Kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında on yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddi gerektiği-
Kural olarak tarafların dava konusu üzerinde tasarruf yetkileri bulunduğundan, yani medeni usul hukukunda taraflarca tasarruf ilkesi uygulandığından, davanın açılmasından sonra hüküm kesinleşinceye kadar davanın kabulünün mümkün olduğu ve kabulün etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile doğurduğu, karşı tarafın rızasına bağlı olmadığı-
Davalı davacının iyiniyetini ispatlaması ve binanın işgal ettiği kısmının bedelini ödemesi halinde sadece bu kısmın tapusunun davacıya devredilebileceğini esasen buna müvekkilinin de karşı çıkmadığını beyan ederek davacının evinin ve zorunlu kullanım alanının davacı adına tesciline karşı çıkmayıp, arsa bedeli ödendiği takdirde davacının talebini kabul edeceklerini beyan ettiğinden ve fen bilirkişisi raporu ve krokisi ile davacının binası ve zorunlu kullanım alanı tespit edilip ve krokiye bağlandığından bilirkişi raporu ve kroki belediye başkanlığına gönderilerek ilgili teknik birimden ifrazının mümkün olup olmadığına ilişkin onay alınması gerektiği-
Mahkemece resmi şekil koşuluna aykırı olarak yapılan tapu dışı satışın geçersiz olduğu açıklanarak tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmesi doğru ise de; terditli isteklerden TMK'nun 724. vd. maddelerine dayalı temliken tescil talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İnfazda duraksamaya neden olacak biçimde "taşınmaz üzerindeki yapıların değeriyle faydalı giderlere ilişkin davanın kabulüne" şeklinde hüküm kurulmasına rağmen davalılardan tahsiline karar verilen tazminat miktarının yani davacıya tanınan hakkın ve davalılara yüklenen borcun hüküm sonucunda açıkca gösterilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Bina taşınmaz maliki olan davalının izni ile yapıldığından temliken tescil isteyen davacıların iyiniyetli oldukları- İfrazın olanaklı olduğunun belirlenmesi halinde, bina ve zorunlu kullanım alanından taşınmaz malikinin bir bölümü davacılara bağışlaması nedeniyle bakiye kısmın değerinin hükümden önce depo ettirilmesi için davacılara süre verilmesi gerektiği-
Davalının dava konusu taşınmazı devraldığı önceki malik ile akrabalık ilişkisinin bulunduğu ve dava konusu taşınmazın üzerindeki binanın 1992 yılından beri mevcut olduğu, bu hali ile davalının dava konusu taşınmaz üzerindeki evi bilmiyor olduğunu iddia etmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Davacının, davalının mirasçıları dışında taşınmazda paylı malik olan davalılarla arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığı, TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan hakkın, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebileceği, davacı tarafından dava konusu taşınmaz üzerine yapılan ve halen ikamet ettiği bina ile ilgili tazminat talebiyle ilgili olarak mahkemece bu konuda davalı paylı maliklerin davacının inşa etmiş oldukları bina nedeniyle ne kadar zenginleştikleri uzman bilirkişi raporuyla tespit edilerek sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince davacının zararının tazminine karar verilmesi gerektiği-
Davalı taşınmazı davalı arsa maliki ile davalı yüklenici arasındaki sözleşmeye dayanarak yükleniciden kaba inşaat olarak temlik alıp kullanılabilir hale getirdikten sonra tasarrufta bulunduğundan davalının kötüniyetli olduğu-  Bilirkişilerden dava tarihi itibariyle taşınmazın kaba inşaat rayiç değeri ile kaba inşaattan sonra yapılan imalatların bedeli tespit edilerek sonuca gidilmesi gerekirken taşınmazın temel inşaatından sonra yapılan tüm imalatlardan davalı arsa malikinin sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Taşınmazın davalı tarafından davacıya haricen satılıp teslim edildiği, davacının taşınmaz üzerine iyiniyetle bina yaptığı davalının da kabulünde olup, iptale konu zemin bedeli olan miktarın arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-