Dava konusu haciz borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği adresten farklı bir adreste yapılmış ise de, İİK’nin 8/2. maddesi gereğince aksi sabit oluncaya kadar geçerli haciz tutanağı içeriğine göre, haciz mahallinde hazır bulunan ancak kimlik bilgilerini saklayan, seslenmelere rağmen haciz mahallini cevap vermeden terk eden şahsın fotoğraf gösterme ve haciz mahallinde bulunanların beyanı ile borçlu olduğunun anlaşılması ve tutanağa aktarılması karşısında, hacizde borçlunun hazır bulunduğunun kabulü gerekeceği, öte yandan, haciz mahallinde borçlunun isminin geçtiği adres olarak haciz adresinin yazılı olduğu koliler ve kargo evrakının bulunduğu, bunların yanında, davacı üçüncü kişi şirket borcun doğumundan sonra kurulduğu gibi, borçlu ile davacı üçüncü kişi ortağı arasında anne -oğul gibi yakın akrabalık bağı bulunmakta olup, faaliyet alanlarının da aynı olduğu, buna göre, İİK'nin 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu-
Mahkemece her ne kadar haciz tarihinden önce aracın mülkiyetinin üçüncü kişiye geçtiği ve borçlu ile üçüncü kişi arasında muvazaa olduğunu gösterir bilgi ve belge bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacı üçüncü kişi ile borçlunun aynı köy nüfusuna kayıtlı oldukları, üçüncü kişi vekilinin beyanlarına göre aynı durakta özel halk otobüsü çalıştırdıkları, üçüncü kişinin borçludan alacaklı olduğu, Noter satış evrakında satış bedeli olarak 62.000,00 TL gösterilmesine rağmen üçüncü kişi vekilince aracın satın alınması için 200.000,00 TL'nin üzerinde kredi çekildiğinin beyan edildiği, yine üçüncü kişi vekilinin dava dilekçesinde müvekkilinin borçluyu otobüs durağından ve eşraftan tanıdığını, aracın üzerinde haciz olduğunu ve kaldırıldığını, acil satılmak istendiğini duyduğunu beyan etmesine rağmen temyize cevap dilekçesinde müvekkilinin ne icra dosyasından ne de hacizlerden haberdar olduğunu beyan ettiği, alacaklının haczin kaldırılması talebi olmadan araç üzerindeki haczin kaldırılmasından iki gün sonra satış işleminin gerçekleştirilmesi ve bu beyanlar karşısında üçüncü kişinin iyi niyetli olduğundan bahsedilmeyeceği gibi, satışın muvazaalı olarak gerçekleştirildiğinin kabulü gerektiği-
İİK mad.96/1 uyarınca üçüncü kişinin haczedilen mal ve hak üzerinde mülkiyet veya rehin hakkına dayanarak istihkak davası açabileceği, “mülkiyet ve rehin hakları” sözcüklerinin sınırlandırıcı anlam taşımadığı bu nedenle sınırlı ayni haklara, tapuya şerh verilmiş kişisel haklara, hapis hakkına, mülkiyeti muhafaza sözleşmesine, intifa hakkına dayanarak da istihkak davası açılabileceği- Mülkiyet karinesi üçüncü kişi yararına olup, somut olaydaki üçüncü kişi şirketin hisse sahibi ortağın borçlu şirketin hisse sahibi ortağının gelini olması aynı adreste faaliyet gösterdikleri diğer üçüncü kişi şirketin hisse sahibi ortağının borçlu şirketin hisse sahibi ortağının oğlu olması yine üçüncü kişi şirket hisse sahibi ortağının annesi ve kardeşinin borçlu şirkette borcun doğum tarihinden önce hisselerini devreden eski ortaklarından olmalarının tek başına karineyi tersine çevirmeye yeterli olmadığı, karinenin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerektiği-
Mazeretin kabulü ya da reddine dair değerlendirme yapmaksızın dosyanın işlemden kaldırılması ve sonrasında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İstihkak davasının sonucuna etki edecek mahiyetteki muhdesat tespiti davasının sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiği-
İcra memurunun haczi istenen malın üçüncü kişiye ait olduğuna dair iddia üzerine haciz yapmaktan kaçınamayacağı, bu konu hakkında araştırma- inceleme yetkisine sahip olmadığı ve haciz yapıp yapmama konusunda takdir yetkisinin olmadığı- İstihkak iddiasına konu malın kime ait olduğunu inceleme, bu konuda karar verme yetkisi ve görevinin icra mahkemesine verildiği- İstihkak davasının, istihkak iddia edilen malların hacizden kurtulması için başvurulan bir dava olduğu- İstihkak davasının haczedilen malın borçlunun ya da üçüncü kişinin elinde bulunması ihtimaline göre farklı usullere tutulduğu- Haczedilen menkuller borçlunun elinde kabul edilip üçüncü kişi istihkak iddiasında bulunup alacaklı veya borçlu buna itiraz ederse, istihkak iddiası ile ilgili icra mahkemesinin karar vereceği ancak haczedilen menkuller üçüncü kişinin elinde ise, istihkak iddiası icra müdürlüğünün alacaklıya istihkak davası açması için süre vereceği- İcra takibi sırasında haksız yere malı haczedilen üçüncü kişinin bu yüzden doğacak gerçek zararının ödetilmesi, İİK mad. 97 hükmü dışında genel hükümlere göre genel mahkemelerde açılabileceği ve ayrı bir dava ile isteyebileceği- İcra memurunun yetkisini aşarak haciz işlemi yapmaması halinin bir hakkın sebepsiz yere sürüncemede bırakılması niteliğinde olup süresiz şikâyete tabi olduğu-
İstihkak davalarının İİK'nun m.97 gereğince genel hükümlere göre görüleceği- 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi ile (1) sayılı tarifedeki nispi esas üzerinden harca tabi olduğu- Maktu başvuru harcı ve alacak tutarı ile haczedilen dava konusu mahcuzların değerinden hangisi az ise o değer üzerinden hesaplanacak nispi karar ve ilam harcının 1/4'ü anılan Kanun'un 28. maddesi uyarınca peşin olarak ödenmedikçe davaya devam edilmeyeceği-
İstihkak davasının dinlenebilmesi için ön koşulun, her şeyden önce hukuken geçerli bir haciz bulunması olduğu- Bu koşulun bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında gerek ilk derece mahkemeleri gerekse Yargıtay tarafından re'sen gözetilmesi gerektiği- İİK'nin 106. maddesinde menkul mallar için öngörülen altı aylık sürenin para alacakları yönünden hacizden itibaren paranın istenmesi için gerekli azami süre olarak kıyasen uygulanması gerektiği- Alacaklı tarafından haciz tarihinden itibaren altı aylık süre içinde paranın istenmesi keyfiyetinin yerine getirilmediği durumda para üzerindeki haczin kalkacağı- Öyleyse İstihkak davasının mahkemece dava tarihinde geçerli bir haciz bulunmadığı gerekçesi ile davanın ön koşul yokluğundan usulden reddedilmesi gerektiği-
Duruşma tutanaklarının aksi ancak aynı kuvvette başka bir belge ile ispat edilebileceği-Mahkemece duruşmaya katılan tarafların yokluğunda resen tutulan 11.03.2009 tarihli tutanağın ise bu niteliğe haiz bir belge olmadığından duruşmanın 09.03.2009 tarihinde yapıldığının kabulü gerekeceği- Bu suretle 01.04.2009 tarihli tutanağa istinaden verilen işlemden kaldırma kararının da usulüne uygun olmayıp yok hükmünde olduğu- Mevcut bu durumda; 02.12.2008 ve 06.10.2009 tarihli duruşmalarda verilen dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin kararlar doğru ve HUMK'nın 409/1. maddesine uygun ise de; davanın üç kez takipsiz bırakıldığının kabulünün mümkün olmadığı- Davacı tarafından dosya 02.12.2008 tarihli ilk yenilemeden sonra bir kez 06.10.2009 tarihinde takipsiz bırakılmış olup bu nedenle de davacı vekilinin 06.10.2009 tarihli yenileme dilekçesi kabul edilerek taraflara duruşma gün ve saatini bildirir davetiye tebliği ile duruşmaya devam edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Haciz sırasında borçlu hazır olmadığı gibi, borçluya ait evrakın da bulunmadığı, borçlu ile üçüncü kişi arasında akrabalık bağı olduğuna dair dosyaya yansıyan bilgi ve belgenin olmadığı, buna göre, mülkiyet karinesi davacı üçüncü kişi lehine olup, davanın İİK'nin 96 maddesi gereğince üçüncü kişi tarafından açılmasının ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmayacağı-