Dava konusu asıl alacak miktarı likit ve belirli olmasına rağmen, faturalarda belirtilen faiz oranları ile takip talebinde yer alan faiz oranlarının farklı olması halinde, işlemiş faiz alacağının likit olduğundan söz edilemeyeceği ve bu durumda icra inkâr tazminatının asıl alacak ile faiz oranının toplanması suretiyle belirlenemeyeceği- Takip tarihi itibariyle yürürlükte bulunmayan (6352 s. K. mad. 1. ile 02.07.2012 tarihinde eklenen) “Bu kanunda öngörülen icra inkâr tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde takip talebi veya davadaki talep esas alınır” hükmünün (İİK. mad. 67/4) eldeki davaya uygulanamayacağı-
Somut olayda, icra takibine konu asıl alacak miktarlarının belirli olması ve bu alacağa bağlı ferilerinin de taraflarca hesaplanabilir olması nedeniyle alacağın “likit” olduğunun kabulü gerektiği-
12. HD. 14.11.2019 T. E: 2018/13094, K: 16508-
Alacaklı tarafça başlatılan ilamsız takipte borçlu yetki itirazında bulunmuş olup dosya yetkili icra dairesine gönderilmiş olmakla, yetkili icra dairesinden borçluya gönderilen ödeme emrinin borçluya yeniden itiraz hakkı vereceği, borçlunun yetkisiz icra dairesinde yaptığı borca kısmi itiraz yetkili icra dairesinde başlatılan takip yönünden hiçbir hukuki sonuç doğurmayıp yetkili icra müdürlüğünce süresinde yapılan itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğinden bir başka deyişle takip kesinleşmediğinden yetkisiz icra müdürlüğüne ödenen meblağın alacaklıya ödenmesinin mümkün olmadığı-
İİK’nın 91'inci maddesi uyarınca ihtiyati haciz kapsadığı alacak miktarı kadar mahcuzları sınırlandırdığından ve borçluların takibin kesinleşmediği aşamada ihtiyati haciz kararında yazılı alacak miktarını ödediğinden icra müdürünün hacizleri kaldırmasında usulsüzlüğün bulunmadığı, dolayısıyla ihtiyati haciz merasimini düzenleyen İİK’nın 264'üncü maddesi uyarınca ihtiyati haczin hükümsüz kalıp kalmadığının araştırılmasına gerek olmadığı, bu nedenle bozma kararında yer alan “…Diğer taraftan bir kısım borçluların ödeme emrine itirazlarının alacaklıya hangi tarihte tebliğ edildiği ve alacaklının İİK.nın 264/2. maddesinde yazılı 7 günlük sürede itirazın kaldırılmasını isteyip istemediği veya mahkemede itirazın iptali davası açıp açmadığı ve böylece ihtiyati haczin hükümsüz kalıp kalmadığı araştırılmamıştır. Alacaklı tarafından maddede yazılı sürelere riayet edilmesi şartıyla, borçluların ödeme emrine itirazı üzerine İİK.nın 66. maddesi gereğince durdurulması ve asıl alacağın ödenmesi hacizlerin kaldırılmasına neden olmaz. O hâlde mahkemece, icra müdürlüğünün hacizlerin kaldırılmasına yönelik kararı yönünden yukarıda açıklanan ilkeler ışığında araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde şikayetin kabul edilmesi isabetsizdir…” şeklindeki paragrafların, çıkartılarak yerine “…O hâlde mahkemece, şikâyetin reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir…” sözcüklerinin yazılması gerektiği-
Davalı borçlunun ticari defterlerinin, kapanış tasdiki olmaması nedeniyle lehe delil olamazsa da, kendi defterinde kayıtlı borç bakımından aleyhine delil olacağı- 6762 s. TTK. mad. 84 uyarınca hiçbir tacir kendi defterine aleyhe kayıt düşemeyeceğinden, faturaların davalı defterinde kayıtlı olmasının faturalar içeriğindeki malın davalıya teslim edildiğine karine oluşturacağı- Faturalar içeriği emtianın teslim edilmediğini, faturaların usulsüz olduğunu davalı ispatlaması gerektiği- Dava konusu olmayan faturalara dayalı olarak tek taraflı alınmış tespit raporlarına, yine tarafları ve dava konusu farklı olan, yargılama aşamasında da bu yön gözetilerek bekletici mesele yapılmasından vazgeçilen dava dosyasındaki raporlara dayanılarak eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulamayacağı- Mahkemece öncelikle fatura içeriğindeki emtiaların teslim edilmediği ve faturaların usulsüz olduğu yönündeki iddiaya konu savunmanın davalı tarafça ispatlanması gerektiği gözetilip karar verilmesi gerektiği-
Davalı tarafın takip konusu senetteki imzaya itirazı nedeniyle mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında takip dayanağı senedin düzenlenme tarihi bulunmuyorsa senedin ödeme tarihinden sonrası tarihli mukayese imzalı belgelerin dikkate alınarak imza incelemesi yapılmasının hatalı olduğu-
Takip dosyasında şirkete ödeme emri tebligatı çıkartılmamış olup, tebligat yapılmadan ve takip kesinleştirilmeden alacaklının haciz talebinin kabulü ile borçlunun hak edişlerinin haczi için haciz ihbarnamesi çıkartılmasının usulsüz olduğu, şirketi, asıl borçlunun tebligatları almaya yetkili temsilcisi olsaydı da, süresinde borca itiraz etmiş olduğundan takip duracağı, bu durumda da borçlu aleyhine haciz uygulanması usulsüz olacağı-
İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazların da öncelikle incelenmesi gerektiği- Başlangıçta icra takibini yetkisiz icra dairesinde başlatan davasının daha sonra davalının yetki itirazı üzerine takibini 5521 s. K. mad. 5'de öngörülen ve işçi lehine konulan yetki kuralı kapsamında işin yapıldığı yerin bağlı olduğu ve bu nedenle yetkili olan icra dairelerine naklettiği, yetkili icra dairesince davalıya yeni ödeme emri gönderildiği anlaşıldığından, mahkemece itirazın iptali davasının esası hakkında karar verilmesi gerektiği- "İcra takibinde icra dairesinin yetkisine ilişkin itiraz hakkında karar verilmeden icra dosyasının yetkili icra dairelerine gönderilmesinin mümkün bulunmadığı, icra dairelerinin yetkisinin kamu düzeninden olmadığı, bu nedenle davacının davalı derneğin yetki itirazını kabul etmesi hâlinde, icra dosyasının ancak yetkili gösterilen icra dairelerine gönderilmesini talep edebileceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İcra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekeceği; dolayısıyla takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış ödemeler yönünden dava açılmasında davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığı-