Tavzih yoluyla hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların ve yüklenen borçların genişletilip, değiştirilemeyeceği, somut olayda her ne kadar temlik alanın talebine istinaden davacı olarak davacının da adı yazılmışsa da dosyayı temlik ederek dosyadan el çeken davacının vekalet ücreti ve diğer masraflardan sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Dairemizin ........... tarihli ilamında davacının elinde aciz belgesinin olmadığı ve geçici aciz belgesi niteliğinde bir haciz tutanağının olmadığı belirtilmiş ise de, bozmadan sonra davacı alacaklı tarafından ..............tarihinde borçlunun MERNİS adresinde haczin yapıldığı ve İİK'nun 105. madde niteliğinde olan bir haciz tutanağının sunulduğu, bu halde, ön koşul eksikliğinin giderildiğinin kabulü ile davanın esasına girilmesi gerekeceği-
Davalı üçüncü kişi borçlu şirket yetkilisinin eniştesi olması nedeni ile borçlunun içinde bulunduğu mali durumunu bildiği veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olması nedeni ile 6183 sayılı Yasa’nın 30. maddesine göre tasarrufun iptalinde isabetsizlik bulunmadığı- Davalı üçüncü kişinin, taşınmazı 19.01.2011 tarihinde satın aldığından borçlunun bu tarihe kadar olan kamu borçlarından sorumlu olması gerekeceği, bu nedenle davalı borçlu şirketin 19.01.2011 tarihine kadar ki kamu borcu ve fer'ileri ile birlikte ne miktar olduğunun bilirkişi aracılığı ile tesbit edilerek, bulunan rakamı geçmeyecek şekilde üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olduğuna karar verilmesi gerekeceği-
Dosya kapsamından borçlunun yargılama sırasında öldüğünün ve mirasçılarının mirası red ettiklerinden, terekenin tasfiyesi için tasfiye memuru atandığının, borçlunun ölmeden önce eczacılık yaptığının anlaşıldığı, buna göre, mahkemece yapılacak işin tasfiye memurlarından, borçlunun mal varlığı ve ticari defterlerinde, takiplerin dayanağı senet tanzim tarihinde ve kısa süre öncesi ve sonrasında senet bedeli 700.000,00 TL'lik bir değer artışı veya kayıp olup olmadığı sorularak, alınan cevap, diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar vermekten ibaret olduğu-
Davacı alacaklı tarafından borçlu hakkında İİK'nun 33/a-2 maddesi gereğince bir davanın açılmamış olduğunun sabit bulunmasına, borçlunun açtığı davanın bu anlamda bir dava olmamasına göre tasarrufun iptali davasının reddine karar vermek gerekeceği- Davacının açtığı ve birleştirme kararı verilen 6 adet davadan yatırılan harçlar dikkate alınarak, harcın hesaplanması gerekirken tek davadaki harç esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesinin isabetli olmadığı, ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirir nitelikte olmadığı-
Uygulamada alacak- borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığının sıklıkla görüldüğü, bu nedenle davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bonoların ve ilamsız takibe konu alacağın tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği- Bölge Adliye Mahkemesince, borcun tasarruf tarihinden önce doğduğunun tespiti halinde İİK.nun 280. madde kapsamında değerlendirme yapılıp karar yerinde tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu icra dosyalarındaki alacağın davalı borçlunun düzenlediği, ......Bankası'na ait çeklerden doğduğu, uygulamada alacak- borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığının sıklıkla görüldüğü, bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince, borcun doğum tarihinin tespiti bakımından, temlik veren alacaklı banka tarafından verilen cevabi yazı doğrultusunda "çeklerin takas merkezine ne zaman ibraz edildiği" araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Takibe konu çeklerin, kredi borçlusu dava dışı şirkete hangi ticari ilişki nedeniyle verildiğinin araştırılmamasının eksik inceleme niteliğinde olduğu-
Tasarrufun iptali davalarının konusu:  Kural olarak herkes maliki bulunduğu mal ve haklar üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilir. Haciz ve iflasta ise bu tasarruf yetkisi kısıtlıdır. Borçluların  mallarına haciz konulmadan veya haklarında iflas kararı verilmeden önce mal ve haklarını devretmelerinde veya üzerinde başka türlü tasarrufta bulunmalarında hukuken bir sakınca bulunmamakta ise de, yakında malları üzerine haciz konulması ihtimali bulunan ya da iflâs etmek üzere olan borçluların, mallarını alacaklılardan kaçırmak için bazı şüpheli tasarruflarda bulundukları çok sık rastlanılan bir durumdur. İşte bu gibi kötü niyetli borçluların mal kaçırma düşüncesiyle yaptıkları tasarruflar nedeniyle alacaklıların menfaatlerini korumak amacıyla kanun koyucu “iptal davası” kurumunu kabul etmiş ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)'nun 277 – 284. maddelerinde düzenlemiştir. *** Tasarrufun iptali davalarının amacı: İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası; borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu mal ve hakların veya bunların yerine geçen kıymetlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı davadır. Alacaklı tarafından açılan böyle bir dava ile cebri icra yolunun tamamlanması amaçlanır. Önemle belirtilmelidir ki davadaki  amaç, yapılan tasarrufların hükümsüz olduğunun tespiti olmakla birlikte, burada maddi hukuk anlamında bir butlan söz konusu değildir. Zira sözü edilen tasarruf, temelinde geçerli bir tasarruftur. Açılan dava kanıtlandığı takdirde tasarruf tamamen iptal edilmez. Sadece dava konusu mal,  borçlunun mal varlığından hiç çıkmamış gibi kabul edilerek, alacaklıya bu malı haczettirme ve satış bedelinden alacağını elde etme olanağı sağlanır. Dolayısıyla tasarrufun iptali sadece bu davayı açan alacaklının, kendisini zarara uğratmak kastıyla hareket eden borçludan cebri icra yoluyla alacağını tahsiline olanak sağlayan bir yoldur.
Dairemizin ilamında davacı elinde aciz belgesinin olmadığı ve geçici aciz belgesi niteliğinde bir haciz tutanağının olmadığı belirtilmiş ise de, bozmadan sonra davacı alacaklı tarafından borçlunun adreslerinde haciz yapıldığı ve İİK'nun 105. madde niteliğinde olan bir haciz tutanağının sunulduğu, bu halde, ön koşul eksikliğinin giderildiğinin kabulü ile davanın esasına girilmesi gerekeceği- Borçlu hakkında alınmış bir aciz vesikası olmadığı ve İİK'nun 105. maddesi kapsamında yapılmış bir haczin de bulunmadığından bu dava koşulunun gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verildiğine göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Takip dosyasında ........... tarihinde borçlu şirketin adresinde yapılan hacizde; şirket işyerinin kapalı olduğunun, etraftaki esnaftan şirket yetkililerinin sorulduğunun, daha sonra borçlu şirket yetkilileri ile telefonla görüşüldüğünde borcu ödemek için süre istediklerinin, çilingir temin edilemediğinden haciz işlemine son verildiğinin anlaşıldığı, buna göre; adresteki işyerine girilerek herhangi bir mal varlığına ilişkin tespit olmadığından .......... tarihli haciz tutanağının İİK’nun 105. maddesi gereğince aciz belgesi niteliğinde olmadığı, bu nedenle, borçlunun aciz hali ispatlanmadığından ön koşul yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-