Ecrimisil hesabına hüküm kurmaya yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı karar verilmeyeceği-
İlam niteliğindeki (süresiz) kesin borç ipoteğinde, ödeme emrinin (icra emrinin) borçluya tebliğinde de borç muaccel kılınmış sayılacağı- Borçlu tarafından yapılan şikayette açıkça, "ihtarnamenin usulsüz tebliğ edildiği" bildirilmediğinden, takip alacaklısı tarafından Noter kanalı ile düzenlenen ihtarnamenin borçlu tarafa tebliğ tarihinden itibaren, alacağın muaccel olduğunun ve bu temerrüt tarihinden itibaren faizin başlayacağının kabulü gerektiği- Mahkemece, işlemiş faizin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren (ödeme için verilen 3 iş günü süresinden sonra) takip tarihine kadar verilebileceği esas alınarak, takipte istenilen işlemiş faizin, ipotek akit tablosunda belirtilen faiz oranı ile uygun olup olmadığının değerlendirilmesi ve bu konuda gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği-
Mahkemece bilirkişi raporunun yetersiz görülmesi durumunda yapılacak iş bilirkişiden ek rapor almak ya da yeni bir bilirkişi incelemesi yapmaktan ibaret olduğu ve rapora itibar edilmeyip, bilirkişi yerine geçilerek, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olmayan bir hususta subjektif yorum yapılamayacağı-
Emeğin değerinin, sermayenin değerinden daha fazla olduğu görülürse “bir mesleğin” varlığına, aksi takdirde “bir teşebbüsün söz konusu olduğuna” hükmedileceği-  Borçlunun yaptığı işte onun kişisel çalışması ve faaliyeti ön planda, sermayesi ve yararlandığı yabancı iş gücü ikinci planda gelmekte ise, borçlunun bir meslek sahibi sayılır ve bu meslek için gerekli aletler haczedilemeyeceği- Diş hekimi olan borçlunun "meslek sahibi" olarak kabul edilmesi gerektiği ve mahkemece alınacak bilirkişi raporuyla haczedilen menkullerin borçlunun mesleği için zorunlu olan alet ve edevat olup olmadığı tespit edilerek, zorunlu olduğu tespit edildiği takdirde haline münasip alabileceği alet ve edevatın değeri belirlenip, haczedilen mahcuzların değerinin bundan fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılmasına ve satış bedelinden kalanının alacaklıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, borçlunun yaptığı işin "sermaye ağırlıklı" olduğu kabul edilerek yetersiz bilirkişi raporuna dayalı hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu-
Davanın konusuz kalması halinde kurulacak hükmün sonuçları ile sair şekilde kurulacak hükmün sonuçlarının aynı olmayacağı- Davalıların dava açılmasına sebebiyet verip vermediğinin belirlenmesi ve yargılama giderlerinin de buna göre karar altına alınması gerekeceği- Davaya konu taşınmazın bulunduğu yerde keşif yapılmamış müdahale olgusu belirlenmemiş,davalıların taşınmazı haksız kullanımlarının tespiti halinde ise dava açıldıktan önce mi ya da sonra mı dava konusu taşınmazı boşalttıkları,duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanmadığı- Yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılması davalıların taşınmaza müdahalesi olup olmadığının müdahale var ise dava açılmadan önce mi sonra mı sonlandırıldığının belirlenmesi hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- 
Mahkemece kaçak elektrik bedelinin hesaplanması amacıyla bilgisine başvurulan bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, dava konusu tutanak tarihlerinde yürürlükte olan yönetmeliğe göre hesaplama yapılmadığı, yürürlükten kalkmış olan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak hesaplama yapıldığı, davacının sorumlu tutulabileceği elektrik bedelin Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği hükümlerine göre hesaplanması gerektiğinden yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek verilen kararın yasaya aykırı olduğu-
Sözleşmede davalı tarafından davacının bir kısım borçlarının ödendiği, bir kısmının da ödeneceğinin taahhüt edildiği belirtildiğinden buna ilişkin olarak tarafların iddiaları ve savunmaları ile gösterdikleri deliller değerlendirilerek davalı tarafından davacının hangi miktarda borçlarının ödendiği, davacının çalışarak ödediği kısım olup olmadığı hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği-
Davacı vekili dilekçe ve açıklamalarında iptalini istediğini para cezası olarak belirtmiş olsa da , isteminin Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişinin yaptığı asgari işçilik değerlendirmesi neticesi davalının re'sen tahakkuk ettirip, ihtirazi kayıtla davacı tarafından ödenen prim ve gecikme zammı toplamı olan miktara ilişkin iptal ve istirdat talebi olduğunun açık olması sebebiyle, taleple bağlılık ilkesi ve hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek idari para cezasına ilişkin iptal ve istirdat kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, öte yandan idari para cezasının iptaline/istirdadına yönelik olarak idare mahkemesine müracaat edilmesi gerekli olup, bu hususta iş mahkemesinin görevli olmadığı- Asgari işçilikle ilgili anlaşmazlıkların sağlıklı çözümü için kayıt ve defterler üzerinde inceleme yapılması, faturaların doğruluğunun ve niteliğinin belirlenmesi, inceleme konusu sektörün özelliklerine göre asgari işçilik oranı ve işçilik miktarının tespit edilmesi, bu konuların tetkiki özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden; asgari işçiliği teknik usullerle saptamasını bilen bir hukukçu, serbest muhasebeci/mali müşavir bilirkişi ve asgari işçilik incelemesine konu iş konusunda bilgi sahibi bilirkişi olmak üzere üç kişilik bilirkişi heyetinden açıklayıcı ve denetime elverişli rapor alınması gerekeceği-
Davacı 3. kişi, "davalı-alacaklının, davalı borçlunun adresinde haczetmiş olduğu makinelerin müvekkili 3. kişi ile davalı borçlu arasında imzalanan 'ticari rehin sözleşmesi' ile rehnedildiğini, bu nedenle söz konusu malların ancak rehin hakkı ile kısıtlı olarak haczinin mümkün olduğunu, haciz ve muhafaza işlemi sırasında istihkaka konu makinelerin rehinli olduğu ve rehinle kısıtlı şekilde haczedildiğine ilişkin haciz zaptında herhangi bir tespitin yer almadığını" iddia ederek "haczedilen malların rehin hakkı ile kısıtlı olarak haczedilmiş sayılmasına karar verilmesini" talep ve dava etmiş olup, mahkemece, dava konusu menkullerin dosyada bulunan ticari işletme rehin sözleşmesinde belirtilen ve ticaret siciline kaydedilen mallar olup olmadığının belirlenmesi için alınan yetersiz bilirkişi raporu ile hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu- Mahkemece, yeni bir bilirkişiden görüş alınmak suretiyle, davalı alacaklının bilirkişi raporuna yönelik itirazları da dikkate alınarak, mahcuzlar ile ticari işletme rehni kapsamına giren menkullerin ayrıntılı şekilde karşılaştırması yapılarak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Feshin geçersizliği ve işe iadeye ilişkin davada, iki bilirkişi raporu birbiriyle tamamen çeliştiğinden, bu çelişkiler giderilmeksizin karar verilemeyeceği- Mahkemece öncelikle muvazaalı olduğu iddia olunan alt işverenler nezdinde davalı şirketten emekli olmasına rağmen çalışmaya devam eden ve dosya kapsamında isimleri belirli olan dört işçinin hizmet cetvelleri ile davalı şirketten özlük dosyaları getirtilip bilirkişi raporları arasındaki çelişkileri giderecek şekilde tercihen üniversitede öğretim üyesi ve uzman bilirkişilerden rapor alınarak karar verilmesi gerektiği-