Dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedelleri (ipotekle birlikte) ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmasına rağmen, İİK. mad. 278/2 uyarınca iki yıllık süre geçmiş olmasından dolayı dava konusu tasarrufların İİK’nun 278/3-2 madde gereğince iptalinin söz konusu olmadığı- Davalı borçlu "1993 yılından beri ekonomik sıkıntı içinde olduğunu, 2001 yılında daha da fazla ekonomik sıkıntıya düştüklerini, 1993 yılından beri 1.800 dönüm arazi sattıklarını" belirtirken, davalı 3.kişiler "2001 yılında da borçlu şirketten iki taşınmaz aldıklarını, borçludan aldıkları taşınmazları yine borçlu şirkete kiraladıklarını, kira bedeline ilişkin rehin sözleşmeleri yaptıklarını" belirterek bu yöndeki kira ve rehin sözleşmelerini delil olarak sunduklarından, dava konusu taşınmazlar üzerinde davacı şirketin ticari faaliyetinin konusuna uygun olarak yem fabrikası, konut, bekçi kulübesi, tavuk kümesleri, ofis, yem depoları ve atölye olduğu anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/3 gereğince "ticari işletme devri" niteliğinde olduğu, davalı 3.kişilerin borçlunun durumunu ve amacını 2001 yılından beri bildikleri, dolayısıyla dava konusu tasarrufların İİK. mad. 280/1 madde gereğince de iptale tabi olduğu- Aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan davalılar yararına tek vekelat ücreti takdiri gerekirken ayrı ayrı vekalet ücreti takdirinin isabetsiz olduğu-
15 günlük temyiz süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceği- Fearagt edilen taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-  Delil olarak bildirilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen ilamında da davalılar aleyhine aynı taşınmazlara yönelik açılan davanın İİK’nun 278/3-2 madde gereğince kabulüne karar verildiği anlaşıldığından, tasarrufların İİK. mad. 278/3-2 gereğince davacının takip dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline kar verilmesi gerektiği- Borçlu hakkındaki takibin kesinleşip kesinleşmediğinin belli olmaması halinde, mahkemece bu hususun belirlenerek, kesinleşmiş ise davanın kabulüne; kesinleşmemiş ise, davanın kesinleşmiş bir takip bulunmaması nedeniyle önşart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu parsel üzerindeki ipotek, davacının dava konusu yapmadığı alacağın teminatını oluşturduğundan, alacaklının tasarrufun iptali davasının açmakta hukuki menfatinin olduğu- Dava koşulları ve iptal şartları yönünden delillerin değerlendirilmesi, varlığı halinde de, dava konusu taşınmazın ihale sonucu satılarak, ihalenin kesinleştiği ve yapılan sıra cetvelinde davacıya ödemeler yapıldığı gözetilerek, ödeme yapılan takip dosyaları yönünden davanın konusuz kalıp kalmadığı da değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İcra takip dosyasında, İİK. mad. 105 niteliğinde borçlu adresinde yapılmış bir haciz olmadığı gibi aciz belgesi de sunulmamış olduğu anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davası-
Davanın takip konusu kredi sözleşmesinde öngörülen yetkili mahkemede açılmış olduğu, takip konusu alacağın 2006 tarihli kredi sözleşmelerinden doğmuş olması nedeniyle iptali istenen tasarrufların borcun doğumundan sonra yapılmış olduğu, 2011 tarihli kat’i aciz belgesinin sunulmuş olduğu, borçlu tarafından davalıya satışı yapılan taşınmazlar yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmadığı, davalının tapu dışı ödemeyi banka dekontu ile ispatlamış olduğu, davacı tarafından davalının kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, dava konusu 2007 tarihli tasarruflar yönünden ise davalı şirketin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle anılan tasarrufların İİK’nun 280 maddesi gereğince iptale tabi olduğu- Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücreti takip konusu alacak miktarı ile (kat'i aciz belgesi düzenlenmiş ise kat'i aciz belgesindeki miktar) ile iptali istenen tasarrufun; tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekeceği-
1086 sayılı HUMK zamanında açılan tasarrufun iptali davasında, bozma ilamına uyulup bozmadan sonraki aşamada, sadece HMK’nun 324 maddesi uyarınca "delil avansı istenebileceği", gider avansı istenmesinin yerinde olmadığı- Ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının açıklanmamasının hatalı olduğu- Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerektiği- Soyut kesin süre verilerek davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Tasarrufun iptali davasının, 3. kişinin elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk etmesi halinde, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edileceği (İİK. mad. 283/II)- Dava konusu taşınmaz hissesinin 3. kişi tarafından elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değerinin tespiti için keşif yapılarak inşaat mühendisi olan bilirkişilerden rapor alınmış ise de, bilirkişi raporu yeterli ve denetime elverişli olmadığından, bu konuda, dava konusu taşınmaza devir tarihindeki emsal olabilecek satışlar da getirtilerek inşaat ve mülk bilirkişilerinden oluşan yeni bir bilirkişi heyeti ile keşif yapılıp rapor alınması gerektiği-
Dava konusu taşınmazları satın aldıkları tarihte üzerinde haciz şerhi halen mevcut olan davalıların iyiniyetinden ve borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olmadıklarından söz edilemeyeceği- Kaldırılmış bir haczin ihyası mümkün olmadığından, icra müdürlüğünce kaldırılan haczin, alacaklının şikayeti üzerine yeniden konulması halinde, yeniden konulan haczin, kaldırılan önceki haczin devamı olmayıp yeni bir haciz olduğu ve  bu süreçte yani taşınmaz üzerinde haciz şerhi olmadığı dönemde taşınmaz davalıya satılmış ve aynı tarihte ipotek tesis edilmiş olduğundan, taşınmazı satın alan ve ipotek koyan davalılar hakkındaki davanın kabul edilebilmesi için kötü niyetli olduklarının kanıtlanması gerektiği; anılan davalıların kötü niyetli olduğu yani borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu davacı alacaklı tarafından kanıtlanamadığından, bu davalılar yönünden davanın reddi gerektiği- İİK. mad. 283 uyarınca, davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak mahkemece davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri nisbetinde, diğer davalının ise ipotek bedeli oranında (takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere) tazminat ödemesine hükmedilmesi gerektiği-  Davalı 4. kişi yönünden dava esastan red edildiğine göre, anılan şahıs yararına  taşınmazı satın aldığı tarihindeki gerçek değeri üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiası ile davalı alacaklının İİK’nun 97/17. maddesi uyarınca karşı dava olarak açtığı tasarrufun iptali talebine-