Kamu alacağından dolayı açılan 6183 s. K. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması gerekeceği- Borçlu tarafından kendisine gönderilen ödeme emrinin iptali için vergi mahkemesinde dava açılmış olması ve bu konuda verilen kararın henüz kesinleşmemiş olması halinde, verilecek kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerekeceği-
Davacı banka ile davalı borçlu arasında imzalanan kredi sözleşmesinin tarihinin borcun doğum tarihi olarak kabul edilmesi gerekeceği, bunun yerine borcun doğumunun hesap kat'inin gerçekleştirildiği tarih olarak kabul edilemeyeceği- İptale konu tasarrufun borçlunun üçüncü kişi kardeşinin eşine olan borcuna karşılık yapılmış olmasının İİK.nun 279/2 maddesine aykırı olacağı, ayrıca borçlu ile üçüncü kişinin kardeş olması nedeniyle aralarındaki tasarrufun İİK 278/3-1 kapsamında iyiniyet ve bedel farkına bakılmaksızın bağışlama hükmünde olup iptale tabi olacağı, İİK 280/1-2 madde kapsamında da davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptale tabi olacağı-
İptal davasının dinlenebilme koşullarından birisinin 'takip konusu borcun iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olması' olduğu; takip konusu alacağın çeklerden kaynaklanması halinde çekin vadeli olarak düzenlenmiş bulunması ve davacı tarafın da 'borcun daha önce doğduğunu iddia etmesi halinde mahkemece borcun 'gerçek doğum tarihi'nin araştırılması gerekeceği- Davacı bankanın sistem kayıtlarının doğruluğu kabul edildiğinde, takip konusu çeklerin tasarruf tarihinden önce keşide edilerek davacı bankaya verildiği dolayısıyla borcun, iptali istenen tasarruflardan önce doğduğunun kabulü gerekeceği-Davalı borçlu vekili "banka sistemine giriş tarihlerinin tek taraflı düzenlenmiş belge olması" nedeniyle itiraz edilerek "takip konusu çeklerle ilgili çek hesabının açıldığı ve verildiği yer olan banka şubesine müzekkere yazılarak, ilgili belgelerin istenmesi ve üzerinde inceleme yapılmasını talep ettiğinden, çeklerin davalı borçlu tarafından dava dışı Ltd. Şti'ne, anılan şirket tarafından da davacı bankaya veriliş tarihlerinin tesbiti bakımından bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında davacı alacaklı tarafından kesin veya geçici aciz belgesinin ibraz edilmesi gerekeceği- Dosya kapsamından borçluya ait bir kısım taşınmazların bulunduğu anlaşıldığından ve bahsi geçen taşınmazların değerlerinin, üzerindeki takyidatlar da nazara alındığında davacının alacağını karşılayıp karşılamayacağı da belli olmadığından, davalı borçlu adresinde yapılan haczin geçici aciz vesikası niteliğinde olduğu da söylenemeyeceği, bu durumda, aciz halinin dava şartı olduğu ve resen nazara alınması gerektiği gözden uzak tutulmadan davacı tarafa hacizli mevcut malların takip konusu borcu karşılayıp karşılamayacağının belirlenmesi amacıyla uygun bir mehil verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın reddinin isabetsiz olacağı-
Tasarrufun iptali davasının açılması için takip tarihinde kesinleşmiş bir alacağın bulunması gerekeceği- Borçlunun adresinde ihtiyati haciz tatbik edilmesinden sonra, borçlu adına çıkarılan ödeme emirlerinden hiçbiri tebliğ edilmediğinden, icra takibinin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği ve bu durumda, mahkemece dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekeceği-
İptal davalarının önkoşulu olan aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulabileceği- Borçlu şirketin kiracı olarak bulunduğu işyerinden ayrılması sebebiyle bu işyerinde haczin yapılamadığı ve yapılan diğer haczin de dava konusu alacak ile ilgisiz olduğu anlaşıldığından, borçlu hakkında düzenlenmiş kesin aciz belgesi ya da geçici aciz belgesi yerine geçen haciz tutanağı bulunmadığından, "dava şartının gerçekleşmediği" düşünülerek iptal davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlığın alacaklıyı zarara sokmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçundan şikayette bulunulmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu konuda hüküm kurulmamasına ilişkin olduğu - Sanığa isnat edilen suçun oluşması için aciz belgesinin alınması zorunlu olmayıp alacaklıların alacağını alamadığını ispat etmesi halinde de suç oluşabileceğinden, yürütülen takip sırasında sanığa ve takip borçlusu şirketlere ait taşınmazlar ile araçlar üzerine haciz konulmuş ise de, aynı hacizli mallar üzerinde başka dosyalardan dolayı da hacizler bulunduğunun anlaşılması nedeniyle, hacizli malların değeri ile üzerindeki tüm alacakların miktarları belirlenerek, alacakların karşılanmasından sonra şikayete konu dosya borcu için bir miktar paranın kalıp kalmadığının araştırılması gerektiği-
İcra müdürlüğünün geçici aciz belgesi düzenleme yetkisinin bulunmadığı, davacının yaptığı takipte ise, borçlu vekilinin bürosuna gidilerek haciz tutanağı düzenlendiği, bunun dışında davalı borçlunun borcu karşılamaya yetecek malı bulunmadığını gösteren haciz tutanağının mevcut olmadığı, aciz belgesi davanın her aşamasında, hatta karar düzeltme aşamasında dahi ibraz edilebileceği ancak davalı borçlunun aczini gösteren kesin ya da geçici aciz vesikası dava şartı olduğundan, mahkemece, aciz halini gösteren belgeler sunulmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu- İcra müdürlüğünün geçici aciz belgesi düzenleme yetkisi bulunmadığı-
Davalının borçlunun babası olduğu, İİK'nın 278/III-1 maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığının ve iptale tabi olduğunun öngörüldüğü, buna ilaveten davalının, oğlu olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceği-
Davalı borçlu şirketin yerleşim yerinde haciz işlemi yapıldığına ilişkin takip dosyasında veya dava dosyasında haciz tutanağının bulunmadığından, adına kayıtlı taşınmaz ve taşıtların bulunmasına karşın, borca yeter olup olmadığının belirlenmediğinden ve davacı tarafından dosyaya kati aciz belgesinin ibraz edilmediğinden davalı borçlu şirket yönünden açılan iptalin davanın reddedilmesi, buna karşın; diğer borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, saptanan ve bilinen adreslerinde icraca yapılan hacizlerde borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının anlaşılmış olması veya tespit edilen mallarının borca yeter olmadığı belirlenmiş ise bu takdirde aciz halinin gerçekleşmiş sayılacağı- Tapuda gösterilen satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında mislini aşan değer farkının bulunması (İİK 278/III-2) ve davalının tapu dışında ödeme olarak ileri sürdüğü hesap hareketlerinin tasarruf tarihinden önceki bir tarih olması ve taşınmaz satışına yönelik olduğunun ispat edilememesi dikkate alındığında, bu tasarrufun iptale tabi olduğu-