Mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak taleplerinin her türlü delille ispatı mümkündür. Davacı dava dilekçesinde her türlü delile dayandığını bildirmiş olduğuna göre, diğer delillerle davanın ispatının mümkün olmadığı hallerde, davacıya iddiasını ispat için yemin teklif etme hakkı bulunduğunun hatırlatılarak sonucuna göre karar vermek gerekirken bu hakkı hatırlatılmadan eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenlerle bozulmasına sebep olacağı-
Tasfiyeye konu malların edinildiği tarih itibariyle eşler arasında geçerli olan mal ortaklığı rejiminin, o tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı TMK.nun uyarınca tasfiyesine karar verileceği-
Kocanın 743 sayılı MK.nun 152. maddesi hükmü uyarınca aileyi geçindirme yükümlülüğünün ve tarafların sosyal konumları ve statüleri gereği kişisel giderlerinin ayrı ayrı hesaplanmasının, her birinin toplam gelirlerinden ayrı ayrı düşürülmesinin ve tasarruf edebilecekleri miktarlarının bulunmasının, toplam tasarruf miktarı karşısında davacının katkı oranın saptanmasının ve dava konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle belirlenen sürüm (gerçek) değerleriyle çarpılarak katkı payı alacağı miktarının saptanmasının gerekeceği-
Taşınmazın alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacı, bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemeyeceğinden tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davanın açıklanan nedenlerle reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Kişisel eşyanın iadesi ve katılma alacağı davasında; dava konusu eşyaların var olduğu tespit edilemez ise, istem tazminata ilişkin olacağından Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde belirlenen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı ve karı koca arasındaki davalarda Borçlar Kanunu’nun 132. maddesi nazara alınması gerekeceğinden davanın sürede açıldığının kabulünün gerekeceği-
Bedeli taraflardan birisi tarafından ödenerek üçüncü kişiden diğeri adına taşınmaz mal ya da taşıt vs. satın alınmasının Dairenin ve Yargıtay’ın kararlık kazanmış uygulamalarına göre gizli bağış niteliğinde olduğu ve gizli bağışta bulunanın diğer taraftan herhangi bir hak talep edemeyeceği, davacının iptal tescil ya da 2/3 oranındaki tazminata ilişkin talepleri bu nedenle yerinde olmadığı-
Evlilik öncesinde alındığı sırada kaba inşaat halinde olduğu taraflarca ifade edildiğine ve bu kısım davalının kişisel malı olarak kabul edilmesi gerektiğine göre davacı ancak kaba inşaat dışında kalan kısım üzerinde katkı payı ve katılma alacağı talebinde bulunabileceği, bu kısımla ilgili de 1.1.2002 tarihine kadar yapılan ödemelerin toplam ödemelere belirlenecek oranının katkı payı alacağı, 1.1.2002 sonrası ödemelere tekabül edecek kısmının tüm ödemelere göre belirlenecek oranının ise katılma alacağı hesabında dikkate alınması gerekir. Tüm bu tespitler ve hesaplamaların yapılabilmesi, oranların bulunabilmesi için dosyanın konusunda uzman mali müşavir, inşaat mühendisi ve uzman görüşü bakımından hukukçu bilirkişiye verilerek tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş bulunmasının hükmün bu nedenlerle bozulmasına sebep olacağı-
Taşınmaz üçüncü kişiden alınarak davalı adına tapuya tescil edilmiş , davacı tarafından davalıya tapuda devredilmiş ve davacının bağış iradesini ortaya koyduğu kabul edilebilecek herhangi bir ifade veya açıklamada bulunmamamış olup, alım tarihinden boşanma dava tarihine kadar evlilik içinde davacının davalıdan taşınmazı istememiş olmasının da davacı aleyhine değerlendirilemeyeceği, evlilik içinde tarafların katkıları ile satın alınan bir taşınmazın eşlerden biri adına tescil edilmiş olması halinde diğer eşin katkısı oranında alacak isteme imkânı bulunmakta olup, alacak isteğinde bulunan eşin bağış iradesinin olmaması halinde katkı payı alacağı istemesini engelleyen bir durum olmadığı, bu alacak hakkı kanundan kaynaklanmakta olduğundan, mahkemece taşınmazın davalıya bağışlanmış olduğunun kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Mahkemece yapılacak işin; edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli bulunduğu dönemde davalı eş adına edinilen dava konusu taşınmazlar ve aracın belirlenecek tasfiye tarihi itibariyle değerleri üzerinden yukarıda yazılı şekilde davacının katılma alacağının tespiti ile talebin de nazara alınmasının ve sonucuna göre bedel yönünden bir karar verilmesinin olduğu, dava konusu taşınmazların 4721 sayılı TMK.nun yürürlük tarihinden sonra edinildikleri ve davanın katılma alacağı isteği olduğu gözden kaçırılarak, katkı payı alacağı olarak değerlendirilmesinin ve yazılı gerekçe ile hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davalı; davacı tarafından istenen mal ve eşyalar ile alacağa göre üçüncü kişi durumunda olup, dava konusu yapılan eşyalar, bilezikler, araç ve arsanın 743 s. TMK.nun 170. maddesinden kaynaklanan katkı payı alacağıyla ilgisi bulunmadığı gibi, 4721 s. TMK.nun 118 ila 395.maddelerinden kaynaklanan mal rejimiyle ya da edinilmiş mallara katılma rejimiyle bir ilgisinin bulunmadığı, davalı, terekeye göre üçüncü kişi durumunda olup, davalıya davacı tarafından verilen vekaletname ile bir takım işlemlerin yapıldığı ve uyuşmazlığın vekaletnamenin kullanılması ile çeyiz ve ev eşyası niteliğinde bulunan sözleşmeden kaynaklandığı, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu-