Taşınmaz olan fabrika istihkak davasının konusu olmadığından alacaklının bu taşınmaz satışı ile ilgili tasarrufun iptali isteminin bağımsız olarak açılacak tasarrufun iptali davasının konusunu oluşturacağı-
Tasarrufun iptal davasında davacı alacaklının (2006 yılı ocak ayından 2008 aralık ayına kadar olan döneme ilişkin) vergi borcundan kaynaklanan alacağı hesaplanırken, vadesi geçen vergi borcu miktarının esas alınmasının hatalı olacağı- Davacının alacak ve ferilerinin vade tarihine göre değil asıl alacağın; borcun doğduğu tarih, gecikme faizinin ise vade tarihine göre hesaplanması gerektiğinden bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağı, ek rapor veya yeni bir hesap uzmanı bilirkişiden 2006 yılı ocak ayından iptale konu tasarruf tarihine kadar olan idare alacağı ve fer'ileri konusunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İİK. mad. 97/17 gereğince -istihkak davasına karşılık olarak- açılan iptal davasında alacaklının aciz belgesi sunma zorunluluğu bulunmadığı- Mahkemece öncelikle borçlunun mevcut ve alacaklı tarafından haciz konulan malvarlığının takip konusu borcu karşılayıp karşılamadığı belirlenerek, borcu karşılamadığının tesbiti halinde (takip konusu alacak gerçek bir alacak olup, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borcun doğumundan sonra yapılmış olması şartları mevcut olduğundan) davalı borçlu ile davacı-karşı davalı 3. kişi şirket arasındaki araç satış sözleşmesinin İİK 278, 279 (dava konusu aracın davacı 3. kişi tarafından borçludan olan alacaklarına mahsuben alındığı savunulduğundan bu durumun İİK. mad. 279/2 gereğince mutad ödeme olup olmadığının değerlendirilmesi) ve 280. madde kapsamında (davacı 3. kişinin borçludan alacaklı olduğu bilirkişi raporuyla belirlendiğinden davacı 3. kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden olup olmadığı, dava konusu aracın ticari araç olması nedeniyle, dava konusu aracın ticari işletme vaya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamının veya mühim kısmının devri olup olmadığının tesbitiyle) iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında icra takibinin sonradan başlatılması ve aciz halinin belirlenmesinin mümkün olduğu-
Tasarrufun iptali davasının sonuçlandırılması için mevcut ve kesinleşmiş bir borcun varlığının şart olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında, aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulabileceği-
Davanın, borçlu olunmadığının tespiti istemi olduğu, dava dilekçesinin konu kısmında "menfi tespit ve temlikin iptali" denildikten sonra sonuç kısmında; .".. İcra Hukuk Mahkemesi ilamının yok hükmünde olduğunun tespiti ile kararın ve icra takibinin iptaline; bu talebin kabul edilmemesi halinde, müvekkilinin de karşı taraftan alacaklı olması sebebiyle takas yapılarak icra dosyalarının infaz edilmesini, bu da mümkün olmazsa davalı tarafından diğer davalıya muvazaaya dayalı olarak yapılan temlik işleminin ve temliknamedeki tasarrufun iptalin"in istendiği ve dava değeri olarak da iptali talep edilen icra müdürlüğünün takip dosyasında takip tutarını gösterildiği anlaşıldığından, mahkemece talebin, "icra takibine konu edilen borcun bulunmadığının tespiti" istemine ilişkin olduğu kabul edilmesi gerektiği-
Alacaklının gerçek bir alacağının bulunmadığı hallerde tasarrufun iptali davasının dinlenemeyeceğinden, davacı ile borçlunun oğlunun bahsedilen şirkette birlikte çalışıp çalışmadıkları, takip dayanağı bononun hangi gerekçe ile ne zaman davacıya verildiği hususları üzerinde durularak hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlu tarafından diğer davalılara verilen dava konusu senetlerin alacaklılarının davalılar olmadığı, adı geçen davalılar tarafından yapılan tabinin dayanağı senetlerin muvazaalı olarak düzenlendiği, ikrazatçı kişinin, ödünç sözleşmesi hükümleri uyarınca sözleşmedeki alacaklarının her zaman takibinin de mümkün olacağı, davalılar cevap dilekçesinde bu durumu açıklamış olmaları nedeniyle davacı şirketlere, borçlu şirket tarafından diğer davalılarla yapılan işlemin davacı alacağının karşılanmasını engellemek amacıyla düzenlendiği gerekçesiyle İİK. mad. 277 vd. gereğince davanın kabulüne, davacı şirketler tarafından yapılan icra takiplerinden dolayı davalı borçlu şirketin icra takip dosyalarında borçlanma işlemine ilişkin tasarrufunun iptaline, davacılara bu icra takipleri nedeniyle ile yapılan tasarruftan dolayı cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Üçüncü kişinin İİK mad. 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı ‘istihkak’ ve davalı alacaklının İİK. mad. 97/17. maddesi uyarınca karşı dava olarak açtığı “tasarrufun iptali” davası niteliğindeki davada, takip borçlusunun iflasına karar verilmiş ve buna ilişkin hüküm de kesinleşmiş olduğundan, dava konusu haczin İİK. mad. 193/2. gereğince düşeceği, hükümden sonra ortaya çıkan bu yeni durum karşısında konusuz kalan istihkak davasında karar verilmesine yer olmadığı, maktu karar ve ilam harcı ile yargılama giderleri ve nispi vekâlet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesine karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerektiği-