Mal rejimi sona erdikten sonra açılan banka hesabın­daki para ile ilgili uyuşmazlıkta görevli mahkemenin genel mahke­meler olacağı-
Edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken alındığı anlaşılan ve kişisel mal olduğu davalı tarafından ispatlanamayan dava konusu aracın mal rejiminin sona erdiği sırada hasarsız olarak mevcut olduğu, mal rejimi sona erdikten sonra aracın pert olmasının davacının katılma alacağı hakkını ortadan kaldırmayacağı, katılma alacağı hesabında aracın karar tarihine en yakın değerinin dikkate alınması gerektiği-
Otomobil ve ev eşyasından kaynaklanan katılma alacağı niteliğinde olan davada; TMK.nun 239/son maddesi uyarınca aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına faiz yürütülmesi gerekeceği; mahkemece, karar tarihinden geçerli olarak faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden geçerli olarak faiz yürütülmüş olmasının usul ve Yasaya aykırı olduğu-
Maddi ve manevi tazminatların hukuki sebeplerinin yasal mal rejiminin geçerli olduğu dönemde gerçekleştiğinin kabulüyle, davalının edinilmiş mal grubunun borcu (pasifi) olarak TMK'nun 230/2. fıkrası gereğince artık değer hesabından yani davacının katılma alacağından düşürülmesinin mümkün olmadığı-
Ziynet eşyalarına ilişkin dava, karı-koca arasında açılan ve Türk Borçlar Kanunu'ndan kaynaklanan bir çeşit alacak davası olup, boşanma davasının fer'isi niteliğinde olmadığı; bilakis eşler arasında evlilik birliği devam ederken açılabileceği ve TMK'nun 202 vd. maddelerinde hükmünü bulan mal rejimine ilişkin davalardan da ayrılacağı-
Mahkemece, davacı tarafın ihtiyati tedbirin teminatsız olarak verilmesi talebinin, davanın evlilik birliği içinde alınan taşınmazlara yapılan katkı talebine ilişkin olup, davacının kesin delile dayanmadığı ve davacının yabancı uyruklu olması nedeniyle teminat gösterme zorunluluğu bulunduğundan reddine, davalı tarafın tedbir kararının tamamen kaldırılması talebinin ise taşınmazların elden çıkarılması halinde davacı tarafın hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı veya imkansız hale geleceği ihtimali bulunduğundan reddine karar verilmişse de, dava konusu taşınmazların tapu kaydı üzerine uygulanacak olan tedbir sebebiyle davalının mağdur olmayacağı ve taşınmazlardan yine yararlanacağı; Alman Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasındaki sözleşmede düzenlenen karşılıklılık esası ve tedbire konu taşınmazların dava konusu olması karşısında tarafların menfaat dengesi ve ihtiyati tedbirin amacı birlikte düşünüldüğünde, davacının teminatsız olarak tedbir talebinin kabulü ile HMK'nun 389. ve devamı maddeleri ile 391/3. maddesi gereğince taşınmazların tapu kaydına başkasına devrinin önlenmesi yönünden davalı oldukları bildirilerek geçici hukuki koruma niteliğindeki ihtiyati tedbir kararının uygulanması gerekeceği-
Mal rejiminin tasfiyesinde iptal ve tescile hükmedilemeyeceği ancak, bedel talep edildiğinde yanlar arasında önce görülüp kesinleşen dava dosyası eldeki dava için güçlü delil teşkil edeceği-
Davacı tarafın katılma alacağına ilişkin isteği 17. Hukuk Dairesinin mercii tayini kararı dışında kaldığının ve ilamın HUMK'nun 25/son fıkrası gereğince bağlayıcı olmadığının kabulü ile aile mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek katılma alacağı bakımından dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın görevli ve yetkili aile mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasında evlendikleri 04.07.1988 tarihinden boşanma davasının açıldığı 01.01.2002 tarihine kadar mülga 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin, eşler, başka bir mal rejimini seçtikleri ileri sürmediklerinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 02.01.2007 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu, (TMK. m. 202, 4722 SK. m. 10) taraflar arasındaki mal rejiminin, TMK'nun 225/son fıkrası gereğince boşanma davasının açıldığı 02.01.2007 tarihinde sona erdiği-