak kabulünün isabetli olmadığı-
Kanunda ifade edilen dava tabirinden maksat sadece eda davaları ise de, borçlu tarafından açılan menfi tesbit davasında, alacaklının savunmalarını bildirmesi durumunda, anılan davanın da zamanaşımını keseceğinin kabul edildiği, bu bağlamda bu nitelikte olmayan istihkak, izale-i şuyu, kıymet takdirine itiraz, senet iptali, tasarrufun iptali vb. nitelikteki davaların zamanaşımını kesmeyeceği-
Boşanma protokolünde "davalı adına tapuda kayıtlı taşınmazın satılarak bedelinin %50 oranında paylaşımı" konusunda anlaşılmışsa da, bu bedelin kendisine ödenmemesi üzerine katkı payı alacağı davası sonucu açarak belirlenen bedelin tahsili için başlatılan icra takibine geçen davacı-alacaklı "davalı eski eşinin satmış olduğu evin bedeli ile yeni bir ev alarak babası adına tescil ettirdiğini, borçlunun babası olan diğer davalının da yeni alınan evin çıplak mülkiyetini torununa devrettiğini, taşınmazın borçlu eşi ve ve diğer davalı müşterek çocukları tarafından kullanıldığını, nam-ı müstear şeklinde yapılan tasarrufların iptaline karar verilmesini" talep etmiş olup borçlu eşin babası olan davalının boşanan kızı ve torunu için ev alması ve bir baba olarak kendisini bu konuda sorumlu tutması hayatın olağan akışına uygun olmakla birlikte, bu sorumluluğu yerine getirebilecek ekonomik güce sahip olduğunun da borçlunun babası olan davalı tarafından ispatlaması gerektiği- Tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece öncelikle davalı borçlu eski eşin sattığı ve elde ettiği taşınmaz bedelini ne şekilde harcadığı konusunda belge, banka hesap hareketleri, kredi kartı harcamaları, SGK kayıtları, çıkarıldığını belirttiği işyerinden çıkış belgeleri varsa aldığı tazminat miktarı, boşanma dosyası ile nafakaya ilişkin takip dosyası; davalı alacaklının hesap hareketleri, adi satış sözleşmesine ilişkin dava konusu taşınmaza ilişkin inşaat sözleşmesi, yapı ruhsatı...vb belgeler ile, gerektiğinden anılan şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, davalı borçlu eşin babası olan diğer davalının aile nüfus kayıt tablosu istenerek dava konusu taşınmazın çıplak mülkiyetini 20 yaşındaki torununa devretmesinin hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, dava konusu taşınmazın rayiç değeri yönünden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerektiği-
Bakanları Kurulu tarafından, 4603 s. Kanun'un 2/2. maddesinde yer alan kamu bankalarının (Ziraat Bankası, Halk Bankası, Emlak Bankası'nın) yeniden yapılandırma süresi 25.11.2010 tarihinden itibaren 5 yıl uzatıldığından, bu süreç içerisinde yapılmış olan ihtiyati haciz taleplerinde "teminat şartı" aranmayacağı-
Takip edilmeyen davanın yenileninceye kadar HMK. mad. 150/1 gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve üç aylık dönem içinde yenilenmediği gerekçesiyle HMK. mad. 150/5 gereğince davanın açılmış sayılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Temyiz kesinlik sınırı 01.01.2014 tarihinden itibaren 1.890,00 TL'na çıkartılmış olup, temyize konu karar anılan yasanın yürürlüğünden sonra verildiğinden, dava değeri 1.000 TL yönünden kararın kesin nitelikte olduğu-
Taraflar arasındaki katılma alacağı isteği bakımından davanın çözüm yerinin aile mahkemeleri olduğu, aile mahkemesi olmayan yerlerde ise, asliye hukuk mahkemelerinde davanın "aile mahkemesi" sıfatı ile görülüp karar bağlanması gerekeceği- Davacının diğer isteği ise TBK’nun 19. maddesine dayalı şahsi hakka ilişkin muvazaa nedeniyle iptal istemine ilişkin olduğundan bu istek bakımından uyuşmazlığın çözüm yerinin HMK’nun 1 ve devamı maddeleri uyarınca belirlenecek genel mahkemeler olduğu, görevin kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında kendiliğinden göz önünde bulundurulacağı, mahkemece her iki davanın birlikte asliye hukuk mahkemesinde görülerek karara bağlanmasının doğru olmadığı- Aile mahkemesince, katkı payı alacağına hükmedilmesi durumunda hükmedilen katkı payı alacağı ile boşanma davasının kesinleşip kesinleşmediği, tenfiz edilip edilmediği de belirlenerek anılan dava sonucu hükmedilen alacaklar gözönüne alınarak, tasarrufların TBK’nun 19 maddesi gereğince iptale tabi olmadığının değerlendirilmesi, iptale tabi olması halinde davacı yararına hükmedilecek katkı payı alacağı ile boşanma davası ile tazminat ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerektiği-
Oluşturulup, duruşma tutanağına geçirilerek okunan kararın, HMK.nun m.297 298/2 belirtilen biçimde hüküm sonucunu içermesi gerektiğinden, yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı ile davalı borçlu arasındaki takip konusu çeklerin verilmesini gerektirir ticari ilişki ve borcun doğum tarihinin tespiti amacıyla taraf vekillerine bu yöndeki delillerini bildirmesi için süre verilmesi , gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığından, mahkemece davanın kabulü halinde davacı alacaklıya takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerekirken, tapu kaydının iptali ile borçlu adına tesciline karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Tasarrufun iptali davalarında, tasarruf konusu olan şeyin değeri ile takip konusu alacak miktarından hangisi düşük ise o değer üzerinden harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Muvazaalı işlemin iptali davasına konu taşınmazla ilgili olarak davalılar arasında görülen inançlı işlem nedeni ile tapu iptali ve tescili davasının reddedildiği ancak bozulduğu ve henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, bu davanın "bekletici mesele" yapılarak kesinleşen sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Davacının, tazminat davası ile elde edebileceği alacağının tahsilini sağlamak amacıyla muvazaalı taşınmaz satışının iptaline yönelik dava açmasında hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekeceği, ve davacının iddiasını kanıtlaması halinde -iddianın, taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek- İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak "iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi" yönünden hüküm kurulması gerektiği, "tapunun iptali ile borçlu adına tesciline" karar verilmesinin isabetsiz olduğu-