Borçlu hakkında düzenlenmiş kat'i veya geçici aciz belgesinin bulunması zorunlu bulunan icra takibinin, dava tarihinden önce yapılmış olmasının tasarrufun iptali davaları yönünden bir zorunluluk olmadığı; icra takibinin dava tarihinden sonra da açılabileceği- Takibin iptali üzerine davacı alacaklı yeni takip başlatmış ve bu icra takibi de kesinleşmiş olduğundan, dava koşulu yokluğundan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Takibe konu senedin düzenlenme tarihi, tasarruf tarihinde sonra ise de, davacı vekili, "iptali istenen tasarrufların, alacağın kaynağı olan -müvekkili davacı-alacaklı ile davalı borçlular arasındaki- akaryakıt ticaretinden sonra yapıldığını" iddia ettiğinden, bu yönde delil olarak sunulan fatura, sev irsaliyeleri değerlendirilerek davacıya ait şirket defterleri ile akaryakıt alımında ilişki kurulan dava dışı şirkete ait defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması davacı tarafından gösterilen (dava dışı şirket yetkilisi) tanıkların dinlenmesi, davacı ile dava dışı şirket arasında ticari ilişki belirlendiği takdirde, davacı ile davalı borçluların ticari defterleri üzerinde sözkonusu akaryakıt alışverişinin varlığı yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılması, savcılık iddianamesinden davacı ile davalı borçlu arasında 18 yıllık ticari ilişki olduğu, bu davanın konusunu oluşturan akaryakıt ticareti ve bu ticarete istinaden gönderilen çeklerle ilgili dolandırıcılık ve zincirleme şekilde sahte resmi belge kullanmak suçu nedeniyle davalı borçlu hakkında ağır ceza mahkemesinde dava açıldığı anlaşıldığından, ilgili ceza dosyasının istenmesi, davacı ve davalı tanıklarının dinlenmesi tüm deliller birlikte değerlendirilerek takip konusu borcun doğumunun tespit edilmesi gerektiği- Dava koşulu yokluğu nedeniyle reddedilen davada, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
Zamanaşımını kesen sebeplerin “dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi” ile sınırlı olduğu-
Çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenmesi ticari yaşam içinde sıklıkla karşılaşılan bir durum olduğu, takibe konu çekin düzenlenmesine neden olan temeldeki borcun doğum tarihinin tespiti hem tasarrufun iptali hem de istihkak davasının esasına etki edecek mahiyette olduğundan, bu tarihin, alacaklı ve borçlunun ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bir bilirkişi incelemesi ile saptanabileceği- Üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” ve İİK’nun 97/17. maddesi uyarınca alacaklının karşı dava olarak açtığı “tasarrufun iptali” davası niteliğindeki davada, borçlu tarafından ticari emtianın büyük bir bölümünün üçüncü kişiye devredilmiş olması halinde, İİK.’nun -tasarrufun iptaline ilişkin- 280/3 maddesinin uygulama alanı bulacağı-
Borçlu tarafından düzenlenen ibranamede 315.000,00 TL devir bedeli alındığı belirtilmiş ise de ödemeye ilişkin geçerli belge sunulmaması, ibranamenin tek taraflı irade beyanına dayanması, devir tarihinde rayiç bedeli 96.007,00 TL olan taşınmaz için 315.000,00 TL ödenmesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, davalı tarafından devir alınan taşınmazda davalı borçlu yetkilisi ile kira sözleşmesi imzalanmış olması nedenleriyle borçlu adına olan tahsis işleminin davalı şirkete devrinin danışıklı olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
26.12.2003 tarihinden önce verilen kredi borçlarına ilişkin takiplerde davacı Halkbankasının, 5411 sayılı Bankacılık Yasasının geçici 13.maddesi gereğince aciz belgesi sunma zorunluluğunun bulunmadığı-
Davalılar arasında muvazaalı olarak tanzim edilen bono ile bu bonoya istinaden yapılan icra takibinin durdurularak iptaline, anılan dosyadan hacizli taşınmazın satışının önlenmesine, muvazaalı senet ve buna dayalı takip ile bu takip dosyasından haciz konulması ve satış işleminin iptaline karar verilmesini talebiyle İİK 277 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasında, "davalıların mali ve içtimai durumları gözetildiğinde 120.000 TLlik paranın ticari bir ilişkiye dayanmadan borç verilebilecek miktar olmadığı, borç verdiği iddia edilen üçüncü kişinin ekonomik durumunun buna müsait olmadığı, davacının destekten yoksun kalma tazminatı alacağının belirlenmesi için açılan davada alınaın bilirkişi raporunda davacı için belirlenen tazminat alacağı ve rapor tarihi ile bononun tanzim tarihi nazara alındığında davalılar arasındaki bu borç-alacak ilişkisinin muvazaalı olduğunun açıkça anlaşıldığı, davalı borçlunun hakkındaki takibe itirazda bulunmadığı gibi mal beyanı vermediği halde davacı tarafından yapılan icra takibinde mal beyanı verip haciz konulan taşınmaz hakkında meskeniyet iddiasında bulunduğu, davalılar arasındaki alacak-borç ilişkisin gerçeği yansıttığı yönünden başka delil sunulmadığı, davalılar arasındaki borçlanma ilişkisinin muvazaalı olduğu" anlaşıldığından davanın kabulü ile takip ve dava konusu olan bononun ve bu bonodan dolayı yapılan takibin muvazaalı olduğundan iptaline, takip dosyası ile yapılmış haciz ve diğer işlemlerin iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-
Dava tarihinde davacı ile davalının karı koca olmadığı, davacı taraf "borçlu davalının borcunu ödememek amacı ile kendisine ait taşınmazı babası olan diğer davalıya sattığını" öne sürerek BK.nın 18 ve İİK.nın 283. maddeleri uyarınca dava açtığından, davacı tarafın dava konusu taşınmaza ilişkin olarak katkı payı iddiası olmadığına göre olayın aile hukukunu ilgilendiren yönü bulunmadığı, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp çözümlenmesi gerekeceği-
Alacağın bononun tanzim tarihinden önce doğmuş olmasının her zaman mümkün olduğu- Davacı banka, borçlu davalı ile bononun tanzim tarihinden önce aralarında kredi ilişkisi olduğunu bildirmiş olup sunduğu kredi sözleşmesinde davacı ile davalı borçlunun da aralarında bulunduğu kişilerle genel finansman sözleşmesi yapıldığı ve borcun kaynağını oluşturan hukuki ilişkinin bu sözleşme olduğu anlaşıldığından, kredi sözleşmesi tarihine göre borcun tasarruf tarihinden önce doğduğunun kabulü gerektiği-
Borçlu davalının iflasına ilişkin olarak dosya arasında iflas erteleme kararı bulunduğu- Borçlu davalının iflas durumunun araştırılması, gerektiğinde borçlu ile ilgili kesin veya geçici aciz belgesinin istenilmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında dava şartı olan kesin veya geçici aciz belgesi sunulması gereği- 5411 s. Bankacılık Kanunu'nun geçici 13. maddesine göre 26.12.2003 tarihinden önce doğmuş bir kredi alacağı olmadığından, davacı bankanın aciz belgesi sunma zorunluluğunun bulunduğu-